Sessiz ordularım
Elime kalemi alıp ajandayı açıp boş bir sayfaya o kadar çok şeyler yazasım geliyor ki... Kalemi alıp yazmaya başladığımda hep aynı yere nokta darbeleri indiriyorum. Zihnimde haylaz çocuklar koşuşturuyor. Her çocuk, aklımda beslediğim bir kelime, her kelime başka bir kelimeyle yola çıkarak zihnimi ziyaret ediyorlar. Hepsinin anlam deryasına girişlerini gözlerimi kapatarak izliyorum ve içime yolculuk etmelerini sabırsızlıkla bekliyorum. Ruhumun bulutları üzerinde yolculuğa çıkacak kelimeleri, benimle birlikte gözlerini kapatan herkes duyacak hissine kapılıyorum.
Ajandayı bir köşeye, kalemi bir köşeye bırakarak derinlemesine ziyaretimi yoğunlaştırıyorum.
Bir yerlerde yere düşen çocukların acı bağırışları bir tarafta, acı bağırış sergileyen çocuğa gülenler başka çocuklar... Her kelime, bir başka kelimenin hışmına maruz bırakılıyor. Hayır, benim değildir iç alemim böylesine gaddar...
Kelimeler; iyinin ve kötünün dilidir. Ne tarafınız ağırsa oraya hizmet eder... Sanmayın benim haylazlar kötü. Onlar henüz yol bulma aşamasındalar.
Anlam deryasından, hırçın dalgaların kayaları yonttuğu o okyanus kıyılarından geçecekler. Kavurucu sıcağın toprağı alevlendirdiği yollardan ilerleyecek, dar ve anlayışları kötü kabadayıların muhitlerini ziyaret edecekler.
Sonuna değin mücadele olan bir yolculukta sabırsız kalırlarsa, dağılarak her bir yere saçılacaklardır. Bu olmasını istemediğim bir durumdur. Çünkü anlamlı olabilmek için yolculuğa çıkan kelimeler, yolda tökezleyip düşeceklerdir; ayağa kalkıp yürüyebilenler bu yolu sonuca götürmüş olacaklardır. Bunu yapamayanlar ise dağılıp, başka dönemlerde yolculuğa çıkacak başka kelimelerin önlerini kesip, kendi tarafına çekmeye çalışanlardan olacaklardır.
Hep bir imtihan, hep bir mücadele...
Ajandayı alıp bir şeyler yazmaya başlasam, yolculuğa gönderdiğim küçük orduya ihanet etmiş olmaz mıyım? Onların mücadelelerine tanık olmadan, arkalarından başka bir ordu göndermem, daha fazla dağılmama sebep olmaz mı?
Önceliğim, öncü bir gurubun nelerle karşılaşmasına tanık olmam gerekir. Bense daha çok öncüleri önden gönderip arkalarından başka öncü guruplar oluşturarak yolculuğa gönderiyorum.
Bu ileri saflarda birbirlerine düşmelerine neden olmayacak mıdır?
Küçük ordu, bir anlam kazanabilmek için çıktığı bu yolculukta; anlam kazanmak istediğim kişilerin arkalarından geldiklerini gördüklerinde ne hissedeler?
madem ardımdan geliyorlar, biz neden ileriye daha ileriye gidiyoruz?
Bizlerin kırılması, incinmesi, üzülmesi ve en nihayetinde kabuklarımızın yırtılmasına sebep olacak o mücadelelere girmemiz istenirken, arkamızı döndüklerinde, '' olmak istediklerini '' karşılarında gördüklerinde o his ve heyecan yerini neye bırakacaktır?
Köşeye çekilip kendime dönmeli ve o yazıp okunmasını beklediğim yazıyı öncelikle bir içten yolcuğa çıkartırken seyretmeliyim.
Etiketler: deneme