30 Haziran 2024 Pazar

Sessiz ordularım

Elime kalemi alıp ajandayı açıp boş bir sayfaya o kadar çok şeyler yazasım geliyor ki... Kalemi alıp yazmaya başladığımda hep aynı yere nokta darbeleri indiriyorum. Zihnimde haylaz çocuklar koşuşturuyor. Her çocuk, aklımda beslediğim bir kelime, her kelime başka bir kelimeyle yola çıkarak zihnimi ziyaret ediyorlar. Hepsinin anlam deryasına girişlerini gözlerimi kapatarak izliyorum ve içime yolculuk etmelerini sabırsızlıkla bekliyorum. Ruhumun bulutları üzerinde yolculuğa çıkacak kelimeleri, benimle birlikte gözlerini kapatan herkes duyacak hissine kapılıyorum. 

Ajandayı bir köşeye, kalemi bir köşeye bırakarak derinlemesine ziyaretimi yoğunlaştırıyorum. 

Bir yerlerde yere düşen çocukların acı bağırışları bir tarafta, acı bağırış sergileyen çocuğa gülenler başka çocuklar... Her kelime, bir başka kelimenin hışmına maruz bırakılıyor. Hayır, benim değildir iç alemim böylesine gaddar... 

Kelimeler; iyinin ve kötünün dilidir. Ne tarafınız ağırsa oraya hizmet eder... Sanmayın benim haylazlar kötü. Onlar henüz yol bulma aşamasındalar. 

Anlam deryasından, hırçın dalgaların kayaları yonttuğu o okyanus kıyılarından geçecekler. Kavurucu sıcağın toprağı alevlendirdiği yollardan ilerleyecek, dar ve anlayışları kötü kabadayıların muhitlerini ziyaret edecekler.

Sonuna değin mücadele olan bir yolculukta sabırsız kalırlarsa, dağılarak her bir yere saçılacaklardır. Bu olmasını istemediğim bir durumdur. Çünkü anlamlı olabilmek için yolculuğa çıkan kelimeler, yolda tökezleyip düşeceklerdir; ayağa kalkıp yürüyebilenler bu yolu sonuca götürmüş olacaklardır. Bunu yapamayanlar ise dağılıp, başka dönemlerde yolculuğa çıkacak başka kelimelerin önlerini kesip, kendi tarafına çekmeye çalışanlardan olacaklardır. 

Hep bir imtihan, hep bir mücadele...

Ajandayı alıp bir şeyler yazmaya başlasam, yolculuğa gönderdiğim küçük orduya ihanet etmiş olmaz mıyım? Onların mücadelelerine tanık olmadan, arkalarından başka bir ordu göndermem, daha fazla dağılmama sebep olmaz mı? 


Önceliğim, öncü bir gurubun nelerle karşılaşmasına tanık olmam gerekir. Bense daha çok öncüleri önden gönderip arkalarından başka öncü guruplar oluşturarak yolculuğa gönderiyorum. 

Bu ileri saflarda birbirlerine düşmelerine neden olmayacak mıdır? 

Küçük ordu, bir anlam kazanabilmek için çıktığı bu yolculukta; anlam kazanmak istediğim kişilerin arkalarından geldiklerini gördüklerinde ne hissedeler? 

madem ardımdan geliyorlar, biz neden ileriye daha ileriye gidiyoruz? 

Bizlerin kırılması, incinmesi, üzülmesi ve en nihayetinde kabuklarımızın yırtılmasına sebep olacak o mücadelelere girmemiz istenirken, arkamızı döndüklerinde, '' olmak istediklerini '' karşılarında gördüklerinde o his ve heyecan yerini neye bırakacaktır? 

Köşeye çekilip kendime dönmeli ve o yazıp okunmasını beklediğim yazıyı öncelikle bir içten yolcuğa çıkartırken  seyretmeliyim.








Etiketler:

12 Haziran 2024 Çarşamba

toplum, gençlerin enerjisine ihtiyaç duyar

Güzelliğine hayran kalınacak yurdumuzun her yerinde insanlık onuruna zarar verecek türlü rezillikler gün yüzüne çıkıyor. Nasıl oluyor, neden oluyor sorularını sormamız gerekirken ve bu olayların üzerlerine giderek, yaşananları en aza indirmek için birlik beraber sergilememiz gerekirken '' aman '' deyip geçiştiriyor ya da görmezden geliyoruz. 

bu bizim dönemimiz için kısa vadeli bir kurtuluş yolu gibi görünse de ilerisi için onarılmayacak zararların oluşmasına ve daha da kötülerin gün yüzüne çıkmasına gebe kalmasına imkan sağlanmış olacaktır. 

Nedenlerine ulaşmanın bizleri aydınlığa, ışığa götüreceğini bilme gerçekliği önümüzde dururken, gözlerimizi o gerçekliğe değdirmemek için türlü yolları deniyoruz. Aramızda bu gerçekliklere yönelenler illa ki vardır fakat onlar azınlıkta kalacak kadar azlardır. Onları dinlemek, onların söylediklerini teyit edip gerçek olduklarına inanmak, dışarıdaki insanlar için zahmetli hatta külfetli bir durumdur. Bir avuç insanın doğruya ulaşmış olmalarını inanmamayı seçmek daha zahmetsizdir. Haliyle bu da dışarıdaki insanların '' bir gerçeklik '' girdabına girmelerine engelmiş olacaktır. Çoğunluğun '' doğruluk '' yolunda ilerlediği anlayışını zihnimizden çıkartmamız gerekir. 

Ayaklarımızın üzerinde duruyor olmamız, insanlık için gerekli sınavları verdiğimizi ve bu sınavlardan alnımızın akıyla çıktığımızı bizlere '' başarı '' olarak satanlardan uzaklaşıp, kendi başarılarımıza yine kendimiz dışında kimselerden onay almadan başarabilmeliyiz.

Toplum, yalın ayak sokaklarda koşturan çocukların heyecanına eş değer davranışlar sergiler. Çocuklar düştüğünde dizleri kanar, toplum düştüğünde kaoslar meydana gelir. Çocuklar ağrıyan yarasını dakikalar sonra unutup tekrar koşmaya başlar ancak toplum bunu beceremez. Yere yığılanların ayağa kalkması pek kolay değildir. Çocuk ruhuyla ilerleyen toplumlar helak olma durumuyla karşı karşıyadırlar. 

Toplum içerisinde bulunacak ancak toplumla bir yolda ilerlemeyeceksiniz. Toplumların birliktelikleri '' menfaat '' üzerine inşa edildiği günden bu yana, hangi birliktelik beklentisizlik içinde yürütülüyor? 

Bu da bizlere hayran olunacak yurdun dört bir yanında gerçekleşen durumların neden olduğunu göstermektedir. Ayrışma... 

Birliğin ve beraberliğin tohumu olan '' nesilleri '' yanımızda tutamıyoruz. Erişkinliğe ulaşanlar toplumun ilerleyişine eskisi gibi katılamayacağını anladığında ruhlarını toplumda bırakıp, bedenlerini inzivaya çekerler; bu kabul gören bir davranış modelidir. 

Fakat nesilleri yanımızda tutmak için hangi atılımları gösteriyoruz? Nerede şiddetin türlü halleri varsa oraya yöneliyor, nerede aile içi şiddet eğilimini yansıtan modeller varsa oraya hayranlıkla bakıyoruz.

Bu yayınların ,görüntülerin yıkıcı sonuçlar doğurabilmesi için öncelikle bir neslin yok olması ya da yaşlanıp alt neslin bir üst basamağa çıkması gerekir. Eski neslin iradesini, anlayışını yıkmak zor olsa da zarar vererek halsiz ve hantal düşmelerine sebebiyet verilmiştir artık. Bu da alttan gelen neslin hassas ve kırılmaya yakın bir irade ve anlayışa sahip olacağına işarettir. 

Yeni nesil yön ve yol bulamayacağından dolayı ve eskilerinde olmadığını düşününce bir yol, bir sığınak arayacaklar ki bulmakta zorlanacaklardır. Oluşacak olan bu durumlar aile dinamizminin sallanmasına ve sonrasında yıkılmasına neden olacaktır.


Şu mesele bile insanın canını yakar; 

ergenlik döneminde olan kız ya da erkekleri, ebeveynler yanları tutmakta zorlanırlar. Çünkü doğumdan o yaşlarına kadar hiçbir '' ahlak ilkelerinin '' temel sorunlarından bahsetmemişlerdir. Hep bir küfür, bir hakaret, bir isyan, bir bağırma ya da konuşmamayla ebeveynlik yaptıklarını sanarak kendilerini çocuklarından '' anne ya da baba '' kavramıyla üstün görürler. 

Dışarıya yönelmeleri daha kolay hal alır ve gençler bu sefer öğrenilmemesi gereken kötü ahlakları, anlayışları dışarıdan öğrenmeye başlar. Aileleri bu konulardan dolayı suçlarlar. 

Dışarıda ne öğrendiyse hafızasında kalıcı bir etki uyandıran o bilinenler ileri safhalarda büyük kayıpların ortaya çıkmasına neden olacaktır. Büyük kayıpları ölümlerle örneklememek gerekir. Duygusal tükenişler, ölümden beterdir. 

Gençler bağ kurmakta zorlandığı vakit yeni yönelimler arayacaklardır.

Ebeveynlerin öncelikle şu soruyu kendilerine sormaları gerekir?

Dışarıda öğrenmemesi gereken konulara biz değinmezsek dışarıdan öğrendikleriyle bize düşman olabilir mi? 
Çocuklarına sığınak olan aileler, toplumun en üst mertebesinde bulunurlar. Onlara toplumun diğer kesimleri tarafından saygı gösterilir. Düşünsenize saygı gösterilen yerin yakınlarından çocuklarına seslenen ebeveynleri... Çok üzücü ve kahredici bir durum olduğunu bir kez daha anlamış oluruz. 

Bir yurdun güzelliğine hançer vurulması aile içi birlikteliklerin yıkılmasından dolayı kaynaklandığını bilmeliyiz. Toplum, her nesil yeniden doğar. Doğan her nesil, toplumu ya sağlamlaştırır ya da hassaslaştırır. Bu da ebeveynlerin dirayetine, anlayışına ve de kendilerine sunulan bu manevi görevi yerine getirme aşkına bağlıdır.

Toplumun içindekiler birbirlerinden feyz alarak hareket ederler. Çoğunluk neyse, toplumun kesimleri ona yönelir. Eğer saygın bir aile konumundaysanız, toplumun bazı kesimini arkanıza takarsınız ve toplumu güçlü hale getirmiş olursunuz. Yok eğer saygısız bir aile yapısına sahipseniz, kolaya aldanmanın daha zahmetsiz olduğundan inananları arkanıza takarsınız ki bu da gittiğinizde yerde kargaşaların, sorunların ve de üzüntülerin yaşanmasına sebebiyet verebilir. 

Sonra yurdumuzun her yanında kanayan canlar, ağlayan anneler, üzülen babalar, ailelerini terk edip giden gençler olur... 






Etiketler: