Sevgi, duyguların toprağıdır
Biraz daha açacak olursak,
Elime kalemi alıp ajandayı açıp boş bir sayfaya o kadar çok şeyler yazasım geliyor ki... Kalemi alıp yazmaya başladığımda hep aynı yere nokta darbeleri indiriyorum. Zihnimde haylaz çocuklar koşuşturuyor. Her çocuk, aklımda beslediğim bir kelime, her kelime başka bir kelimeyle yola çıkarak zihnimi ziyaret ediyorlar. Hepsinin anlam deryasına girişlerini gözlerimi kapatarak izliyorum ve içime yolculuk etmelerini sabırsızlıkla bekliyorum. Ruhumun bulutları üzerinde yolculuğa çıkacak kelimeleri, benimle birlikte gözlerini kapatan herkes duyacak hissine kapılıyorum.
Etiketler: deneme
Güzelliğine hayran kalınacak yurdumuzun her yerinde insanlık onuruna zarar verecek türlü rezillikler gün yüzüne çıkıyor. Nasıl oluyor, neden oluyor sorularını sormamız gerekirken ve bu olayların üzerlerine giderek, yaşananları en aza indirmek için birlik beraber sergilememiz gerekirken '' aman '' deyip geçiştiriyor ya da görmezden geliyoruz.
Etiketler: deneme
Zaman bizlere üzerinde bir şeyler inşa etmemiz için sunulmuş soyut bir gerçekliktir. Zaman, insanlık için bir özdür.
Etiketler: deneme
buradan bakınca yolun uzunluğu bir nebze içimizi sevince uğratsa da hayatın içine girdiğimizde zaman ışık hızı misalinde ilerliyor ve bizleri olabildiğince geride bırakıyor. Bir gün şöyle bir geçmiş dönemi hatırlatacak eşyayla, olayla veya düşünceyle karşılaştığımızda arkasından bıraktığı esintiyle zamana aramaya koyuluruz. Zamanın sırtına ne çok anılar bırakmışız. Gerçi anlamsız ve içi boş geçen günleri de yük sayarsak nasıl da kendimizi ihmal ettiğimizi anlamış olur muyuz?
365 günün 20-30 hadi olmadı 50 gününe anılar biriktiriyor geri kalan günleri hayatın sıradan ve olağan şeyleriyle meşgul oluyoruz. Bugün, diğer günden farksız geçiyor. Arada küçük değişiklikler olsa da kalıcı bir etki uyandırmadığından dolayı aklımızda fazla kalmamaktadır.
Küçük mutluluklar da tadılması gereken büyük mutluluklara nazaran daha hissiyatlı ve sıcaktır. Küçük mutluluk, büyük mutlulukların arasında bulunurlar ve fark edilmesi zordur. Çünkü rol model olmalarında üzerlerine yoktur. Küçükler, büyüklerin alanından bir parçayı alıp bunu büyük bir his gibi yüreğinize serpebilirler.
Mesele büyük parçaları küçük olacak şekilde bölüştürmek değildir; mutlulukları küçük halde tüketmektir.
Büyük mutluluklara bağımlı olunduğunda pek memnun olmayacak hal içinde oluruz. Bu da küçük mutlulukları görmezden gelmeye ve hatta ayak altında ezmeye kadar götürebiliriz. Neticede büyük isteklerin savaşı yıkımlarla sonuçlanır.
Küçük mutluluklar hisle mümkündür. Bir damlalık mutluluktan alacağınız besin güçlü ve iradeli bir hale dönüşmenizi sağlayabilir; büyük mutluluğa ihtiyaç duyanların beklentileri geniş olur ve tatları pek yoktur.
Büyük mutluluklar, mutluluk hissine bürünmezler. Dip ya da sıfır noktasında bile küçük mutlulukla yetinmek büyük meziyettir. Alt tabakadan merdivenleri çıkarak üst basamaklara ulaşsalar bile mutluluklar büyümez; aksine daha da küçülür ve hissettikleri değer göğüslerine, dillerine ve gözlerine sığmaz.
Göğüslerinde çarpıntılar, dillerinde kelimeler, gözlerinde yaşlar büyür.
Çorak bir coğrafyaya ekilmiş mutluluk çiçeklerinin az sayıda bulunmalarına rağmen hayatta olduklarını düşünelim. Aynı şekilde bünyeye fazla gelen mutluluğun küçük parçalara ayrıştırılıp coğrafyaya ekildiğini gözler önüne getirelim. İşte bizler küçük mutlulukların bahçesindeki bahçıvanlarız. Hem ekiyor, hem büyütüyor hem de kokluyoruz. Biz tadıyor, biz yaşıyoruz ve beraber büyüyoruz.
Bunun tam tersi olduğunda hiyerarşilerde kopukluklar meydana gelir. Küçük mutlulukların büyütülmesi canı beslerken, büyük mutluluklar cana yük olur ve beklentileri yüksek olduğundan ayakları yere değmez. Bu da ruhu, kalbi aldatmaya girer.
Ayakları yere değen mutluluklar gerçek, ayakları yerden kesen mutluluklar ise hayalidir.
Hayatın hayalsiz yaşanamayacağı gibi gerçeklikten uzak kalamayacağı da kesindir.
Etiketler: deneme
yanlışın doğumu milyonlarca tohumla gün yüzüne çıkar, doğrunun doğumu da aydınlıklar saçar.
Bunu da şöyle açıklamak isterim;
yanlışın savunucuları fazla değildir o yüzden ilahi sistemin yürürlüğünde yaşam merkezine milyonlarca tohum serpilir. Savunucuların az olmasından ötürüdür ki milyonlarca tohum bir yerden sonra toprakta tutunamamaya başlar. Bir şeylerin çokluğu o şeylerin bereketinde kırılmaya sebebiyet verebilir. Azınlığın, milyonlara yetişmesinin mümkünü yoktur.
Peki yanlış neyin milyonlarca doğumunu yapar? Aynı düşüncelerin ve peşinden sürüklendikleri duygu durumların.
doğrunun aydınlığına mazhar olmayı bekleyenler karşılarında kendilerini bekleyen külfetin şeceresini görmezler. Çünkü gözleri doğruluğun mutlaklığına bağlanmıştır. Ardında bekleyen görevleri heybelerine doldurmayı pek düşünmezler. İnsanlar doğruluğun '' güçlü '' yanlarının yanlış karşısında galip geleceğine inanırlar.
Oysa işler öyle değildir; her duygu içinde bir mücadeleci kitle taşımak zorundadır. Kalabalıklar isyanların ve kaosların doğumuna gebedirler. Anlık bir kıvılcım tüm birliği yerle yeksan edebilir.
Sözünü ettiğim doğruluk ve yanlış sözcüklerini birer anlam olarak görmeyiniz. Hayatın her alanında zıtlıklar yaşamımızın içindedirler. Burada bildiğimiz ya da öğrendiğimiz şeyler merak ve çaba sarf ettiğimiz müddetçe bizde kalırlar. Niyetimizi öteye taşımak için saf ve masum yaklaşımlarla kucakladığımız da her şey o denli güzelliğe dönecektir ki bunu da doğruluğun anlamına erdiğimizde hissedebiliriz.
Yanlışı insana, doğaya, evrene ve de yaşama istenilmeyen şekilde yansıyanlar olarak görebilirsiniz. Burada da isyan etmenin, karşısında dikilip düşman kesilmenin bir manası yoktur. Benimsemek istediğiniz, anlam kazanmasına yardımcı olmayı seçtiğiniz ve size ışık sunacağına inandığınız şeylerin üzerine gitmeyi kendinize bir yol bilmeniz gerekir.
Yanlışın itibarsız ve de değersiz algısına da kapılmamak gerekir. Sözünü ettiğim gibi bunlar birer yansımadır.
Bizler heybemize koyduklarımız kadar insanızdır.
Etiketler: deneme, Keşif yolculuğu
Hayatlarımız sisteme bağlı bırakılmış durumda ilerliyor. Bu da güzelliklerin ve iyiliklerin önünü kesmektedir. Bizler, '' ne yaşayacağımızı '' bilmeden bir yolculuğa çıkarıldık. Kimseler durmamızı istemedi. Bu yolda herkes yürüyor. Beraber yürüdüklerimizin yüzleri umutsuzluğu, kederi, hüznü yansıtıyor. Herkes mutlu olmayı istiyor ama kimse mutluluğu kendilerinde aramıyor. İnsan, kendisine sunması gerekenleri başkalarından bekleme umuduna giriyor.
Kimse zamanın ötesine ve üzerine binip yolculuk edemez. Zaman kendi başına bir eylemdir. Andır. Anda kalmak...
Ne güzel değil mi, zamana yaslanmış bir hayatı yaşıyoruz; yaşamaya çalışıyoruz. Her şey anlık gerçekleşiyor. Zaman, her yaşama ikramlarda bulunuyor. Anlayabildik mi kendimizi, biz oluruz. Çoğalırız ve ikramlara sarılırız. Farkına varmadığınız her an, anınız bir ömür tadında ilerliyor. Anda tanık olduklarımız bir ömürdür. Gördüğümüz ve yaşadığımız her şey tekdir. Görürüz ve biter. İkramlardan ne alırsak onunla besleniyoruz ve gelişiyoruz.
Burası önemlidir. İnsan anlık bir değişime uğrayarak; yaşam karşısında gard almaya başlar. Yapılmayacak tek şeydir. Ana teslim olmalıyız. An ne sunarsa onunla besleniriz. Zamana etki edecek eylemler gidişatı sekteye uğratabilir.
Zaman, gündelik telaşların arasından geçip gidiyor. Yaşam bize anın kıymetini sunar. An da zamandır. İnsanlığa sunulan ulvi ikramdır. Hazineyi gönlünde taşıyabilenler, gülümsemeyi hayatlarından eksiltmezler. En çok kendi başlarına kaldıklarında gülümserler. İnsan kendiyle kaldığınca kıymetlidir, değerlidir. Zaman, insanın kendiyle kaldığı anlara yaşam olmayı sever.
Yaşam, kendiyle olabilenlerin serüvenidir.
güçlü bir iradenin temeli birçok duygu ve düşünceyle sabitlenebilir hatta güçlü kılınabilir. Ancak bunlar zelzeleye maruz kaldığında çatlamaya müsait yapı taşlarıdır. Özü, sadelik ve içtenlik olmayan hiçbir temel taş yıkıma uğramaz. Erişimi kolaydır fakat insan bunun için bir mücadeleye girişmelidir.
benim birçok yazım '' insan ve benlik '' üzerine yazılıdır. Bunun dışına çıkmayı istemiyorum. İnsanın başka pencerelerden hayatın alanına bakmalı ve dersler çıkarmalıdır. Her birinden yetecek dersleri aldığımı söyleyebilirim. Fazlasına gönül vermedim. İnsan yapısı haddini aştığı şeylerin zararını başka şeylerin kaybolmasına tanık olmasıyla öder. Bir hissin, düşüncenin tamamıyla içimizi doldurması için çaba sarf edilirse inşa edilmiş temeller de çatlamalar meydana gelir. Gereğinden fazla yük, sağlamlığı zedeler.
Duygularına yön vermeyi başarabilenler doyumsuz bir yaşamın içerisinde her şeyin ruhlarına değdiğini hisseder. Diğer taraftakilere baktığımızda kıtlıktan çıkmışçasına ağızlarına, yüzlerine duyguların ve arzuların bulaştığını görebiliriz. Duygu eksikliği yaşayanların gelmesini sabırsızlıkla beklediği şeyleri başka bir caddede önü kesilerek tarumara uğramaktadır.
Sınırını bilmeyen insanın irade sahibi olması mümkün değildir haliyle temeli sağlam görünse de yıkıma müsaittir.
İnsanın dışarıya güçlü göründüğüne şahit olmuşuzdur. Genelde bu insanların dünyaları her adımla yıkımlara uğruyordur. Tozun dumanın altında kalan umutları da seslerini duyurmaya çalışır. Kişinin haricinde kimseler duymaz. Müthiş bir kaosun yaşandığı bu meydanın ilerisinde, tozun dumanın arasından yaklaşan birisi görünür. Topraktan geldiğimizin gerçekliğini resmeder gibi toprağı üzerinde taşıdığına tanık oluruz. Hezeyanı, acıyı, sızıyı, hüznü ve kahrı omuzlarına taşır. Kurtarabildikleri bunlardır; huzur, neşe, mutluluk, sevgi... bunları bazıları kayıp bazılar da enkaz altında kalmışlardır.
İnsan, karşısındaki insanın güçlü görünümünü hemen algılar. Beyin burada bir işaret olarak kalbe dokunur. Kalp da duygularımızı ayaklandırarak o kişiye saygıyla yaklaşmamızı öğütler. Kalp bilir, sarsılmış ardından büyük bir yıkımla dağılmış varlığın içtenliğini... Kalpler konuşur da bizler anlamayız.
Siz derseniz, '' bu insan çok güçlü '' diye... Bilin ki içtenliği harap olmuş, kaoslara yem olmuş sonun da da duyguların güzelliklerinden arınmıştır. Ağır ve can yakan duyguları da omuzlarında taşırlar.
Güçlü bir irade, insanın yıkımlarına tanık olduğu müddetçe mümkündür.
Bu insanlarda dikkatimi çeken şeylerden en önemlisi de '' her şeye gülmek istemeleridir. ''
yaşam değerli bir hazineyi bünyesinde taşır. insan bu hazinenin ne olduğu konusunda engin bilgiye ancak kendisine dönük yaşadığında fark edebilir. çevresi renkli çiçeklerle donatılmış, üzerinde beyaz bulutların gülümsediği ve çevresinde de insandan siluetlerin koruduğu bu hazine müthiş bir ışık huzmesini gökyüzüne ulaştırır. Tanrıyla konuşuyor gibi...
Etiketler: deneme
Çevrenin etkisine bağımlı hale gelmenin yanılgılara sebebiyet verdiğini idrak edemeyenler, ilerleyenlerin arkalarında bıraktığı tozların içinde yollarını kaybederler.
Anlatmak istediklerimizin fazlalaştığının farkındayım. Herkes sessizliğe dönüp, kendilerine sesleniyor. Kimileri duyuyor, kimileri hala sağır. Kimileri de seslerinin yankılarına aldırış etmeden başkalarının seslerine aldanarak yollarını kaybediyorlar.
Ne yana bakarsak bakalım hep bir kırgınlık, huzursuzluk boy gösteriyor. Güzelliğin ve sevincin gösterisini sunanlar perdenin arkasında ağlıyorlar. Herkes bir bakıma '' güçlü '' görünmeye çalışıyor ama ardından bakıldığında sırtlarında yüzlerce hançerler görünüyor. Diğer tarafa bakıyorsun, başını yerlerden kaldırmayan bir yığın insanlar var. Hepsi kendi derinliklerinin aşmış, evrenin boşluğuna gözlerini dikmişler ve sonu gelmeyecek çukurun dibini aramaya çalışıyorlar.
Etiketler: deneme
Hep bir isyan etme durumu içerisinde olmamın bana kattığı zararları dile getirmek istediğimde nedense içimi bir ateş sarıyor. Boğazımda bir yanma, karın boşluğumda daha önce yaşamadığım tuhaf sancılar nüksediyor. Vücudum kendi alanına o kadar bağlı kalmış olmalı ki herhangi bir değişim düşüncesinde reaksiyonlar göstermeye başlıyor. Kendimi bu bakımdan çok ihmalkar ettiğim doğrudur. Bunu nasıl yaptığımı inanın bilmiyorum. Yüzeysel şeylerin akıbetine kapıldığımdan ötürü olduğu kanısındayım; yine söylemek isterim ki, bilmiyorum. Bilinçsiz bir davranış silsilesiyle meydana geldiği kanısındayım. İnsanı ayakta tutan şeylerin başında '' us '' gelmektedir. Sağlıklı bir aklın karşısında hiçbir düşünce kendine alan inşa edemez. Ancak us buna imkan verirse mümkündür. Şayet, sağlıklı bir usa sahip olduğum konusunda çekimserim. Sonuçta ölçüp biçemediğim, dengesini bulamadığım bu yapı beni, benden uzaklaştırma adına türlü yolları deniyor.