Toplum yapılandırılması
Yaşamın çetrefilli olduğu konusunda ayrıma düşmeyeceğimiz kesindir. Konumuzun dışında kalan '' ağzında gümüş kaşıkla '' doğanlar kısmını dile getirmemeyi düşünüyorum.
Bütün kalabilmenin zorlayıcı yanlarından birisi de '' öze '' iltica edilmesidir. Toplumun her bir ferdi yapısı gereği olayları '' hep '' aynı pencereden bakamayacağından dolayı , zorlayıcı tarafı hepimiz için farklı anlamlar içerir. Temel düzeyi sarsıcı olan '' bilinç '' sahibi kişilerin çoğunluğu toplum yapısında büyük değişimlerin olmasına nedendir. Bilincin ötesinde söylenenlere kadiri mutlak gerçeklik gibi kabul görülürse ve korunmaya çalışılırsa yıkıcı yanlarıyla karşılaşmamız olağandır.
Önceliğimiz '' tek '' kişi olarak anlam kazanmaya çalışmak olmalıdır. Neticede anlamsız bir zihin(bilinç) yok edici sanrılara gebedir. Kişilerin önceliği kendilerinde kalabalık olabilmeyi hedef haline getirmeleridir. Geri kalındığında ve hedefe ulaşmanın zorlayıcı haline tanık kalındığında iç öfke '' huzur '' topraklarına saldırı gerçekleştirecektir. Burada hedonist anlayış bir fiil kabul görülmeye başlanacaktır.
Kişinin nihai hedeflerinin başında '' toplum nezdinde '' değerli bir konum yatmalıdır. Yalnızlık yaşam için gerekli ilaç olduğu kadar toplum içine karışmakta değerli bir alanda büyümeyi sağlar.
Yapısında sarsıcı hadiseler olan bir toplum, aralarına yeni katılan bireylere '' bütünlüğü '' göstermekte zorlandığından, yeni kişiler '' toplum '' algısına küsmekle beraber anlamsız görmeye başlayacaklardır.
Kötü bilincin yoluna yaren olan toplumlar çok geçmeden bulundukları alanları istila etmeye başlayacak, birbirlerini tanımakta zorlanacaklardır. Derinliğin insana kattığı '' düşünce '' algısını, toplumlar bütünsellik adı altında ezmeye sonra da yok etmeye başlarlar.
Yapılandırılmaya müsait olmayan toplumlar, iç karışıklığı '' olması '' gereken bir davranış modeli olarak kabul ederler. Toplum '' kötünün '' alanından çıkmadığı sürece '' iyi '' bilinen ne varsa - zararlı - olarak kabul görecektir.
Toplumlar yapılarının anatomisine erişilmediği dönemlerde ruha huzursuzluk veren her anlayış biçimini ilke bilirler.
Kişi önce kendi kalabalığını '' toplum '' yani '' bütüncül '' halde tutması gerekir. Erişebilenlerin oluşturduğu iç toplumlar, kendilerini iç huzura ve iç sevince uğratırlar. Bu da geneli yani gerçek topluluğu yıkılmaz bir güç haline getirecektir.
Alttan üste her neslin yaşamda belirli görevleri vardır. Bir başkasının müdahalesiyle üstesinden gelinen görevler, görev sahibi kişinin anatomisinde '' iyiye '' işaretler oluşturmaz. Kendi başlarına görevlerin üstesinden gelenlerin ardında kalırlar.
O sebeple toplumların alacağı yollar kişilerin üstesinden geldikleri görevlerle mümkündür. Toplum yapılanmaları her bireyin kendi görev süreçlerinde bulundukları ölçüde gerçekleşir. Başkalarının yardımlarıyla aşılan, yapılan görevler toplum yapısında sahte bir yapı oluşumuna sebebiyet verecektir.
Etiketler: psikoloji
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa