Ruh açlık çektiğinde...
Bilinmelidir ki her engelin zorlayıcı yanı vardır. Ancak hiçbir engel bir insanın tüm eforuna gerek duyacak dirayete sahip değildir. Bizler gücümüzün farkında olmadığımız sürece küçük engellere büyük eforlar harcarız. Bunun nedenlerinden biri de kişinin '' kendine '' ulaşamamasından kaynaklıdır.
İnsan bir bakıma kendi savaşının yaralısıdır. Kimse bu hengameden küçük sıyrıklarla çıkamaz. Ruhsal bir parçalanmışlık, bedensel bir yıpranmışlık iz bırakmıştır. Bunu herkes göremez.
Bazıları bu savaşı terk ederek kendi yolculuğunu yarıda bırakmaktadır. Kişilerin giriştiği davranışlar istenilmeyen ve tasvip edilmeyen bir durum gibi görünse de anlayış göstermemizde fayda vardır. Çünkü, bir kişinin kendi savaşından kaçıyor olması o kişinin artık kendini bilmeyecek olmasına sebeptir. Kabul edilmese de aramızda yıllarca nüfuslarını ayakta tutmuşlardır. Genelde bu kişiler kötülüğe, şiddete ve gaddarlığa müsait kişilerdir.
Bir kişi öncesinde kendisine ulaşmak istediğini haykırarak dile getirmelidir. Diyebilirsiniz ki '' neden haykırarak? ''
Bir dua gibi görebiliriz. İnanmışlığın yegane yemini de diyebiliriz. Sonuçta insan kendisine ulaşmanın kolay olmadığını haykırdığı vakit anlayacaktır. Zorlayıcı yolculuğa çıkacağını ve bu yolda hüsrana uğrayacağını bilir. -Ne olursa olsun bu yoldan dönmeyeceğim - demenin yeminine başvurduğunda, yaşamı bir bakıma daha düzenli olmaya başlayacaktır. Artık adımlarını, düşüncelerini, bakışlarını bir sonraki hedefi düşünerek gerçekleştirecektir. Haliyle bu da kişinin kendisine söz geçirdiğini ve kendini bilme isteğinin doğru yolda olduğunu anlamasına vesile olacaktır.
Varlığımız ömür boyunca sürebilecek bir kaosa ve savaşa hakim olma gücüne sahiptir. Bizler bunu alışkanlık haline getirerek çatışmalara giriş yaparsak doğrularımız değersiz görünmeye başlayacaktır. Doğru her daim doğrudur fakat biz o doğruya ulaşmak için yol kat ettiğimizden dolayı artık hissiyatına dokunmakta güçlük çekeriz. Yeter ki ruhun isteklerine kulak verelim ve el uzatalım.
Ruhun güzel bir huyu vardır. Ruh, açlık çektiğinde küçük çatışmalar doğurur. Bu da içimizi sarmaya başlar. Aslında bu çatışmalar önemlidir. Çünkü ruh, hiçbir zaman değersizliği temsil etmez. Önümüzde aşılmayı bekleyen irili ufaklı engellerin beliriyor olmasına kayıtsız kalmayan benlik, atılımlara başlayacaktır ama sınırı aşmayacak ve gereğinden fazla efor sarf etmeyecektir.
İnsan kalmayı başaranlar bu savaşın kazanımlarını bilir. Ruh için mağlubiyet besindir, galibiyetler de önüne açılan yoldur.
Yeter ki kişi bu çatışmaları iyi özümsesin...
4 Yorum:
Bu yazı bu haftaki Ağaç Ev Sohbetlerinin konusuyla ne güzel uyuşurdu. Hatta sadece yorum olarak değil, bloğunuzda konu başlığı altında ele alınabilirdi. Neden denemiyorsunuz?
Çok güzel, özenle yazılmış. altı çizilesi ne çok cümle var. Üçüncü paragrafta "İnsan bir bakıma kendi savaşının yaralısıdır" diye başlayıp devam eden cümle. Son paragraf da çok iyi tasarlanmış.
Bir önceki yazınız da kayda değer. Ülkemizde doğum günü 1 Ocak olarak kaydedilmiş ne çok insan var. Nüfustaki kayıt memurunun tercihi. Yaşamda abartılı olan, gösterişe kaçan öyle çok şey var ki. Doğduğunuz gün "Bu dünyada ben de varım." dediğiniz bir zaman dilimi. Yeni yaşınız kutlu olsun.
Makbule hocam saygılarımı sunuyorum.
Bundan böyle vakit buldukça Pazartesi Ağaç Ev Sohbetleri etkinliğine katılmaya çalışacağım hocam. Sizin takdirinizi kazanmak benim için önemlidir, var olun...
Yeni yılımı kutladığınız için çok teşekkür ederim :)
Yeni kararlar hele uygulamaya da konursa ne güzeldir. İnsanı daha enerjik kılar, hayatı yeniler. Ben de çok teşekkür ediyor, iyi dileklerimi iletiyorum.
(Ağaç Ev Sohbetleri etkinliğinde konu belirlenebiliyor, o konu hakkında yazı da yazılabiliyor. Deeptone blog arkadaşımız organize ediyor.)
Birkaç kez Ağaç Ev Sohbetlerine katıldığım için bilgim var hocam teşekkür ederim. Saygılar...
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa