İyinin ve kötünün düellosu
İnsan, toplumdan bir bakıma kaçmayı sürdürse de en nihayetinde '' toplumla '' bütünleşmediği sürece zayıflığa mahkum olduğunu fark etmeyecektir. Yalnızlık, kendiyle barışık olmak, kendiyle zaman geçirip güzel şeyleri hayatınıza sunmak ve bununla idame ettirilecek bir hayatın yolunu tutmak değildir. Yalnızlık, kalabalıkların arasında kendinizle oyunlar oynayıp herkes olabilmeye çalışmaktır. İnsan, yalnızlığıyla sadece kendini tanımlar. İnsanlar toplum içinde yalnız kalmayı başardığında, herkes olabilir. Bu da insanı anlamanın en çetrefilli yollarında yürümeye benzer.
Sınırını bilmeyen insanın veya insanların karşılarına geçip, '' bilmeleri gerekenleri '' söylemek pekala güzel bir eylem olabilir fakat, dediğim gibi sınır bilmedikleri için ağızlarından çıkacak kelimelerin etkisi de bir o kadar güçlü olacaktır. Bilinçli olanlar bu güçlü kelimelerin altında darbeye maruz kalmayacak hatta bunu yumuşatarak anlamsız bırakacaklardır.
Bilinçli toplumların dirayeti de buradan gelmektedir. Anlayabilmek, karşılayabilmek ve de savurabilmektir. Üç ana temelin sadece birinin eksikliği karşıdaki insanın söylemlerinden hırpalanmaya neden olacaktır. Karşısına geçtiğiniz insana yönelteceğiniz şu çocuksu bir soru yeterlidir.
'' NEDEN? ''
İnsan yaptığı davranışları bir nedene evirdiğinde meselenin ana konusuna ulaşmamız kolay olacaktır. Nedene oturtulmayan davranış(lar) nesil olarak arkasından güçlü şekilde gelmesine vesile olacaktır. Çünkü, '' nedene '' ulaştırılmayan her eylem, çığ olup sonuca ulaşmak isteyecektir. Nedeni olmayanın sonucu ulaşması mümkün değildir. Zamanında alınmayan önlemler günümüze çığ misali gelmeyi sürdürmektedir.
İnsanlar agresif, öfkeli, gaddar...
Dünyada '' iyi, vicdanlı, merhametli '' insanlar raflara kaldırıldı. Asırlar önce varlıklarına müsaade edilmeyen '' kötü, merhametsiz, gaddar, öfkeli '' insanlar da dağdan blokların içinden çıkartılıp insanların arasına karıştırıldı. İnsanlar '' iyiyi '' aç bırakıp '' kötüyü '' ilgiyle beslemeye başladılar. Velhasıl sınırın bilmeyenler ve patavatsızlar bu kötü eyleme sahip guruba girmektedir.
- Ben hayatımı herkesten uzakta yaşar, kendim için ne iyiyse onu yaparım '' gibi söylemlerle kendinizi beslemek yerine bu zehirli alanlara girerek zehir karşısından bağışıklık kapmalıyız. Duyguların unutulduğu alanlara girerek ışığı, güzelliği, aidiyeti ve duyguları dağıtmalıyız. Bundan uzak kalanlar kendileriyle birlikte çocuklarını sahnenin dışında tutarlar. Oysa bilmeliyiz ki her geçen saniye alanlarını genişletiyorlar.
Dünyanın gidişatı insanlığı hangi yöne götürüyor, kestirmek zor. Her şeyin kötülüğe bulandığı yerde iyiliğin ve güzelliğin doğmayacağını biliriz. Görünen o ki kanı pıhtılaştıran zehir misali iyilik zehre yenik düşmüş bulunuyor.
...
Etiketler: deneme
3 Yorum:
"Raflara kaldırılmak" ilginç bir deyiş. Gerçekten öyle çok şey raflara kaldırıldı ki indirmeye kimsenin gücü yetmiyor. Düşündürücü, güzel bir yazıydı.
''Sınırını bilmeyen insanlar...''
Ne kadar sinir bozucular ve asla durmak bilmiyorlar. Her zaman iyilikten yanayım ama bazen o iyiliği hak etmeyen insanların da çok fazla olduğunu düşünüyorum. Sorgulayıcı güzel bir yazı olmuş, kaleminize sağlık:)))
Merhabalar.
Sınırını bilmeyen patavatsız insanların her gün sayılarının artarak çoğaldığını görmek biz insanları üzüyor. "İyilik gariptir." Taksici, yolda kaldığı için üşüdüğünü düşündüğü insanı yoldan taksisine alıp gideceği yere kadar götürerek bir iyilik yapmak istemiş; ama bu iyiliğinin karşılığında iyilik yaptığı kişi tarafından öldürülerek canından olmuştur.
Kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim. Büyüklerimiz bizlere hep "Allah iyilerle karşılaştırsın" diye dua ederlerdi. Ben de bu vesileyle herkese, Allah iyilerle karşılaştırsın diye dua ediyorum.
Selam ve saygılarımla.
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa