Toplum felsefesine erişen birinin kendisini yönlendirmesi, tanıması bütüncül bir anlayışla ortaya çıkacağını savunur. Savunduğu anlayış ise bireysel psikolojidir.
Sosyolojik olarak toplumla ilerlenmediğinde ve ayrı bir yol izlenildiğinde pek saygınlığa erişilmeyeceğini de dile getirir.. İnsan, varlığı gereği yine insana ihtiyaç duymaktadır. Toplumdan uzaklaşarak münzevi bir hayat yaşamayı kafasına koyan kişinin öncelikle irade ve özsaygı bakımından kendisine yetmesi gerekir. Bu kişiler saygınlığın bir nevi temsilcileri olurlar ama kısa süreli. Netice itibariyle saygınlık kazanımına ulaşmak yine insana ihtiyaç duyacaktır. Toplumdan uzak bir hayat yaşanması insanın değeri için gerekli olsa da bu uzun soluklu olamaz. İlerleyişler toplumla sağlanır.
Kitabın bir oturuşta bitirilmeyeceği gibi özümsenerek okunduğunda insana çok şeyler katacağına eminim. İnsanı tanıma sanatı; insanın eksikliklerini göz önüne getiriyor, kendine ulaşmasını, çevresini tanımasını ve de çevresel faktörlerde davranış biçimlerinin derinlerinde nelerin olduğuna dair ışık tutuyor. Birçok psikolog gibi bir insanın temeli, çocukluğundadır. Eser çocuk davranışlarının ileri dönemlerde nelere yol açacağını açıkça ortaya sunmaktadır.
Eserin konuları, Adler'in konferans salonlarında yaptığı sunumlardan derlemelerdir. Çocukların davranış ve yaklaşımlarından yola çıkarak ileri dönemlerde sergiledikleri tutumlara yolculuk ettiriyor.
İnsanın karakteri çevresel olaylarla şekillenebileceğini savunur. Ruhsal dürtüleri çocuklukta oluştuğunu vurgular. Yine güçsüzlük ve aşağılık duygusunun ilk canlı hali çocuklukta belli olacağından söz eder.
Karakter özelliklerine de değindiğini söylemek isterim. Özellikle '' kendini beğenmişlik ( HIRS ) '' örneklemesinde dile getirdiği geniş açıklamalar günümüz insanlarını yansıtmaktadır; tabiri caizse gölgesi niteliğindedir.
Psikolojiye merak saranların okuması taraftarıyım fakat bir solukta okunacak kitap değildir. İçinde müthiş zenginlikler barındırıyor, bilginize.
- Çocukları alaya almak gibi yakışıksız bir davranış, onların gelişimi için son derece sakıncalıdır. Alay edilme korkusunun bazen bu çocukların yaşamlarının çok ileri bir dönemine kadar kaybolmayarak sürüp gittiğini görebiliriz.
- Anne ve babalar kör körüne itaatten ötürü çocuklarından alabildiğine seyret dert yanar, oysa çocuklarının itaatsizliğinden sürekli yakınırlar. İlgili çocukları inceledik mi görüyoruz ki, çevrelerini hep aşma çabası içinde yaşarlar.
- Güvensizlik ve aşağılık duygusunun etkinlik derecesi, en başta çocuğun görüşüne bağlıdır.
- Ruhsal yaşamda geçen bütün olaylar, birey tarafından saptanan bir amaca hazırlık niteliği taşır.
- Kendini beğenmiş kimseler her zaman çocuksu bir görünüm sergiler.
- Bir kimsenin değerini benimsemeyi kendileri için bir aşağılama sayarlar. Buradan da yine, söz konusu kişilerin ruhlarının çok derinliklerinde bir güçsüzlük duygusunun yaşadığı sonucuna varabiliriz.
- Bir insanın ideal davranışı belirli bir ölçüyü aşıp da, iyi kalpliliği ve insancılığı göze batan bir boyut kazandı mı, durumdan kuşku duymanın yeridir.
- Güçlülük ve üstünlüğe kavuşmak için çalışanlar, kendilerinde çoğu kez hasetlik gibi bir karakter özelliğini barındırır.
- Aşağılık duygusuna sahip olanların eğitilebilmeleri güçtür böylelerinin, çünkü kendilerini her zaman ihmal edilmiş hisseder, doğa tarafından haklarının yenildiğine ve insanlardan da gereken ilgiyi görmediklerine haklı ya da haksız inanırlar.
- Çünkü insanların hepsi genellikle görüş ve tutumlarına yararı dokunacak şeyleri düşünür. Kısaca bizi yolumuzdan alıkoymayacak şeyler bilinç alanında yer alır, tutum ve davranışlarımızı açıklamada başvurduğumuz nedenleri zayıflatacak şeylerse bilinçaltını boylar.
- Buna göre - karakter - toplumsal bir kavramdır.
- Başkalarını sevindirebilme yeteneği, dış görünümleri nedeniyle bu yeteneğe sahip kimselerin çevreden büyük ilgi görmesini sağlar.
Saygılar.
0 Yorumlar