İnsanlarımız, sıradanlaştılar
Ne yana bakarsak bakalım hep bir kırgınlık, huzursuzluk boy gösteriyor. Güzelliğin ve sevincin gösterisini sunanlar perdenin arkasında ağlıyorlar. Herkes bir bakıma '' güçlü '' görünmeye çalışıyor ama ardından bakıldığında sırtlarında yüzlerce hançerler görünüyor. Diğer tarafa bakıyorsun, başını yerlerden kaldırmayan bir yığın insanlar var. Hepsi kendi derinliklerinin aşmış, evrenin boşluğuna gözlerini dikmişler ve sonu gelmeyecek çukurun dibini aramaya çalışıyorlar.
Herkes kaçıyor. Herkes birbirlerinden uzaklaşıyor. Kimse, özünü temsil eden '' insanlık '' gerçekliğine dönmüyor, sarılmıyor aksine sırt dönmüş ilerliyorlar.
Hangi dönemin insanıyız artık kestiremiyorum. Hangi yana baksam huzursuzluk nam salıyor. Güzellikler, iyilikler, sevinçler ve buna benzer ruha iyi gelen hisler taş duvarlarından ardından seslerini duyurmaya çalışıyor. Duyuyoruz da yetişemiyor, önümüzdeki kalın duvarları aşamıyoruz. Gülmenin ve sarılmanın merhem sayıldığı, yaralara iyi geldiği binlerce yıldır tabu halinde insanlığın önünde durmasına rağmen kimse yaralarına iyi gelecek merheme sarılmıyor.
Her yerde yıkımlar, savurganlıklar, adam kayırmalar, kötülükler...
Bu tarafta '' adalet ve kanun '' bekçileri. Her bir bekçi, gerçekleşme umudunun olmayacağını bilmesine rağmen yerlerini terk etmiyorlar.
Düzeni değiştirdiler.
Hep aldık, doğadan her şeyi aldık. Toprak aldık, ağaçları yıktık, canlı türlerini ateşlerin içerisinde bıraktık... doğanın dengesini bozmak için her şey yaptık, yaptık da hiç doymadık, doymayacağız da.
Doğa hiçbir dönemi eksikliklerle yaşamaz. Elbet günü geldiğinde eksik yanlarını iyileştirmek isteyecektir, işte o zaman bizlerin vah haline.
Yazmak hiç içimden gelmiyor. Çünkü güzelliğe dair yazılacak şeyler kalmadı. Bizler güzellikler göreceğiz ki o güzelliklerden başka güzel anlamlarla çıkartalım ve bunu yazarak paylaşalım. Söyler misiniz, kaldı mı güzellikler? Ele avuca sığmayan güzellikleri de bin bir parçaya bölüm anlamlandırmaya çalışmak küçük güzelliğe acı vermez mi? Bizler devasa güzelliklerden, şu an avucumuzda tuttuğumuz güzellik kadar bir anlam kopartır onun üzerine manalar dizerdik. Şimdi nasıl yapalım avuç kadar güzelliği parçalara bölmeyi?
Toplumumuzun psikolojisi bozulmuş durumdadır. Her yerde anlık sinir krizlerinden ötürü yaralamaların ve ölümlerin olması içten bile değildir. Bunu da geçtik, çocukların yaşayacağı veya tanık olacağı şiddetler, onarılmaz travmalara sebebiyet doğuracaktır ve alttan gelen neslinde ileride şimdi ki dönemin insanları gibi olmayacağına kim inanmaz?
Şarkılarda duygu bitti, ekranlarda '' eğitici söylemler '' susturuldu, haberlerde '' gafletin ve delaletin '' nam salımı hızla devam edilmekte, insanlar artık menfaatçi, ilişkiler sahtekarların emelinde...
Eğitimden söz etmiyorum.
Coğrafyamızın üzerinde huzurumuzu emen bir bulut var sanki. Gün geçmiyor ki, gülümsediğimiz şey anlık olarak hayatımızda yer alsın. Anında sömürülüyor...
Yakında seçim var. Değişen bir şey olmayacak. Bir şeylerin düzelmesi için kökten değişimlerin olması gerekir, onun da biz insanlar tarafından gerçekleşmesi lazım. Gelin görün ki bizler de ideolojinin çirkin yüzüne gösterilen ilgiden geri kalmamak için bildiğimizi okuyor, gelecek adına hiçbir düşünceye aklımızda yer vermiyoruz.
Genel olarak söylüyorum. Neticede hepimiz bu toprak üzerinde yaşıyoruz. Yakında siyasetin ahlaksızlığına bel bağlayanlar, oy neticesinde ortaya çıkan sonucu bağıra çağıra, eğlenerek kutlayacaklar. Düşünebiliyor musunuz daha derine batmanın sevincini hiçbir ülke insanı bizimkiler gibi gösteremez.
Bana toplumun güzel kalan taraflarından söz edebilecek birileri varsa onlara minnettar olacağım. Ben toplumun güzel yanlarını erişmekte zorlanıyorum. Tavaf etmiş olmama rağmen güzelliğin, iyiliğin, sevincin kırıntısına şahit olamadım.
Daha da yazarak iç huzurumu karanlığa hapsetmek istemiyorum. Zatiniz insanlara baktıkça içim kararıyor birde onları anlatırken daha da karanlığa gömmek istemiyorum.
Af ola.
Saygılar.
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa