26 Mart 2024 Salı

Sistem, kırılgan ve hassas bırakır

Hayatlarımız sisteme bağlı bırakılmış durumda ilerliyor. Bu da güzelliklerin ve iyiliklerin önünü kesmektedir. Bizler, '' ne yaşayacağımızı '' bilmeden bir yolculuğa çıkarıldık. Kimseler durmamızı istemedi. Bu yolda herkes yürüyor. Beraber yürüdüklerimizin yüzleri umutsuzluğu, kederi, hüznü yansıtıyor. Herkes mutlu olmayı istiyor ama kimse mutluluğu kendilerinde aramıyor. İnsan, kendisine sunması gerekenleri başkalarından bekleme umuduna giriyor.

İçten gülmelere hasret kalınmasının tek sebebi beklenti içinde kalınmasıdır. İnsan neden bir beklenti içine hapsolmak ister? Çünkü, değerli olduklarını duymayı isterler. 

Bağ, düğümlünü çözmeye başlar. 

Kendinize zaman ayırdığınız anları düşününce bunun sadece sistemin içindekileriyle mümkün olduğunu göreceksiniz. Bağ, düğümlü kaldıkça dışarıya kapalıdır. Yer ve sınır bilir. Dışarıdan her duyduğunuza yer açmayın ki hududunuz kirlenmesin. Hayatınızda gereksiz bir yığın bilgi var. Bunların yerine insanınıza değer katan yollara girilseydi böylesine kırılgan ve hassas olunmazdı. 






Etiketler: ,

yaşam, serüvendir.

Kimse zamanın ötesine ve üzerine binip yolculuk edemez. Zaman kendi başına bir eylemdir. Andır. Anda kalmak...

Ne güzel değil mi, zamana yaslanmış bir hayatı yaşıyoruz; yaşamaya çalışıyoruz. Her şey anlık gerçekleşiyor. Zaman, her yaşama ikramlarda bulunuyor. Anlayabildik mi kendimizi, biz oluruz. Çoğalırız ve ikramlara sarılırız. Farkına varmadığınız her an, anınız bir ömür tadında ilerliyor. Anda tanık olduklarımız bir ömürdür. Gördüğümüz ve yaşadığımız her şey tekdir. Görürüz ve biter. İkramlardan ne alırsak onunla besleniyoruz ve gelişiyoruz. 


Burası önemlidir. İnsan anlık bir değişime uğrayarak; yaşam karşısında gard almaya başlar. Yapılmayacak tek şeydir. Ana teslim olmalıyız. An ne sunarsa onunla besleniriz. Zamana etki edecek eylemler gidişatı sekteye uğratabilir. 


Zaman, gündelik telaşların arasından geçip gidiyor. Yaşam bize anın kıymetini sunar. An da zamandır. İnsanlığa sunulan ulvi ikramdır. Hazineyi gönlünde taşıyabilenler, gülümsemeyi hayatlarından eksiltmezler. En çok kendi başlarına kaldıklarında gülümserler. İnsan kendiyle kaldığınca kıymetlidir, değerlidir. Zaman, insanın kendiyle kaldığı anlara yaşam olmayı sever. 


Yaşam, kendiyle olabilenlerin serüvenidir.


Etiketler: ,

18 Mart 2024 Pazartesi

Eksiliyoruz

Yurdun dört bir yanında düşmanlar
Hepsi güler yüzlü şeytanlar
İnançlarını yitirmişler,
Yalanı ilke edinmişler,
Doğruyu hasım bellemişler
Ne yana baksak, hain yüzler
Dillerinde kallavi küfürler
Dinlemeyi bilmezler.


Gerçeklik gözlerinin önünde olmasına rağmen,
Beyinlerini zayıflatarak geliyorlar görmezden,
Hafızalarında siyasilerin söylemleri
Yollarında gürültülerle dolu sloganlar 
Yanlarında zayıf ruha bürünmüş canlılar
Aynı kelimelerle konuşsak da  bize sağırlar

Algıları kopuk,
Düşünceleri yitik,
Eylemleri eksik
Duyguları bitik,

Oysa bizdik, beraberdik
Kapılarımız açık
Samimiyetiz sağlıklıydı.
Ne oldu da böyle olduk?
Kim suçlu,
Biz mi,
Siz mi? 
Yoksa bizi birbirimize kırdıran siyaset mi?

İdeoloji bağımlısı olundu,
Kürsüye çıkanların ağızlarına bakıldı
Çıkan kelimeleri hayatlarının merkezine dikildi.

Gün geçtikçe hayatlarının her yanını söylemlerle çevirdiler
Zehir saçtıklarından habersiz her şeye inanmaya sürdürdüler
İnançları duygularından ayrıldı,
Duygular gerçekliğe kör bırakıldı
Gerçeklik, yanlış beslenen algının işkencesine tabi tutuldu

İnsan olunmazdı,
İnsan kalınırdı.

bunu bilemedik.
İnsan kalmak, kendinizle bütün olmayı başarabilmekti.
İnsan olmak ise kendinizdeki eksiklikleri başkalarından alarak
yama misali eksik yerlerine dikmekti
bizler, kendimizde kalamadık
arayışlar için yollara düştükçe,
birilerine ziyaretçisi ya da birilerine konuk olduk


Bağ orada koptu,
Dağ yerinden oynadı,
Sağ kalanlar kendinden bir haber kaldı

Birbirimize sesleniyoruz da duymuyoruz
Aynı harfleri birleştirip bir anlam kazandıramıyoruz

Biz,
Anlam kazanmak yerine anlamımızı ideolojilere sunduk
Huzur bozan, can sıkan, ömür tüketen söylemlere aldandık

Tek çözüm onlar diyerek,
Kürsüye bakarak alkışlar tuttuk!
Coğrafyaya hükmeden bizdik
Ne oldu da izleyen tarafına geçtik


Sahneye sunulanlar bizden parçalardı
Bunu bizlere ideoloji olarak sundular
Kılıç darbesiyle ayrıştırdılar,
Tutunacak tek dalımız bizdik,
Kalkanları indirip, hanemize girmelerine izin verdik
Sahnedeki farklıydı ama yaşananlar bizlerin hayatıydı!


Sonra sahnenin bir başka köşesinde,
Kendilerini katleden gençler vardı
Gördüklerimiz bizdik,
Ne hale geldiğimiz düşünmeden,
Her şeyi yere indirip ayaklar altında ezdik
Sıcaklığını ve hislerini yok ettik

Parçaları toplayıp onardık
İnsandı ama eksikti


Eksiliyoruz....






Etiketler:

2 Mart 2024 Cumartesi

Güçlü bir irade

güçlü bir iradenin temeli birçok duygu ve düşünceyle sabitlenebilir hatta güçlü kılınabilir. Ancak bunlar zelzeleye maruz kaldığında çatlamaya müsait yapı taşlarıdır. Özü, sadelik ve içtenlik olmayan hiçbir temel taş yıkıma uğramaz. Erişimi kolaydır fakat insan bunun için bir mücadeleye girişmelidir. 


benim birçok yazım '' insan ve benlik '' üzerine yazılıdır. Bunun dışına çıkmayı istemiyorum. İnsanın başka pencerelerden hayatın alanına bakmalı ve dersler çıkarmalıdır. Her birinden yetecek dersleri aldığımı söyleyebilirim. Fazlasına gönül vermedim. İnsan yapısı haddini aştığı şeylerin zararını başka şeylerin kaybolmasına tanık olmasıyla öder. Bir hissin, düşüncenin tamamıyla içimizi doldurması için çaba sarf edilirse inşa edilmiş temeller de çatlamalar meydana gelir. Gereğinden fazla yük, sağlamlığı zedeler. 


Duygularına yön vermeyi başarabilenler doyumsuz bir yaşamın içerisinde her şeyin ruhlarına değdiğini hisseder. Diğer taraftakilere baktığımızda kıtlıktan çıkmışçasına ağızlarına, yüzlerine duyguların ve arzuların bulaştığını görebiliriz. Duygu eksikliği yaşayanların gelmesini sabırsızlıkla beklediği şeyleri başka bir caddede önü kesilerek tarumara uğramaktadır.


Sınırını bilmeyen insanın irade sahibi olması mümkün değildir haliyle temeli sağlam görünse de yıkıma müsaittir.


İnsanın dışarıya güçlü göründüğüne şahit olmuşuzdur. Genelde bu insanların dünyaları her adımla yıkımlara uğruyordur. Tozun dumanın altında kalan umutları da seslerini duyurmaya çalışır. Kişinin haricinde kimseler duymaz. Müthiş bir kaosun yaşandığı bu meydanın ilerisinde, tozun dumanın arasından yaklaşan birisi görünür. Topraktan geldiğimizin gerçekliğini resmeder gibi toprağı üzerinde taşıdığına tanık oluruz. Hezeyanı, acıyı, sızıyı, hüznü ve kahrı omuzlarına taşır. Kurtarabildikleri bunlardır; huzur, neşe, mutluluk, sevgi... bunları bazıları kayıp bazılar da enkaz altında kalmışlardır.


İnsan, karşısındaki insanın güçlü görünümünü hemen algılar. Beyin burada bir işaret olarak kalbe dokunur. Kalp da duygularımızı ayaklandırarak o kişiye saygıyla yaklaşmamızı öğütler. Kalp bilir, sarsılmış ardından büyük bir yıkımla dağılmış varlığın içtenliğini... Kalpler konuşur da bizler anlamayız.


Siz derseniz, '' bu insan çok güçlü '' diye... Bilin ki içtenliği harap olmuş, kaoslara yem olmuş sonun da da duyguların güzelliklerinden arınmıştır. Ağır ve can yakan duyguları da omuzlarında taşırlar.


Güçlü bir irade, insanın yıkımlarına tanık olduğu müddetçe mümkündür. 


Bu insanlarda dikkatimi çeken şeylerden en önemlisi de '' her şeye gülmek istemeleridir. '' 



Etiketler: ,

1 Mart 2024 Cuma

Umut arayışı

Gayesiz bir yaşamın insana kattığı en büyük yenilik, hiçliktir. değerin ve yargının yanından geçmeyen bir bedenin, iç yolculuğu pekala çıkmaz sokaklarla sınırlıdır. Dünyevi alana döndüğü vakit her yere ulaşabilecek özgürlüğe sahiptir ama imkanı yoktur. Ulaştığı yerlerin insana kattığı sevinçten, hevesten yoksundur. Her şeyi olacağına vararak görür ve hayatın küçük neşelerine ve büyük düşüncelerine yürüyecek imkanı yoktur. yorgundur. 

Yaşamında yıkım olmayan bir insanın, insanlığa katacak bir değeri yoktur. 

Benim burada naçizane düşüncem; her insanın yaşamı saygıyı hak eder. Sonuçta yaşamın çetrefilli yollarına her insan bir kez giriş yapmış kah o yoldan çıkmayı başarmış kah hala içerisinde çıkışlar aramayı bırakmamıştır. Bunlar önemli gelişmelerdir, ziyadesiyle insanı bir meşguliyetin içinde tutmaktadır.

Yazacaklarım, yaşadıklarını ulvi bir sıfata bürüyüp bununla övünenleredir.. Bu kişilerin kendi dışındakilere inanılmaz zararı dokunur. insana bedensel zararları dokunmasa da zihnen tahribata uğratırlar. Bu da şöyle gerçekleşir; bu kişiler sergiledikleri veya yansıttıkları tutumlar neticesinde ortaya bir profil çıkartırlar. Profil baştan sona hatalarla örülmüştür. Kişi yaşam mucizesini zehre döndürmüştür ve bunu da insanlara göstermeyi sürdürmüştür. Dışarıdan bakıldığında örnek alınacak bir model olmasa da, yapılmaması gereken davranışları bizlere gösterdiği için, takdir görmeyen bir karakter modelini yansıtmış olur. Üzücü ama ders alınası bir metot.

Konunun biraz dışına çıkmak istiyorum; hayalsiz bir yaşam da benliğin saygı tarafından yoksun bırakılmasına nedendir. İnsanın bunu anlamasının olasılığı pek azdır. Benliğinden habersiz her kişi yaşamın gereksiz yolculuğuna çıkmış kişilerdir. Bu kişilerin genelde bir elinde kalkan diğer elinde yanmayan meşale vardır. Umut arayışı burada yola çıkar. 

Yürüdükleri yolları saran hafif esintilere gözlerine kapatarak karşılık verirler. Gözlerini açtıklarında da uzaklarda bulanık görünen '' isteklerin '' kendilerini beklediklerini sanarak koşmaya başlarlar. Yaklaştıkça isteklerin her biri kaybolmaya başlar. Sonunda da hafif esinti yüzlerine tokat gibi çarpar. Hayal, ruhun en önemli besleyicisidir. 

Hayalden mahrum bırakılan ruh, ruhsuzluğun merakına düşer. Ruh, çetrefilli ve değerli yola sırt dönerek, ellerinde kalkan ve meşale tutanların arasına karışmak için beden sahibini sürüklemeye başlar. Ruh, ruhsuzluğa yaklaşıyordur.

Aslında iki konuda birbirleriyle iniltilidir. Al birini vur ötekini misaline denk örneklerdir.

İnsanın gayesi, hayalinin veya hayallerinin ellerinden tutar. 





Etiketler: