27 Ocak 2023 Cuma

Algıya teslim olmak;




Algıya teslim olmak;

Bildiğimizi sandığımız ama hiçbir şekilde bilgimize yansımayan algılarla o kadar içli dışlı olmuşuz ki, fikrimizin dışındaki her olguyu '' yanlış ve de hatalı '' imgesiyle damgalıyoruz. Oysa bildiğimiz kadar varız tezinin oluşturduğu gerçeğe bir kavuşabilsek sadece dünyanın bir algıdan ibaret olduğunu kavrayacağız. Ancak bizler algıyı '' gerçek '' olarak bildiğimizden ötürü kayıplarımızın pek değeri olmuyor. 

Topluma nifak tohumu ekmenin algılarla mümkün olduğunu bilmemize rağmen, dayatılan veya sunulan algılara '' inanarak '' tüm çıplaklığımızı gerçek kabul gördüğümüz algılara buluyoruz ve neticede itibar kaybına maruz kalıyoruz. Kaybını hissedemediğimiz itibarımızın boşluğunu ileri dönemlerde fark edince sebepleri nelerdir diye fikir yürütmeye başlarız. Haliyle bu fikir yürütmeler '' algı '' denilen sözde bizim gerçek diye kabul ettiğimiz kalın duvarlara çarparak bize geri geldiğine tanık oluruz.

Algıyla münakaşa;

Burada vereceğimiz savaş bizi yıpratmakla kalmayacak, düşsel olarak da yorgun kalmamıza sebep doğuracaktır. 

Duvar diye tabir ettiğimiz '' algımız '' defalarca kez üzerine gönderdiğimiz fikirlerimizi bertaraf ederek bizi bu yoldan döndürmeye çalışacaktır. Neticede algı denilen duvarı bizler kalınlaştırdığımız gibi yıkımına da zaman harcamamız gerekecektir. 

Fikirlerini, algılarına mahkum edenlerin hüküm sürdüğü bu çile yıllarca sürecektir. Değer bakımından özünü sevmekten, saygı duymaktan habersiz yaşayan kişi ya da kişiler, öznesi mahkum bir hayat yaşarlar. Fikirlerinin özgür alanlarda koşturmasına mani olanlar, sözsüz kalmaya mahkumdurlar.

Ağlaması içli ve vicdan kanatan bir ses tonuna sahip olsa da bu acıya kendisi sebep olmuştur. 


İnsan, gerçeklikler karşısına algısını inşa ettiğinde iç dünyasında yıkıntılar başlar. Çünkü algının temeli derinlik ve kalınlık ister. Alanı geniş olan algının işçiliği de bir o kadar duygunun yani değerin göz göre göre yıkılmasına sebep olur. İşte burada insan zaaflarına boyun eğerek, güç karşısında doyumsuzluğa ulaşır.


İnsan güç karşısında kendini teslim etmeye meyilli canlıdır. Gücün kırıntısıyla bile dünyaya meydan okuma içgüdüsü neticesinde kişi, dünyasını algıların yönetimine bırakır. 

Zamanla teslimiyetçiliğin sembol görüntüsü olan bu algıya hayranlık besleyenler, bir zaman sonra büyük sarsıntıyla yıkılır ve duyguları( değerleri ) işlev görmemeye başlar. 

Bunun sonucunda karşımıza irdelenmemiş, sorgulanmamış, öğütülmemiş bir yaşam dinamizmi çıkar. Kişilerin sorguya çekilmemiş ve de öğütülmemiş hayatları, insan kategorisinde en alt tabakaya kadar inişi sürdürecektir. 

Algıya teslim olmak, yaşama ket vurmaktır. 

Eski dönemlerde ki ayaklara vurulan prangalar, suçunu ağırlığını ve insanlık namına değersiz bir yaklaşımda bulunduğuna temsilcilik ederdi. Günümüz de '' prangalar '' ödül gibi sunulsa da aslında tüm insanlığın genel sorunu, herkes tarafından yaşandığından sıradanlaşır ve tüm ağır hitamlar, söylemler anlamsızlaşır. 

Neticede algı dediğimiz kavram, zayıflığa gönül verenlerin sığındığı sıcaklıktır. 


Nesli temsil edenlerin sığındığı bir sıcaklık olan algı, nesilden nesle aktarıldığında yıkıcı bir rol oynayacaktır. Yaşamın düzensizliği ve de kargaşası algılara teslim olmuş insanların '' yetiştirdiği '' tohumlarla ses getirir.

Çevremizin yani sınırlarımızın içerisinde karşılaştığımız yaklaşımlar, söylemler ve buna benzer çıkışlar genelde '' algı '' kavramına yenik düşmüşlerin yansıttığı şeylerdir. Kimse sorguya çekilmiş bir hayatı istemez.

Zira sorguya çekilmiş bir yaşam, içerisinde çok fazla pisliğin gün yüzüne çıkmasına vesile olacaktır. Ve insanlar algıya teslimiyetçilik beslediğinden içlerini eşelemekten kaçınırlar.


Haliyle bu da nefret ve öfke patlamalarına, anlık sinir krizlerine ve de şiddete uzanan bir eylem dizesine dönüşür. Örnek verecek olursam, toplumumuzu bir insan figürü olarak ele aldığımızda en olmasını istemediğimiz her şeyi yansıtır, olmasını istediğimiz şeyleri ise yansıtamaz. Çünkü özündeki eksiklik vardır. Eksikliği gidermenin tek yolu algıya teslim olmamaktır. 

Etiketler:

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa