Mekân IV
- Nereye gidiyorlar? - diye aklında geçiştirdiği sırada çaprazda bulunan gövdesi ince ağaca koştu. Fazla durmadan iki metre ötedeki ağacın arkasına geçti. Diğer ağaca göre gövdesi kalındı. Nefes alıp verdi. Yol boyunca merak ve tedirgin oluşu kilometrelerce koşmuş bir atletin yorgunluğuna eş değerdi.
Adamların tam halini saniyeler önce gören mekân sahibi başını kaldırdığında ne görsün, adamların belden aşağıları görünmüyordu. Bayırı aşıp düzlüğe varmışlardı. Takip mesafesini kapatmak için zekice bir hamlede bulundu ve yokuşu çapraz yürüyerek çıktı. Yorgunluk belirtisinin emaresine rastlanmadı. Gülümsedi.
Düzlüğe varıp iki adım attıktan sonra hemen yakınında bulunan ağacın arkasına gizlendi. Adamlardan birinin sesi gürdü. Bir şeyler söyledi. Cesim hararetle cevap verdi. Diğer konudan uzak adam mülayim bir tavırla aralarını bularak yola koyuldular. Sırtı kendisine dönük olmasına aldırış etmeyen mekân sahibi, Cesim'in yardıma ihtiyaç duyduğunu hissediyordu. Yılların tanışlığı bunu ortaya çıkarmıştı.
Cesim'i araya almış vaziyette ilerleyen adamlar bir ara duraksadılar ve köşeye çekildiler. Cesim ise sağa sola bakış attı. Mekân sahibi sırtları kendisine dönük adamlara belli ettirmeden Cesim'e el kol hareketi yaptı. Cesim ilk görmesem de önüne döneceği sırada gözüne çarpan harekete kayıtsız kalmadı. Cesim'in yüzünde sevinçle hüzün bir arada açtı. Adam hüznün neden olduğu korkuyu görmezden geldi.
Adamlar arkalarını dönecekleri sırada mekân sıçrayarak ağacın arkasına geçti. Cesim'de havaya, ağaçlara ve son olarak da kuşların maviliklerdeki dansına göz attı.
Mekân sahibi sırtından revolveri çıkardı. Boş kovanları yine arka cebinden çıkardığı mermilerle doldurdu. Uzaklığa güvenerek şarjöre vurdu ve kilitlenmesini sağladı.
Revolveri sırtına tekrar geçirdi.
Adamlardan biri Cesim'in etrafında dolandı ve dizinin arka kısmına tekme savurdu. Cesim düşecek gibi oldu. Diğer adamda dengesini zor bela yerine getirmeye çalışan Cesim'in gövdesine dirseğiyle vurdu. Cesim olduğu gibi yere yığıldı ve cenin pozisyona girdi. Adamlardan biri kollarıyla yüzünü kapatan Cesim'in başına tekme atmaya başladı. Diğeri de yerden aldığı kaya parçasını sırtına, bacağına ve ayaklarına vurmaya başladı.
Mekân sahibi sağa sola bakındı. Görünürde kimseler yoktu. Kendisine en yakın insan revolverin sesini duyamayacak kadar uzaktı. Adam hemen ilerideki ağacın arkasına geçti.
Cesim yediği darbelere sessizce karşılık veriyordu. Mekân sahibinin kendisini kurtaracağına inanmak bu olsa gerekti. Karşılık vermek için ayaklansa bu kez karşılarındaki adamlar daha güçlü bir metale veya alete güvenebilirlerdi. Bıçak veya silah gibi.
Cesim sırtına ve ayaklarına inan darbelerin başına inen darbelerden daha ağır ve sancı verici olduğunu belli ettirmese de iliklerine değin hissediyordu.
Adamlardan biri kolundan tutarak,
'' Yüzünü aç! '' dedi.
Cesim yüzünü göstermedi.
'' Sana yüzünü aç diyorum. ''
Cesim önce kollarının arasından baktı. Darbeler artık yoktu. Biri köşeye çekilmiş nefes alıp veriyor baş ucunda duranda hiddetli bir çehreyle yüzüne bakıyordu. Karşısındaki insanın bir sözle başka bir insanı parçalayarak ayıracak potansiyele sahip olduğuna inanmak istemese de karşısındaki görüntü gerçeklikten uzaklaşmıyordu.
Cesim önce kollarının arasından baktı. Darbeler artık yoktu. Biri köşeye çekilmiş nefes alıp veriyor baş ucunda duranda hiddetli bir çehreyle yüzüne bakıyordu. Karşısındaki insanın bir sözle başka bir insanı parçalayarak ayıracak potansiyele sahip olduğuna inanmak istemese de karşısındaki görüntü gerçeklikten uzaklaşmıyordu.
'' Bayım, kusurumuza bakmayın '' dedi.
Cesim şaşaladı. Kollarını başının etrafından çekti.
'' Size korku sunmamız gerekiyordu. Çok rahat ve olabildiğine emin duruş sergiliyordunuz. ''
Cesim kaşlarını kaldırdı.
Cesim kaşlarını kaldırdı.
'' Şaşkınlığınızı anlıyoruz. Sizin yanınızda güçsüz görünmememiz gerekiyor. ''
Cesim doğrulmaya çalışacağı sırada diğer adam dikeldi. Kesik öksürükle,
'' Cesim Bey canınızı pek yakmadık ya? Taşla vurduğum yerlerdeki arbedeler için af ola '' dedi.
İyice şaşkına dönen Cesim, ayaklandı ve üstünü başını düzeltti.
Cesim doğrulmaya çalışacağı sırada diğer adam dikeldi. Kesik öksürükle,
'' Cesim Bey canınızı pek yakmadık ya? Taşla vurduğum yerlerdeki arbedeler için af ola '' dedi.
İyice şaşkına dönen Cesim, ayaklandı ve üstünü başını düzeltti.
'' Bayım, hadi yola düşelim. ''
Mekân sahibi ağacın arkasından çıktı ve havaya bir el ateş açtı. Bu sırada adamların ilk hamlesi yere çömelmek hemen sonra da sırtlarındaki silahlara sarılmak oldu. Namlularını adama doğrultular. Mekân sahibi de revolveri iki adam üzerinde gezdirerek korkusuzluğunu belli ettirmeye çalışıyordu.
'' Ne yapalım? ''
'' Vuralım gitsin. ''
Cesim, '' hayır yapmayın '' dedi.
'' Vuralım gitsin. ''
Cesim, '' hayır yapmayın '' dedi.
'' Yanınıza gelmesine ne dersiniz? ''
Cesim,
'' Onun yanımda olması neyi değiştirecek? ''
Adam iki adım öne atıldı. Diğer adam da bakışlarını mekân sahibine silahın namlusunu da Cesim'in alnına çevirdi.
Cesim,
'' Onun yanımda olması neyi değiştirecek? ''
Adam iki adım öne atıldı. Diğer adam da bakışlarını mekân sahibine silahın namlusunu da Cesim'in alnına çevirdi.
'' Tek kurşun '' dedi adam ve devam etti. '' Kaybımız olmaz. Tek kurşun! Bir canın kaybı sana bağlı. İndir silahını. ''
Mekân sahibi,
Mekân sahibi,
'' bırakın onu! '' diye bağırdı.
Silahı namlusunu Cesim'e doğrultan adam silahı havaya kaldırdı.
'' Hadi, gidin! '' dedi.
Cesim adım atmadı. Yanlış bir hareketin nelere mahal vereceğini sezinleyen Cesim yerinden kımıldamadı. Bir anda vahşi yaratığa dönen adamların bu mülayim ve naif görüntülerinin anında gaddarlığa dönmeyeceğinin garantisini kimse veremezdi. Bir adım atması ölümüne veya karşıdaki adamın yaşamının sona ermesine sebep olabilirdi.
Diğer adam,
'' Elinizdekini yere bırakıp burayı terk edin! '' dedi.
'' Elinizdekini yere bırakıp burayı terk edin! '' dedi.
Mekân sahibi,
'' Bırakmadan gitmem '' dedi.
Cesim yanındaki adamın silahını omzuna dayayıp gözleriyle - ilerle - der gibi hareket ettirdi. Cesim kımıldamadı.
'' Bırakmadan gitmem '' dedi.
Cesim yanındaki adamın silahını omzuna dayayıp gözleriyle - ilerle - der gibi hareket ettirdi. Cesim kımıldamadı.
'' Cesim ne yapıyorsun, gelsene. Kımılda yerinden pislik herif. Senin için canımı hiçe atıyorum, sen ne yapıyorsun? ''
Cesim cevap vermek yerine başını önüne eğdi.
Diğer adam,
'' Tekrarlama mı ister misin? ''
'' Bırakmıyorum. Silahı yere bırakmı... ''
'' Tekrarlama mı ister misin? ''
'' Bırakmıyorum. Silahı yere bırakmı... ''
Mekân sahibi yere yığıldı. Sesi boğuk ve çok içten geliyordu.
'' Hayır, hayır! ''
Sonra bir ses daha duyuldu.
'' Kahretsin! ''
Cesim dizleri üzerine çöktü. Sesini çıkartmadı. Az önce '' güçlü görünüyorsunuz '' diyenlerin caniliklerine şahit olunca hiddetini dizginlemekten başka bir yol yoktu.
Cesim dizleri üzerine çöktü. Sesini çıkartmadı. Az önce '' güçlü görünüyorsunuz '' diyenlerin caniliklerine şahit olunca hiddetini dizginlemekten başka bir yol yoktu.
'' Tamam, git yanına. Bekliyoruz '' dedi.
Cesim adamın yanına yaklaşınca gördüğü çehre yüreğine bir nebze olsun serinlik kattı. Adam gülümsüyordu ve gözleri açıktı. Cesim ayağa kalktı. Ellerini yüzünden ensesine değin götürdü. İki adım geriye gitti, adamlara döndü. Adamlar aklını okumuştu.
'' Biz gerekeni yaparız, siz rahat olun '' dedi.
- Biz gerekeni yaparız - demişti.
Bu arkadaşı gibi olacağına işaretti. Sığınmak için insan arasa da boşunaydı. Ağır adımlarla adamlarına yanına ilerledi.
Bu arkadaşı gibi olacağına işaretti. Sığınmak için insan arasa da boşunaydı. Ağır adımlarla adamlarına yanına ilerledi.
Etiketler: hikaye
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa