21 Mayıs 2023 Pazar

Hadi, güzellikleri bulmaya gidelim mi?








Kimselere haber vermeden hazırlanıp en yakın otogara yürüyerek gidip bir bilet alıp otobüsün gelmesiyle bu şehirden gitmek istiyorum. Meselem insanlar değil, sorunlarım hiç değil. İçimden geçenlere seyirci kalmaya tahammülüm kalmadı. Adını koymadığım bu yolculukların birinde de varlığımı içime atıp yollara koyulmak istiyorum. Kimselerin yüzüne bakasım gelmediği gibi aynada tanık olduğum yüzüme de sırt çevirdim. Bu benimle ya da insanlıkla olan bir kavgam değil. Bu kendimi bulma yolculuğudur. 

Neresinden tutarsam tutayım elimde kaldığına şahit olduğum hayatın bana sunacağı şeyleri kısıtlıdır. Farkına vardım. Çünkü her sabah bir yanımın zerrelere ayrılışına tanık oluyorum. Burukluk mu desem, sancı mı desem tam bilmiyorum. Dediğim gibi adını koyamadığım bir hayatın sahte rollerini kendime ima etme derdinden kurtulmalıyım...

Bu benim hayatım olmadığı gibi başkalarının isteği ve doğrultusunda yön verdiğim bir arzu benliğidir. 

Ne zaman kendime baksam veya insanları seyretsem herkesi birbirine benzetiyorum. Kendimi seyrettiğimde ise tanıyamıyorum ve yüzümde simasını hiç hatırlamadığım insanların yarım yamalak çehrelerine tanık oluyorum...

Geçenlerde bir kitap okumaya başladım. Kitabı bitirdim. Kanepenin bir ucuna fırlattım. Eserin içinde yer alan karakterlere bürünmek için gözlerimi kapattım. Maceralarla sürdürdüğü hayatını yoluna koyamayan o adamın ruhsal dinginliğine ulaşamadım. Sokağa çıktım; iyilikler yaptım. Yoruldum, yatağa uzandım. Sabahın erken saatinde kalktım, tekrar sokağa çıktım. İnsanlara yardımlarda bulundum. Kötülüklere şahit olmakla kalmayıp aralarına girip güzelliklere dönmelerini sağladım. Sonra yorgun argın eve geldim, uyudum. Başımı yastığa rahat koymama karşılık sergilediğim tüm eylemler kendimi kandırmamdan öteye gitmediğini fark ettim. Ben iyiliğin peşinden koştum. O herkesin yapabileceği bir şeymiş onu anladım. Mühim olan yanardağdan saçılan bir lavın göğsüne düşüp içini yakarken o acıya iyilik merhemi sürmekmiş. Onun için acı duyulmadan, sızı hissedilmeden yapılan iyilikler, herkesin yapabileceği bir şeymiş onu anladım...

Artık insanlara iyilik yapmıyorum. O lav tanesi göğsüme düştü mü derseniz, evet düştü. Benim, benim tüm kaybım, iyiliklerin peşinde koşarken kendimi geride unutmuş olmammış. Şimdi de kendimi bulma adına yolculuğa çıkıyorum. 

Bavulum yok. Çünkü çıplağım. Tüm varlığımı resmeden ruhum gerilerde kalmış. Onu bulmak için türlü kıyafetler giyerek karşısına çıkma hayaline kavuşsam da zor olacak biliyorum. Öyle ki yazın sıcağında kalın kıyafetler giyiyorum... Dediğim gibi çıplağım. Üşüyor olabilirim.

Ayak tabanları kanayan insanların izleri kaybolmazmış... Öyle demişti rahmetli dedem.

Kendisi sonra şunu eklemişti;

Acı, insanın yalnız kalmasından çok korkar. Çünkü acı, insanı eşiğinde boğar. İnsan ne kadar kendiyle yalnız kalıp acısını gönlüne davet ederse acı o kadar yorulurmuş. O yüzdendir insan içine karışıp acısını hafifletmeye çalışanların bir türlü bu ıstıraplardan kurtulamaması, demişti.

Şimdi sıra bende.

Peki bitti mi yazı, hayır. Bu aralar delicesine yazmak istiyorum. Yazarken uyuya kalmak ve uyanıp sonra tekrar yazmak ve tekrar uyuyana kadar devam ettirmek istiyorum...

Her şeyi istiyorum ama bunun için bir çaba gösteriyor muyum? Bu zamana kadar göstermediğimi rahatlıkla haykırabilirim. Parmaklarının ucuna basarak ilerleyen çocukların, o yürüyüşün hırsızların ses çıkarmamak için sergiledikleri davranış olduğunu bilmedikleri gibi bende bilmiyordum kendimi bu yolculukta  kaybettiğimi. Evet, bende bir hırsızım. Ben de bana ait olması gereken yerleri başkalarının anılarıyla, sevinçleriyle, üzüntüleriyle doldurdum. Herkesin bir damla hatırasını iç hazneme doldurdum... 

Bu iyisiyle, kötüsüyle içimde yer alan hatıraların '' ben '' haricindeki tüm hepsini içimden atmak için yolculuğa çıkmak istiyorum..

Az sonra kahvaltı yapacağım. Sonra arka odaya geçip kitap okuyacağım ve sonrasında yazılar yazacağım. En sonunda da tüm bu içsel yakarışlarımın karşılığında sabahın erken saatinde işe gidip, başkalarının hayatlarını daha iyi idame etmelerine katkı sağlama adına çalışacağım...

Ne hüzünlü bir yaşama sahipmişiz. 

Benim bu kaçışla mutlu olmam pekala mümkünken huzurum buna öyle demeyecektir. Çünkü bu kaçış, kendimi bulma yolculuğu olsa da sonuç itibariyle kendimi inşa ettiğim topraklardan uzaklara gideceğim. Sonrasında bilmediğim bir güç gelip temelini sağlam kazıklara oturttuğum inşamı yıkıp geçecek... 

İnsan, insan gölgesinin olmadığı yerlerin sahibi olurmuş... 

Kendimi bulma yolculuğuna çıkarken yine bu yolculuk için kendimi güçlendirdiğim inşamı sahipsiz bırakıyorum...

Bir yanımı güçlü kılarken diğer yanımı güçsüz bırakıyorum...

O ilk adımı atacağım günü sabırsızlıkla bekliyorum. Ardımda hatırlamamı neden olacak hiçbir yüz olmadığına emin olduğum gün, özgür olduğuma inandığım gün olacaktır. Evet, elbette sevdiğim insanların yüzleri veya sesleri bir müddet hafızamda yer alacaktır. Çıkacağım bu yolculukta beni anlayacaklarını düşünerek gözlerimin önüne hayallerini getirmeyeceklerini ve kulaklarıma da tınılarını bırakmayacaklarını biliyorum. Çünkü onlar sonrasını seziyorlar... 

Şöyle bakıyorum da herkes kırılmış, incinmiş. Herkesin diyecek birçok şeyi olmasına rağmen suskun, sessiz ve de çaresiz. Bir kişi konuşmaya başlasa ardında ki bağıracak sonra bu sesler gürültüye sonra da haykırışlara dönüşecektir. Ancak kimse ilk olmak istemiyor.. Çünkü ilklerin hep bir mücadelesi vardır. İnsanlar mücadeleye çekilmeden yorgun bırakıldılar. Hepimiz yorgunuz, bezginiz. Birçok kişi günün yarısından fazlasını uyumakla geçirmek istiyorlar. Duydukları, tanık oldukları vicdanlarına, huzurlarına ağır geliyor. Her gün fazlalaşan bu beklenmedik şeyler vicdanın yara almasını sağlıyor. 

Gitmeyi kafasına koyanların '' nereye '' dediği bir iç ses, tüm yolların duvar olmasını sağlayacaktır. Gidelim işte, her neresi olursa olsun..

Memleketten değil, başkalarının izleriyle oluşturduğumuz bu ruhtan gidip kendimizi aramaya koyulalım.

Hepimiz kaybolmuşuz, tanınmaz olmuşuz. Onun bir adım ötede unuttuğu benliğiyle, on binlerce kilometre uzakta unutulmuş bir benliğin mesafesi aynıdır. Sadece tek kelime vardır; EKSİKLİK

Ben artık dünyaya çocukların gelmesinden yana değilim. Çünkü bizlerin içinde bulunduğu bu çıkmazın varlıklarımızı nereye sürükleyeceğini az çok bilebiliyoruz ama ardımızdan gelecek nesillerin nelerle karşılaşacağını kestiremiyoruz. Belki de bizler onların katilleri olacağız? Zaten değil midir, en büyük katillerin insanlar olduğu(!)

Güzelliklerin kaybı, insanların kendilerini kaybetmesiyle aynıdır. Kendinden bir haber insanlar kötülüklere bulanır ve güzelliklerin hasretiyle yanıp tutuşurlar...

O yüzden güzelliklere hasretiz.
Kötülük, güzelliğinden uzak kaldığından dolayı renksiz ve arsızdır.








Etiketler:

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa