20 Ocak 2024 Cumartesi

Yola koyulun

Anlatmak istediklerimizin fazlalaştığının farkındayım. Herkes sessizliğe dönüp, kendilerine sesleniyor. Kimileri duyuyor, kimileri hala sağır. Kimileri de seslerinin yankılarına aldırış etmeden başkalarının seslerine aldanarak yollarını kaybediyorlar. 

Güçlü görünmeye çalıştıkça zayıflıklar ortaya çıkarak danslar ediyor, mırıldanarak bir şeyler söylüyorlar. Duyuyoruz ama anlayamıyoruz. O şeylerin ne olduğunun önemi yok, sonuçta herkes birbirinin sağırı olmuş vaziyette.

Büyük harflerimiz dağları kıskandıracak boyutlara ulaşmasına rağmen dilimizin ucuna gelmiyor. Kıyılarımızı, sınır uçlarımızı hezeyana uğruyor umutlarımız tarafından. 

Koşarak yakalamak imkansız. Yanında durmak ezilmeye sebep. Sarılmak, kollarımıza işkence. Nedir bizle büyüyen bu sessizliğin dağları aşıp ilerlemesine sebep olanlar? 

Kendimizi dinlemediğimiz için midir? Anlamadığımız ve görmek istemediğimiz için midir, bunca büyüklüğe sahip sessizliği izlememiz? 

ne anlatmak istedi de bizler sağır kaldık, kim bilir? Ya da belki de anlam verdiklerimizin değersiz olmalarına aldırış etmeden içimizde büyütmemiz olabilir mi? 

gölgesine sığamadığımız varlığımızın beslediği ve büyüttüğü bu devasa duygu karmaşası, bize nasıl bir geri dönüşle gelecektir? Büyük adımlarla kat ettiği mesafeleri, umarım koşar adımla aşmaya kalkmaz. Şayet kaldıramayız, o ağırlığın yere verdiği kuvveti göğsümüz taşıyamaz ve kırılmaya sebebiyet verebilir. 

Sabah uyanıyoruz, huzursuz. Gece yatıyoruz, neşesiz. Günün aydınlığına sırt verip insanların arasına karışıyoruz. Güneşten kaçarak geceye sığınıyoruz. Yüzlerimize sarılan derbederi geceye davetiye çıkartarak derin bir bedelle ödemeye çalışıyoruz. Yüzümüzden düşürmeye çalıştıkça başka emsaller boy gösteriyor. Kendimizi deştikçe derinlerimizde bize ait olduğuna inandığımız ancak bizimle alakası olmayan çıkarımlara tanık oluyoruz. Biz kimiz? 

Üzerimize serilen bu gölgesin esamisi nedir, kimdir  ve nedir böylesine büyük olmasına neden olanlar? 


Kimselere söyleyemediklerimiz mi? Öyleyse, bizler ezilmişizdir. Şayet bize, bizden başka her düşüncenin üstün gelmesine kayıtsız kalmışız. Yıkın duvarlarınızı, duygularınızı, tabularınızı. Yıkın varlığınıza '' güç '' veren eylemleri...

Henüz dönüp kendimizi anlamaya fırsatımız olmadan, anlamsız şeylere anlam bulma çabasına girişmemiz bizleri, bizlerin dışındaki güçlerin karşısında yıkıma uğratmış da farkında değiliz...

Kalan son kalelerinizi yıkın. Olgularınızı yakın, gözlerinizin önüne serdiği güzelliklerin üstünü örtün; kanmayın. Hepsi bir aldatmacadan ibaret!

Bu devasa gölgeye sahip olan hissiyatın gidişine tanık olmak nasıl bir yükmüş, düşündünüz mü?

Bize ait olmayan her düşüncenin, anlayışın besleyicisi olmak nasılmış söyler misiniz? 

İçimizi tüketen, yaralarımızı kanatan, duygularımızı sömüren bu gölge bizlerde iyiye dair nelere hizmet ettiğinden bahsedecek birisi var mıdır? 

Dönün ardınızı ve altında kaldığınız gölgenin üzerinizden kalkmasına izin verin. Yola koyulun. Sizden giden bu devasa gölge eksikliğiniz değildir, fazlalığınızdır. 

Her yere geç kalmanız, her duygunun ağırlığı altında kalmanız, kendinizi ifade edemeyişinizin yüküne maruz kaldığınızdan ötürü, önünüzü göremediniz...

Şimdi bu hafifliğin verdiği sevinç kırıntılarıyla yola koyulun.... 

Etiketler: ,

2 Yorum:

saat: 20 Ocak 2024 18:32 , Blogger Makbule Abalı dedi ki...

"Var olmak ya da yok olmak" diyordu ünlü düşünür. Var olmanın kaynaklarına ulaşabilmek, pes etmemek, her şeye rağmen dimdik ayakta kalabilmek... Belki zor ama imkânsız değil.

 
saat: 27 Ocak 2024 22:04 , Blogger Murat Karakılıç dedi ki...

yerinde kullanılan her söz saygıyı hak ediyor. Saygılar öğretmenim, var olun :)

 

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa