Kayıtlar

Nisan, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Mutluluk, mutsuzluğun tutsağıdır

Resim
                                         Fotoğrafın alındığı profil Hepimiz mutsuzluktan kaçıyoruz. Oysa, mutluluğun karşısındaki tek gerçek duygudur mutsuzluk . Kısa süreli hatta anlık gerçekleşen olayların (mutlulukların) '' bekleyeni '' olmak yaşamınıza an itibariyle saygısızlığı enjekte etmek değil midir?  Ziyadesiyle mutsuzluk, bir bakıma mutluluğun gerçek yüzü değil midir? Mutluluk, bir anlamla bütünleştiğinde '' değerli '' olacaktır. Mutluluğun tek başına bir anlam ifade ettiğine tanık olunmamıştır ve mutluluğun içi doldurulmadığı sürece anlamsızdır. Fakat bu durum mutsuzluk için geçerli değildir. Mutsuzluk mutlak gerçekliktir. Neticede '' mutsuz '' olmaktan kaçıyoruz ki bu da doğru ve gerçek bir duygunun hezeyanı altında kalmak istemeyişimizden kaynaklıdır. Farz edelim ki mutsuzluğun içi boş . O vakit içini doldurmak için ne yapmamız gerekiyor? Kötüyü veya nefreti mi ara...

İyinin ve kötünün düellosu

Resim
Sınırını bilmeyen insanların çoğalmasına mı yoksa her konuya pata küte girerek patavatsızlık yapanlara mı meydan okumalıyız? Hangisini düzeltmeliyiz? Belki de en iyisi uzak durup, görmezden gelmektir. Fakat uzak durmak, sessiz kalmak herkesin yapabileceği bir şey değildir. Zira bu tipteki insanların hayatımızın bir bölümünde her daim karşımıza çıkacak olmaları ileride '' katlanma '' evresine girmemize neden olmayacak mıdır? Birilerinin '' davranışlarını '' kabullenmek kadar aciz bir durum olamaz diye düşünüyorum. Hadlerini bildirmediğimiz sürece, bunlardan feyz alarak zayıf iradelerini '' patavatsızlığa, had bilmezliğe '' döndürecek bir yığın insanın olduğunu da biliyoruz.  İnsan, toplumdan bir bakıma kaçmayı sürdürse de en nihayetinde '' toplumla '' bütünleşmediği sürece zayıflığa mahkum olduğunu fark etmeyecektir. Yalnızlık, kendiyle barışık olmak, kendiyle zaman geçirip güzel şeyleri hayatınıza sunmak ve bununla idame...

İç hanem

Resim
- Sanıyorlar ki sessizliğimle mutluyum. Konuşmaya başladığımda bilmiyorlar ki altında kalacaklar. Öyle küçük harflerle konuşmayacağımı biliyorum. Alışkın olmadıkları için susuyorum. Sessizliğimle kalarak kendimi büyütüyorum. İnsanlara inancım kalmadı, güvenim ise hiç kalmadı. İsmi güven olan herkesi öldürmek istiyorum. Bir kelimenin insanda bıraktığı zayiatları görmemek zor olmasa gerek. İnsanların yüzleri... Herkes umutsuz, yarınsız, huzursuz... Herkesin dalı kırılmış, herkesin öfkesinin közü altında kalmış. Kimse ağzını açıp konuşmaya cesaret edemiyor. Konuşmaya başladıklarında zehir saçacaklarını da çok iyi biliyorlar! Değer verilmeyecek, önem sunulmayacak, saygı gösterilmeyecek ne varsa ilah gibi tapılıyor. İnsanı esas alan ne kaldı meydanlarda?  Dalı kırılmış herkes riyakarlığa aldanıyor, öfkeleri köze dönmüş herkes isimlerini yeni boyanmış duvarlara karalıyor. Herkes bir şekilde fark edilmek isteniyor.  Bir çocuk avucuna aldığı serçenin tenine değen yumuşak tüylerinin na...

İki dost;

Resim
                                                                                                I. Bölüm Mersin’in ilk mahallelerinden biri olan Kiremithanenin en uç sokağında bulunan tabiri caizse dokunsalar yıkılacak müstakil evden yükselen dumanlar sokağı karanlığa buluyordu. Mahalle sakinlerinin yangını söndürmeye gelmesine karşılık yangının büyümesi korkuları arşa çıkarıyordu. Yakında bulunan evlere sıçraması an meselesi idi. Yangının olduğu, insanların panik halde mücadeleye girdiği yerden üç yüz metre ötede odasında bilgisayar oyuna dalmış olan Ekrem, yaşananlardan bir haberdi. Bilgisayar masasının üstüne bıraktığı telefonu çalmaya başladı. Arayan Mert’ti.   ‘’ Ne yapıyorsan olduğu gibi bırak mahalle gel ‘’ ‘’ ne oldu, o bağırışla...