Kayıtlar

deneme etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

muhtelif duygular;

Günümüz dünyası düşüncelerin öneminden kopartılmış vaziyettedir. Zihnin harmanladığı ve zamanın da süreç olarak yardımcı olduğu bu anlayış türünden hızla uzaklaştırılmış durumdadır. İleriye atılması istenilen adımların yere mıhlandığından habersiz olanlar mesafeleri kat ettiklerini sanırlar. Muhtelif duyguların hışmına uğradıklarından da bihaberdirler.  Muhtelif duyguların izdihamından nasıl habersiz kalabilirler?  Dış etkenlerin görkemine veya ihtişamına bağımlı kaldıklarından Kendilerini yeşertip büyütecek atılımların ( düşüncelerin ) uzağında, düşünceyi zahmet olarak gördüklerinden Çevrelerinde gerçekleşen hadiselere kulak tıkanmasından ve empati sezgilerinin duygudan yoksun kişilerde hissetmeye çalışmalarından Kendi olurlarının, kalitelerinin nasıl bir alanda boy gösterdiğini merak etmekten ziyade, başkalarının söylemlerine kanarak yeni imaj arayışına büründüklerinden Özü ve sadeliği temsil eden benliği, ben merkezli insanların yörüngelerine teslim ettiklerinden .... bu sı...

Kalbin söz hakkı;

   Birliktelikler kalp kazanımlarıyla gerçekleşen davranış biçimleri değildir. Birliktelik dediğimiz anlayış beklentilerden meydana gelir. Genel manada sevgisinin gücünü ve de büyüklüğünü öğrenme isteğine tutulanlar aldatmacalara meyillilerdir. Onların düşüncelerini manipüle etmenin kolaylığı bu gibi '' güç ve büyüklük '' beklentileriyle kendini ortaya çıkartır.    Bundan önceki yazımda beyan ettiğim gibi kalp (gönül ) insanlarla doldurulmamalıdır. Gidenlerin ve gelenlerin haddi hesabı olmayan bir kalabalığı görmüş gönüller '' güç ve büyüklük '' arayışına girmesine normaldir. Kalbin söz hakkını kendiyle bütünleştirenler birlikteliklerin eksikliğini yaşarlar. Çünkü kalbin dili artık lisanlarına bulaşmıştır. Oysa kalbin dilini dinlemekle ve ayak uydurmakla devam edilmesi gerekirken, kalplerinde kendi sesini duyanlar birlikteliklere tutsak kalırlar.      Dil, lisanla bütündür. Bu bütünlüğün bozulması insanların oburluğuyla gerçekleşir. Her türden oburlukt...

Kalbin kırılması;

   Kalbinizi avuntularla, umutlarla doldurursanız hassaslaşmasına vesile olursunuz. Suçluyu dışarıda aramaktan da kendinizi alıkoyamazsınız. Çünkü gönül teselli aramaya koyulur... Sebebi olan kırılmaların can izin verdiği müddetçe gerçekleştiğini bilir. Haliyle bunun gerçekliğini ortadan kaldırmak isteyecektir. Görünürde suçlu olarak ifşa edilecekler çoktur. Ancak bu hüzünlü bir aldatmacadır. Zira insan kendini tanıyamadığından ötürü gönlünü ümitlerle, avuntularla doldurur.    Hayatınıza her gelenin başkalarından aldıklarını size bırakacaklarını unutmamalısınız. Gelenlerin bekleyenlerden kaçmak için yola çıktığını aklımızın bir köşesinde tutmalıyız. Her gelen yük mü bırakır derseniz, evet... Bir gün bakarsınız gönlünüze misafir ettiğiniz ya da ettikleriniz size iyi gelmeye başlarlar. Birilerinin size iyi geldiğini düşündüğünüzde aslında eksikliğinizin tamamlandığını fark etmiş olmalısınız. Gönlünüzün kapılarını ve pencerelerini kimseler misafir ettiğinizi(ettiklerini...

Haddini bilememek;

   İnsan gamsız olduğu kadar merhamet sahibidir. Hiçbir insanın özüne tam anlamıyla ulaşamayız ve anlayamayız. Yaşamın sunduğu ağır ve acılı süreçler insanın deneyimler kazanmasına sebebiyet verir. Sınavın mücadelesini verenlerdenseniz insanları biraz da olsa anlayabilirsiniz. Fakat bu sürecin doğurduğu kasveti her beden kaldıramaz. Yol boyunca insanları kaldırımlara fırlatır, yerlerde sürükler. Merakına ve iradesine boyun eğenler sınavın sonunu getirmeye çalışırlar. Aslında hiçbir sınavın sonu yoktur; ölüm dışında. Yaşam içinde kalınan her an, anlık mücadelelerle doludur.     Nelerle karşılaşacağımızın muallak olduğu alemde sınırları ihlal etmek gamsızlığın bir örneğidir. Gamsız insanlar hayatın gerçekliğinden habersizlerdir. Aslında tek gerçekliğin öte alem olduğu konusunda hemfikirizdir. Ancak insanın bir sınava tabii tutulma alanı olduğu bu yer, sınırların korunduğu alemdir.     İnsanın gamsız olduğu kadar merhametli olması durumuna şöyle deği...

Alışma huyuna sahip;

Alışma huyuna sahip insanların kahredici bir huzursuzlukları vardır. Kendilerine sunulan veya yapılan şeylerin '' güzel ya da iyi '' geldiğini anladıklarında bunun mahcubiyetini taşımaktan mahrumdurlar. Çıkarcı insanın bir başka hali diyebilirim.  Genelde alışmaya meyilli olduklarından ötürü şayet hayatlarında birileri varsa onları bu düzlemde yıpratmakla kalmaz, kendilerinden tiksindirmekten geri kalmazlar. Merhamet ve vicdan sahibi insanlar bunları hayatlarında tuttukları müddetçe zehirlenmeye müsaitlerdir. Bu da bir alışma durumudur...  Yanlışı, hatası olanlara gösterilen toleranslar sınırlı olmalıdır. Karşıdaki insanın '' sizin '' davranışlarınız ve söylemlerinizle kendilerini ne konumda gördüklerini anlamaları sağlanmalıdır.  Şayet sağlanmazsa vahametlerini yıkmaya devam ederler. Çünkü o kişilerin karşılarındaki insanların '' kendilerine '' yaptıkları şeyin bir merhamet veya vicdan süzgecinden geçtiğini düşünmezler. Kendilerine yapıl...

Beklenmedik Bir Yolculuk

İnsan ne yöne gideceğini bilmediği beklenmedik yolculuğa girmiş olur ve bu yolculuk genelde ruhsal ve düşünsel olarak gelişimlerine büyük etki uyandırmaktadır. İnsan hayatı içinde gizemler ve vesileler barındırır. Her gizem bir vesileye ya da her vesile bir gizeme yolculuktur. Kararlı veya istikrarlı olmak bazen insanı tüketebilir. Olağan bir düzenin içerisinde beklenmedik güzelliklerle veya hüzünlerle birlikte yaşamaktayız. Ne zaman bunlara sırt dönüp kendimizi olağanın dışına atmak isteriz o zaman yolculuğa çıkan yığınla insanlar görürüz. Hiçbir yolculuk insanın kendisine yapacağı yolculuk kadar değerli değildir. Her başın ağrıdığında, her gönlün yandığında sokak sokak gezip çıkış yolları aramaya girişmek çıkmaz yollara atılmış adımlardır. Nereye gidersen git başa geri döneceksindir. Bunu sebebi ise içsel değil dışsal bir yolculuktur çıkılan. Metruk yerlerde kendine alan bulunduğunu sanmak sanılanın aksine bedene huzur verir. Ruhu ise zehirler. Çünkü ruhun yolculukları gerçek manadan...

Gönül huzura susar

Böyle delicesine şeyler yazmak istiyorum sonra vazgeçiyorum. Ortasında yok her bir taraf ağır basıyor. Genelde ağır basan tarafın sessizlik olduğunu biliyorum. Bundan kurtulmak için nasıl yollar denemem gerektiğini düşünmüyor değilim. Sonra diyorum ki her şey olması gerektiği gibi ilerliyor. Ruhuma şükürler olsun birikimler geldiğinde bunu yalnız başıma ya da yazılara dökerek haykırmaktayım. Ancak istiyorum ki herkes bilsin sonra herkesin bilmesi gerektiği konusunda bir fikre sahip miyim? Hayır. Kalbime bu yönde atılımlar geliyor mu? Sanırım hayır. Kalbim genelde sıcaklığını sessizlikle gidermektedir. Belki de hazırlanıyorum ya da hazırlanıyoruzdur. Sonuçta bu yolun yolcusu sadece ben değilim. Binleri, milyonları bulabiliriz. Sadece yerimizde sağlam ve güçlü durmaya çalıştırılıyor olabiliriz.  Her şeye rağmen yaşamanın güzelliğini şöyle anlatabilirim... Kıtalar üzerinde gerçekleşen ve insanlık adına utanç verici tabloların gün yüzüne çıktığı düzlemde isyan etmek yerine minnettarlık...

Kırma zincirlerini

Ben buraya aitim. Buradan dışarı çıkmamalıyım. Düşüncelerimi, gözlerimdeki heyecanı, parıltıyı kimselere anlatmamalıyım. Bir şeylerin peşinden giderken temkinli adımlarla ilerlemeliyim. Pata küte, bodoslama gitmemeliyim. Bak gittiğinde nelerle karşılaştığını sadece sen biliyorsun. Gece başını yastığa koyduğunda zamanı geri almayı nasıl da istiyorsun, değil mi? Değer mi peki? Onca şeyin peşinde sevinç naralarıyla ilerlemek pekala güzel gelse de sonra? Söyler misin sonrasında ne oluyor? İçine kapanıp tenhalarına uğramıyor musun? Hani kimselerin haberi olmadığı, senin de tam manasıyla bilmediğin o izbe yerlere... Yapma, kırmaya çalışma zincirlerini. Ayaklarının bastığı yerler senin alanındır. Sınırların ötesindekilerin dünyalarına aldanma. Dünyalarına doğan güneşin güzelliği yada ihtişamı seni cezbetmesin.  Her yaşam kendi alanına bağlıdır. Bağı koparmaya çalışma! Sırt dönme bildiklerine, yaşadıklarına ve taşıdıklarına. Sevincin ya da acının sebep olduğu yaşlar, başkalarının dünyaları...

Acı, sevgi ve huzura komşudur

Resim
Dünya üzerinde yaşanan olayların bir sonucu olmalıdır. Bu sonuca ulaşmamız için insanlık olarak doğru durmalı, eğri konuşmamalı, yanlış tarafa dönmemeliyiz. Üstesinden gelmemiz gereken konuların başında bunlar geliyor diyebilirim. Yaşam bizim için uyanıp, telaşla koşturup sonra yorgun argın yatağa girmek değildir.  Hayat içerisinde ince ayrıntıları olan ve insana büyük deneyimler kazandıran bir gerçekliktir. Bizler bunlardan uzak kaldığımız ya da farkına varmadığımız müddetçe dünya üzerinde yaşananları anlamamız güçleşecektir. Yaşam sürdüğümüz coğrafyalar üzerinde  yıkımlar, yangınlar, savaşlar ve benzeri şeylerin her birisi toplumlara yani insanlığa büyük dersler sunmaktadır. Yakalayabilsek hani şu yaşananların '' nedenlerini '' işte o vakitten sonra dünyaya bakışımız değişecektir. Bir grup insan topluluğu, milyarları bulan insanları ne yöne dönmelerini sağlamakla kalmıyor, tercih ve yaşam standartlarını istedikleri gibi değiştirebiliyorlar.  Hangi insanın '' t...

Uzun yolculuklar

Resim
Hep olsun, çok olsun, benim olsun diye her şeyin açgözlülüğünü çeken bizlerin bitmek bilmez ihtiraslarımızla aslında bünyemizi hazin bir yenilgiye sürüklediğimizin farkına ne zaman varacağız?  O kadar uzağız ki bu da kendimizi bilmememizin neticelerinden biridir. Aslında neticelerin en büyüğüdür. İnsan aynaya baktığında gördüğü sima karşısında içe bir yolculuk yapamadığında gönlü sıcak tutması mümkün müdür? Ellerimizi isteklerimiz ve arzularımız için önde tuttuğumuzdan ötürü hanemizdeki cevherden habersiziz. Bir dönebilsek, bir görebilsek ve yaklaşıp sıkıca sarılabilsek... Uzun yolculuklarda başımızı pencereye yaslayıp nasıl da geçmiş ve gelecek yolculuğuna sürükleniyoruz. Bir zamanlar içimize dert olup sonra da unuttuğumuz o anılar damla damla gözlerimize dokunur. Bizi yaralayan, örseleyen ne varsa kan kayıplarına rağmen bir ah demediğimizi biliriz. Bu gibi canımızı yaralayan anılara göğü seyrettiririz. Çünkü biliriz ki şeritli yola baktığımızda gözlerimize batacak binlerce parçam...

İstila ediliyoruz

Resim

Sistem; aç gözlülük ve açlık

Resim
Ne kadar çok huzur ve sevinç isteklerini arşa yükseltirsek ki Rabbin samimi ve içten gelen duaları geri çevirmeyeceğini biliriz. Ancak genel bir düzlemde dünyanın işleyişine baktığımızda düzensizliklerin fazlalaştığını görebiliriz. Bu da insanların bedenen yönelimi düzenliğe doğru çevrilmesini sağlar. Göründüğü üzere bizler ben merkezli bir düzenin çarkını döndürenler olduğumuzdan ötürü, kendimizi istek ve arzuların dışına atamıyoruz. Kendimizi bu çarkın en önemli dişli olarak görüyoruz.  En nihayetinde dünyevi şeylere duyulan merak haliyle bizleri dipsizliğe yolculuk ettirmektedir. Şöyle düşünebiliriz; isteklerin ve arzuların çok olması bir yerde hüznün meydana gelmesine sebebiyet vermektedir. Dünyanın işleyen bu sisteminde bir taraf sevinirken diğer taraf acının içerisindedir. İşleyen bu sistem daha çok isteklerimizin çoğalmasıyla diğer kesimdekilerin hüzün içinde kalmasına neden olabilir mi?  Dualar başkalarına edildiğinde daha kıymetli olacağını her daim düşünmüşümdür. Ken...

Aynadaki saklı sır

Resim
  İnsan, insani oluşunu kendi gözüyle görmeyi başarmalıdır. Yaşam insan üzerine inşa edilmiş gibi görünmese de derinlerde insanla bütünleştiğini anlayabiliriz. İyiler, kötüler ve buna benzer eylemler hayatımıza davet ettiğimiz müddetçe bizlere sunumlar yapmaktadırlar.  Ayna karşısına geçip kendinizi uzun süreli ne zaman izlediniz? Yüzünüzün her hücresi size bir sesle bağırdıklarını ne zaman duydunuz? Gözlerinizin çevresini saran derin yarıkların ve yine alnınızı bir uçtan diğer uça ince çizgilerle işaretlediğine ne zaman dikkatli baktınız ve manalar yüklediniz?  Saçlara düşen beyazların telaşına kapılmak yerine insan bedenini değişime uğratan zamanın daha neleri kendisiyle birlikte ileriye götürdüğünü aklımıza getirdiğimizde, beyazlayan saçların insanın yaşlanmasına sebep olmadığını anlayabilir miyiz? Bizlerin yine bizlere pür dikkat bakması ve yüz hattımıza sıkıştırılmış resmin hafızamıza kazılmasını sağlamalıyız fakat başkalarının ekranlarına sunuyoruz. Bu da zamanla d...

Sevgi, duyguların toprağıdır

Resim
                      Duygular insanların istekleri dışında gerçekleştiği vakit, vakitsiz bir tat damaklarına takılı kalır ve bunu devamlı isteme telaşına düşerler. Bu güzel kısmıdır; insan burada insan kalabilmeyi ayakta tutmuş demektir.  Biraz daha açacak olursak, duygular insanların yaşamına yön vermekten ziyade yön kazanmalarına sebebiyet verir. Bunu şöyle açıklamakta fayda vardır; insan sevgiye özlem duyduğunda buna ulaşmak için devamlı atılımlarda bulunur ve her defasında yakalamaya ramak kaldığı an kaybeder. Zamanla kişi bu duyguya düşman kesilmeye başlar. Halbuki yanı başındadır. Kendindedir, iç alemindedir. İnsan buraya yönelmez, toprağını kazıyarak derinlerine ulaşmak istemez. Bunu başkalarından bekler. İşlenmeyi bekleyen topraklar işlevsiz bir şekilde güneşin hazin sıcaklığı karşısında güçsüzleşmeye ve kuraklaşmaya başlar. Haliyle duygular şelale misali yüksek dağ yamaçlarından yere düşerken insanın gönlüne damla dam...

Yolcu

Resim
                                                                       Fotoğrafın alındığı profil                                                        Birisinin; '' Gökyüzünde beliren bulutların aldığı şekiller yeryüzünde bulunup sonrasında yok olanları gösteriyor'' dediğini hatırlıyorum. Ne güzel bir düşünceydi. Gördüğümüz, görmediğimiz her şeyin zamanla yok olduğu yerin sahnesinde büyük resimler halinde sunulmasından habersiziz. Başımıza ağır gelen dünyevi şeylerden ötürü göğe bakamıyoruz. Hayatı değerli ve önemli gösterecek görselleri  yakalayamıyoruz. Gece çökünce de ihtişamı daha bir alımlı olan gökyüzü bu sefer bizlere beyaz noktalardan oluşan rahatlatıcı ger...

Deneyim

Resim
İnsan bir deneyime tabii olduğunda, sessizliğin ağırlığı altında kalır. Bu insan için güzel bir deneyimdir; insan burada güçlü kalmakla birlikte iradenin saf özünü benimsemeye başlar. Benimseme kavramı diye bilinen algı burada tam manasına ulaşır. İnsan, deneyimlerden elde ettikleriyle donanıma sahip olur. Sahip olma duygusu bilindiği gibi bir şeyi elde etmek ya da başarmakla sınırlı değildir. Deneyimin başarı ya da sahiplikle uzaktan yakında alakası yoktur. Deneyimler kayıpların oluşturduğu yıkıntılarla meydana gelir.  Temelin özü olan sağlamlık, kişinin iradesine sarılmasıyla gerçekleşir. Bu da iradenin saf ve öz haliyle bütünleşmesiyle mümkündür. Günümüzde kazanımlara da deneyim denilmektedir. Deneyimlerin sonu, sevgi ya da huzurla iniltili olmamalıdır. Deneyim kavgayla, kaosla ve sarsıntıyla elde edilir.  Biz insan evladı olarak, yaşamımızı bir temel üzerine kurmuş bulunuyoruz. Genel manada herkes aynı olmasa da ağırlık ve çoğunluk olarak o yoldayız; sözünü ettiğimiz temel...

Sessiz ordularım

Elime kalemi alıp ajandayı açıp boş bir sayfaya o kadar çok şeyler yazasım geliyor ki... Kalemi alıp yazmaya başladığımda hep aynı yere nokta darbeleri indiriyorum. Zihnimde haylaz çocuklar koşuşturuyor. Her çocuk, aklımda beslediğim bir kelime, her kelime başka bir kelimeyle yola çıkarak zihnimi ziyaret ediyorlar. Hepsinin anlam deryasına girişlerini gözlerimi kapatarak izliyorum ve içime yolculuk etmelerini sabırsızlıkla bekliyorum. Ruhumun bulutları üzerinde yolculuğa çıkacak kelimeleri, benimle birlikte gözlerini kapatan herkes duyacak hissine kapılıyorum.  Ajandayı bir köşeye, kalemi bir köşeye bırakarak derinlemesine ziyaretimi yoğunlaştırıyorum.  Bir yerlerde yere düşen çocukların acı bağırışları bir tarafta, acı bağırış sergileyen çocuğa gülenler başka çocuklar... Her kelime, bir başka kelimenin hışmına maruz bırakılıyor. Hayır, benim değildir iç alemim böylesine gaddar...  Kelimeler; iyinin ve kötünün dilidir. Ne tarafınız ağırsa oraya hizmet eder... Sanmayın ben...

toplum, gençlerin enerjisine ihtiyaç duyar

Güzelliğine hayran kalınacak yurdumuzun her yerinde insanlık onuruna zarar verecek türlü rezillikler gün yüzüne çıkıyor. Nasıl oluyor, neden oluyor sorularını sormamız gerekirken ve bu olayların üzerlerine giderek, yaşananları en aza indirmek için birlik beraber sergilememiz gerekirken '' aman '' deyip geçiştiriyor ya da görmezden geliyoruz.  bu bizim dönemimiz için kısa vadeli bir kurtuluş yolu gibi görünse de ilerisi için onarılmayacak zararların oluşmasına ve daha da kötülerin gün yüzüne çıkmasına gebe kalmasına imkan sağlanmış olacaktır.  Nedenlerine ulaşmanın bizleri aydınlığa, ışığa götüreceğini bilme gerçekliği önümüzde dururken, gözlerimizi o gerçekliğe değdirmemek için türlü yolları deniyoruz. Aramızda bu gerçekliklere yönelenler illa ki vardır fakat onlar azınlıkta kalacak kadar azlardır. Onları dinlemek, onların söylediklerini teyit edip gerçek olduklarına inanmak, dışarıdaki insanlar için zahmetli hatta külfetli bir durumdur. Bir avuç insanın doğruya ulaşmı...

Zaman ;

Zaman bizlere üzerinde bir şeyler inşa etmemiz için sunulmuş soyut bir gerçekliktir. Zaman, insanlık için bir özdür. Bizler beşer canlılar olarak aciz ve özün farkından kopuk insanlarız. Zaman üzerine düşeni yaparak bizleri muallaktan bırakır. Aslında zamana sunduğumuz vurdumduymaz ve gamsız hallerimiz, zamanı ileri sürelerde başka kalıplara dönüştürmektedir. Zaman sabittir. Bizler genel itibariyle bir şeyleri kabul etmeden önce heykeltıraş zanaatı gösterenler gibi önce yontar sonra da ince dokunuşlarla istediğimizi ortaya çıkartırız.  Zaman, insanı sırtına alarak iyi, kötü, deneyim kazandıracak ya da hüsrana uğratacak tüm yollardan geçirir. Bizler dallarında yollara sarkan yaprak tanelerine işlenmiş '' zaman '' yolcularını karşılarız. Her bir yolcu bizleri yontmakla kalmayıp ince dokunuşlarla bir şekle bürümeye çalışır.  Ne üzücüdür ki insanlar karşılaştıkları '' şeyleri '' bir imkan, uyarıcı ya da mesele olarak görmezler. Zaman, insana dersler sunar. G...

Çorak coğrafyanın çiçekleri

buradan bakınca yolun uzunluğu bir nebze içimizi sevince uğratsa da hayatın içine girdiğimizde zaman ışık hızı misalinde ilerliyor ve bizleri olabildiğince geride bırakıyor. Bir gün şöyle bir geçmiş dönemi hatırlatacak eşyayla, olayla veya düşünceyle karşılaştığımızda arkasından bıraktığı esintiyle zamana aramaya koyuluruz. Zamanın sırtına ne çok anılar bırakmışız. Gerçi anlamsız ve içi boş geçen günleri de yük sayarsak nasıl da kendimizi ihmal ettiğimizi anlamış olur muyuz? 365 günün 20-30 hadi olmadı 50 gününe anılar biriktiriyor geri kalan günleri hayatın sıradan ve olağan şeyleriyle meşgul oluyoruz. Bugün, diğer günden farksız geçiyor. Arada küçük değişiklikler olsa da kalıcı bir etki uyandırmadığından dolayı aklımızda fazla kalmamaktadır.  Küçük mutluluklar da tadılması gereken büyük mutluluklara nazaran daha hissiyatlı ve sıcaktır. Küçük mutluluk, büyük mutlulukların arasında bulunurlar ve fark edilmesi zordur. Çünkü rol model olmalarında üzerlerine yoktur. Küçükler, büyükler...