Kayıtlar

hikaye etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Dev ve Kaptan

Resim
Yolun karşısındaki adamın boyu ve görüntüsü diğer insanlara nazaran daha bir farklıydı. Adımları geniş, kolları kısaydı. Başı sahip ve ileriye bakıyordu. Yolunun üzerinde hadiseler gerçekleştiğinde dönüp bakmıyordu. Boyu uzun, omuzları abartıya varacak kadar genişti. Karşısında bir insanın duracağını düşünmüyorum. Yolun karşısından peşinde takıldığım bu adamın yanına gitmek için yola atıldım. Bir aracın yolda belirmesiyle karşı yola geçmek zorlaştı. Arabalar peşi sıra istikametlerinde ilerliyordu.  Adam sabitlediği bakışın karşı tarafa benim olduğum yöne çevirdi ardından ara sokağa sapınca gözden kayboldu. Peşinde gitmeliydim ama arabalardan geçmek zordu. Her şeyi göze alarak yola atıldım. Arabaların arasında adeta vals yaparcasına geçtim. Korkuyla giriştiğim mücadelenin sonunda dinlenmeden köşeyi döndüm. Adam adeta yüzlerce metre fark atmıştı. Bir insanın yürüyerek bu kadar sürede bu mesafeye ulaşacağını sanmıyorum. Adam farklıydı. Adımları ise genişti. Adamı yermemin ve onu bir k...

Meczup II

İnsanların yüzlerini bu denli kasvet sarması normal midir? Nedendir, herkes bir telaş içerisinde yollarında ilerliyor. Kimsenin, tanımadığı bir kişinin gülümseyişine tahammül gösterecek vakti de mi yok? Gördüğüm bu insanlardan nelerin çalındığından bihaberler...  Ben iyiyim. En kötüsü kendimdeyim. Kimsenin telaş ağacına konup oradan beslenecek durumda değilim. Kaygıya gerek duymama sebep olarak bir yaşamın içinde bulunmuyorum. Beni kahreden meselelerden birisi de güçlü görünmemelerine rağmen güçlü görünme çabası içerisinde olmalarıdır. İnsan doğal olmalıdır. Doğası neyi yansıtıyorsa onu sunmalıdır. Türlü yollara baş vurarak yapıda bozukluğa sebep doğuracak anlayış ve davranış modellerinden uzak kalamamak ne üzücüdür.   Gülmenin insanlığı bu denli terk ettiğine daha önce tanık olmadığımı söylemek isterim. Ben ki içten gülüşlerin ağrı kesici özelliğe sahip olduğuna inananlardanım. İnsanların yansıttığı şeyler ise bunlardan uzak her şeye tanım olacak durumdadır.  İnsanı...

Meczup

Resim
Anlatacaklarım sizleri üzüntüye davet edebilir. Haşa gönlümdeki yaraları Allah'ın nimeti olan nefesiyle dindirdim. Bir gece uykumdan uyandığımda gecenin içerisindeki o aydınlık gölge başını kalbime yaslayıp '' buradaki dünyayı iyi koru olur mu? Dünya kötülerin eline geçti. Seni de ele geçirmesinler '' dedi ve gözlerimin önünden kayboldu. Işıltısı gidişinin ardından havaya süzüldü. Beyaz olan renkler bir anda rengarenk oldu. Ellerimi uzatıp renkleri avuçlarımda toplayamadım. Yıllardır kendime gelemedim. Yalnız kalmayı seçtim. İnsanlardan uzaklaştım, karanlığa girdim. Düşündüm, hayal ettim; olmadı güneş doğdu. Gece olana değin yürüdüm. Yıllar önce gördüğüm siluet bir yerlerde olmalıydı. Bazen ağladım, bazen sinir harplerine girdim savaş meydanında görürüm diye, nafile. Sonra bir gün tavanı seyrederken harf yağmurları kalbime yağmaya başladı. Her harf bütün olma adına kaosa sürüklenmiş insanlık gibi harfleri heybesine doldurmaya çalışıyordu. Gönül bahçemde müthiş bir i...

İç hanem

Resim
- Sanıyorlar ki sessizliğimle mutluyum. Konuşmaya başladığımda bilmiyorlar ki altında kalacaklar. Öyle küçük harflerle konuşmayacağımı biliyorum. Alışkın olmadıkları için susuyorum. Sessizliğimle kalarak kendimi büyütüyorum. İnsanlara inancım kalmadı, güvenim ise hiç kalmadı. İsmi güven olan herkesi öldürmek istiyorum. Bir kelimenin insanda bıraktığı zayiatları görmemek zor olmasa gerek. İnsanların yüzleri... Herkes umutsuz, yarınsız, huzursuz... Herkesin dalı kırılmış, herkesin öfkesinin közü altında kalmış. Kimse ağzını açıp konuşmaya cesaret edemiyor. Konuşmaya başladıklarında zehir saçacaklarını da çok iyi biliyorlar! Değer verilmeyecek, önem sunulmayacak, saygı gösterilmeyecek ne varsa ilah gibi tapılıyor. İnsanı esas alan ne kaldı meydanlarda?  Dalı kırılmış herkes riyakarlığa aldanıyor, öfkeleri köze dönmüş herkes isimlerini yeni boyanmış duvarlara karalıyor. Herkes bir şekilde fark edilmek isteniyor.  Bir çocuk avucuna aldığı serçenin tenine değen yumuşak tüylerinin na...

İki dost;

Resim
                                                                                                I. Bölüm Mersin’in ilk mahallelerinden biri olan Kiremithanenin en uç sokağında bulunan tabiri caizse dokunsalar yıkılacak müstakil evden yükselen dumanlar sokağı karanlığa buluyordu. Mahalle sakinlerinin yangını söndürmeye gelmesine karşılık yangının büyümesi korkuları arşa çıkarıyordu. Yakında bulunan evlere sıçraması an meselesi idi. Yangının olduğu, insanların panik halde mücadeleye girdiği yerden üç yüz metre ötede odasında bilgisayar oyuna dalmış olan Ekrem, yaşananlardan bir haberdi. Bilgisayar masasının üstüne bıraktığı telefonu çalmaya başladı. Arayan Mert’ti.   ‘’ Ne yapıyorsan olduğu gibi bırak mahalle gel ‘’ ‘’ ne oldu, o bağırışla...

Kutsiyetmaâp

Resim
  - Her şeyin suçlusu ben miyim ? - diye aklından geçirdiğinde bir ses duydu. Arkasını döndü. Orta boylu, bodur, derin kırışıkları yüzünde taşıyan yaşlı bir adamın kendisine gülümsediğini gördü.  Karşılık verme adına yüzünü germeye hazırlandığı sırada yaşlı adam kayboldu. Şaşkınlığa giren kahramanımız iki adım ileri gitti. Sağa sola sonra arkasına bakındı.  - İyi değilim - dedi ve ardına dönüp evin yolunu tuttuğunda arkasına bakmaktan da kendini alıkoymadı. Evine vardığında pencereden dışarıyı seyretti. Cılız insan topluluğu günün koşuşturmalarına ayak uyduruyordu. Araç içinde bulunan insanların yüzlerinden düşen yorgunluklar dincim diyenlerin gözlerine dokunduğunda tesiri felaket boyutlara ulaştırırdı. İnsanlar mutluluk ve neşe saçmak için var olmalıyken durgun ve bitap haldeydiler. -  İki gün önce yıllar sonra karşılaştığım o sevdiğim insanı görünce ufkum açıldı. Kötü bir eylemle birbirimizin hayatını bataklığa mahkum etmediğimiz için çok şanslıydık. Zaten bataklığ...

Küçük dağın büyük gölgesi

Resim
                                                                Fotoğrafın alındığı profil              Bir sabah uyandım ve insanların sokaklara döküldüğünü, ağladıklarını ve çocukların yerleri dövdüklerini gördüm. Gruplar halinde bulunan ebeveynler de dizleri üzerine çökmüş ellerini göğe kaldırmış dua ediyorlardı. Bazı duaların o sıcak tınısını duyunca huzura misafir oldum. Sonra bir gürültü koptu. Herkes çil yavrusu gibi dağıldı. Çocuklar bilmedikleri insanlara anne, baba diyerek koşup sarılıyordu. Gözleri kanayan ebeveynler çocuklarının isimlerini haykırıyordu.  Yaşananlara dayanamadım, koşarak aralarına girdim. Çocukların yanlarına gidip isimlerin öğrenmeye çalıştım. Kimse sesimi duymuyordu. Önünde eğildiğim çocukların gözleri bana değmiyordu. Ellerimle üzerimi yokladım. Hissediyordum...

Cennetin en güzel kokusu

Resim
  Yetmiş beş yaşındaki kamburu çıkmış yaşlı adam yol üzerinde dudaklarını oynatarak ilerliyordu. Sol elinin altındaki bastonu yaldız kaplamalıydı. Başını kaldırmakta zorlandığı gözlerden kaçmıyordu. İnsanların yüzlerini saran telaşı, sevinci, huzuru hissetmeye çalışsa da başaramıyordu. İnsanlardan yayılan renkleri algılayamıyordu. Boynundaki ipe bağlı gözlüğünü titrek ellerle gözünün önüne indirdi. Çocukların annelerinin, babalarının ellerini çekiştirerek gerilerinde kalan dükkanların camekanlarında görülen oyuncakları aldırmak için başlarını geriye döndürerek onların vicdanlarına dokunmaya çalışmaları yaşlı adamın yorgun canına dokunmaktaydı. Yanlarına yaklaşıp isteklerini onlara sunmak için yürüyecek gücü kendisinde bulamıyordu. Bazı çocuklar da ailelerini kandırarak ağlıyor süsü vermiş ve isteklerini aldırmışlardı. Diğer tarafta bizim yaşlı karakterimiz günlerdir görmediği hatta aylardır görmediği torununu hatırlamak için hafızasını kurcaladı. Dudağından hüzünle karışık tatlı ...

Mekân IV

Resim
Mekân sahibi yolun sonuna yetiştiğinden üç kişinin bayır yukarı çıktıklarını gördü. Yakında bulunan ağacın arkasına hızlı bir manevrayla geçti.  - Nereye gidiyorlar? - diye aklında geçiştirdiği sırada çaprazda bulunan gövdesi ince ağaca koştu. Fazla durmadan iki metre ötedeki ağacın arkasına geçti. Diğer ağaca göre gövdesi kalındı. Nefes alıp verdi. Yol boyunca merak ve tedirgin oluşu kilometrelerce koşmuş bir atletin yorgunluğuna eş değerdi.  Adamların tam halini saniyeler önce gören mekân sahibi başını kaldırdığında ne görsün, adamların belden aşağıları görünmüyordu. Bayırı aşıp düzlüğe varmışlardı. Takip mesafesini kapatmak için zekice bir hamlede bulundu ve yokuşu çapraz yürüyerek çıktı. Yorgunluk belirtisinin emaresine rastlanmadı. Gülümsedi. Düzlüğe varıp iki adım attıktan sonra hemen yakınında bulunan ağacın arkasına gizlendi. Adamlardan birinin sesi gürdü. Bir şeyler söyledi. Cesim hararetle cevap verdi. Diğer konudan uzak adam mülayim bir tavırla aralarını bularak yol...

Mekân III

Resim
                              Fotoğrafın alındığı profil   Cesim duvarları rutubete dönüşmüş fabrikaya giriş yaptığında soluğuna soğuk ve tatsız bir koku değdi. Çevresini kolaçan edeceği sırada sağ koluna adamlardan biri girdi. ‘’ Bayım telaşlanmış gibi bir haliniz var? ‘’ dedi. Cesim iştahını sömüren korku karşısında kayıtsız kalamıyordu. Adamın koluna girdikten sonra konuşması Cesim’in dirayetini biraz da olsa sarsmıştı. Diğer adam da Cesim’in önünde durdu. ‘’ Cesim Bey bu gibi yerlerde şarkı söylemek insana şevk verir derler, sizce doğru mu? ‘’ Cesim duydu soru karşısında istemsizce ‘’ evet ‘’ dedi. Kolunda bir sıkışma hisseden Cesim yanındaki adama döndü. ‘’ Niyetinizi bilmiyorum, tahmin dahi edemiyorum fakat şimdiye kadar hiç bu denli canımın yandığını hissetmedim ‘’ dedi koluna bakarken. Adam hemen kolu çekti, ‘’ Pardon bayım. Gündelik stresin ağırlığını kolunuza bıraktığımız için maruz gö...

Mekân II

Resim
  Fotoğrafın alındığı profil İki adam kapının yakınlarından saklanıyorlardı. Adamın mekândan uzaklaşma sını beklediler. Usulca takibe başladılar. İşlek caddelerden tenha sokaklara sonra tekrar işlek caddelere yöneliyordu. Başkaları tarafından takip edildiğini veya kendisine bakıldığını anlayan insanlardandı kahramanımız da. Bir banka oturdu. Az sonra iki adam karşısında belirdi. Sahneye hayalini bırakan adam bankta oturan adama yaklaştı. ‘’ Merhaba bayım! ‘’ dedi. Bir dakika sessizlik oldu. Hangisinin konuşmaya dahil olacağına henüz karar verilmiş değildi. Kahramanımız yerinden kalktı, kendisine seslenenin yanına yürüdü. ‘’ Buyurun, ne istiyorsunuz? ‘’ ‘’ Bir şey istediğimiz yok, bir konuda fikrinize ihtiyaç duyduk ‘’ dedi. ‘’ Öncelikle tanışmıyoruz ve buna istinaden benim fikrime ihtiyaç duymanızı gerektirecek hususta bulunmuyor ‘’ dedi ve devam etti. ‘’ Samimi gelmiyorsunuz. ‘’ Diğer adam atıldı, ‘’ Haklısınız, bizler ki samimiyetle yaklaşmayı bilmediğimiz için her...