Kayıtlar

#roman etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Rafa kaldırdığım romandan bir kısım II

    Köyümüzde Namık adında yetmiş yaşlarında bir adam vardı. Bacaklarının diz altı harp meydanında saplanan şarapnellerden dolayı kopmuştu. Çevreden ve devletten gelen gurur okşayıcı sözler ve yardımlardan sonra her şeyin olağan döngüye gireceğini anlayan evlatları bir gece k ö y ü  terk ederek adamcağızı yalnız bırakmışlardı. İhtiyar da bu i ç  burkan durum karşısında uykusuz kalarak hastalandı ve cılız, kırışık bedeniyle çürümeye tutuldu. Adamcağız ömür adadığı evlatları tarafından sıradan birisi gibi görünmeye başladığı o dönemden ölüm anına kadar tükenmenin o müthiş sancısı içinde kaldı. Sinir harbine tutulduğunda dermansız düşen kollarıyla kendini taşımaya  ç alışır, kolları titremeye başladığında yere serilirdi. Bazı geceler karanlık evden sesler duyan köylüler, evde yaşayan birinin olduğunu bilmelerine rağmen korkuya kapılırlardı. En olmadık zamanlarda genelde gecenin en dip vaktinde sisli evin içinden sesler gelirdi, ‘’ ölmek istiyorum ‘’ diye.   ...

Rafa kaldırdığım romandan bir kısım

    Annem kapıyı açınca babam gerisin geri merdivenden indi. Haydar ile açık kapının önüne geldiklerinde yüzü yere düşmüş bir adamın bedenini sürüklüyorlardı. Başı gövdesinden sarkıyor, ayak uçları da yerlerde sürükleniyordu. Adamın göğsünden saçılan kan damlacıkları etrafa sıçrıyordu. Yere bakan yüzü tanımak için başımı hafifçe yere eğip bakınca ürperdim. Erdem Bey’i sırt üstü yatırdılar. Annem kapıdan dışarıya başını uzatıp sağa sola baktı, kapıyı kapattığı gibi temiz su getirmeye gitti. Ben yerimden kımıldayamadım. Haydar'ın çehresinde tomurcuk olan terleri seyretmeye başladım. Taşıdığı acının ve kaygının i ç inde kendini kurtarmak yerine babasını hayata döndürmenin o müthiş iradesini yansıtıyordu. O an gözlerimin önünde hayatını kaybeden insanın can çekişine tanık olmaya cüret edemiyordum. Göğsündeki yarığı temiz bezle silmeleri işe yarar yöntem değildi. Kanlar içinde ölmemesi adına saygılı bir eylemdi.     Bu can pazarının yaşandığı yerde duygusal açlığımı ...

Meczup II

İnsanların yüzlerini bu denli kasvet sarması normal midir? Nedendir, herkes bir telaş içerisinde yollarında ilerliyor. Kimsenin, tanımadığı bir kişinin gülümseyişine tahammül gösterecek vakti de mi yok? Gördüğüm bu insanlardan nelerin çalındığından bihaberler...  Ben iyiyim. En kötüsü kendimdeyim. Kimsenin telaş ağacına konup oradan beslenecek durumda değilim. Kaygıya gerek duymama sebep olarak bir yaşamın içinde bulunmuyorum. Beni kahreden meselelerden birisi de güçlü görünmemelerine rağmen güçlü görünme çabası içerisinde olmalarıdır. İnsan doğal olmalıdır. Doğası neyi yansıtıyorsa onu sunmalıdır. Türlü yollara baş vurarak yapıda bozukluğa sebep doğuracak anlayış ve davranış modellerinden uzak kalamamak ne üzücüdür.   Gülmenin insanlığı bu denli terk ettiğine daha önce tanık olmadığımı söylemek isterim. Ben ki içten gülüşlerin ağrı kesici özelliğe sahip olduğuna inananlardanım. İnsanların yansıttığı şeyler ise bunlardan uzak her şeye tanım olacak durumdadır.  İnsanı...

Meczup

Resim
Anlatacaklarım sizleri üzüntüye davet edebilir. Haşa gönlümdeki yaraları Allah'ın nimeti olan nefesiyle dindirdim. Bir gece uykumdan uyandığımda gecenin içerisindeki o aydınlık gölge başını kalbime yaslayıp '' buradaki dünyayı iyi koru olur mu? Dünya kötülerin eline geçti. Seni de ele geçirmesinler '' dedi ve gözlerimin önünden kayboldu. Işıltısı gidişinin ardından havaya süzüldü. Beyaz olan renkler bir anda rengarenk oldu. Ellerimi uzatıp renkleri avuçlarımda toplayamadım. Yıllardır kendime gelemedim. Yalnız kalmayı seçtim. İnsanlardan uzaklaştım, karanlığa girdim. Düşündüm, hayal ettim; olmadı güneş doğdu. Gece olana değin yürüdüm. Yıllar önce gördüğüm siluet bir yerlerde olmalıydı. Bazen ağladım, bazen sinir harplerine girdim savaş meydanında görürüm diye, nafile. Sonra bir gün tavanı seyrederken harf yağmurları kalbime yağmaya başladı. Her harf bütün olma adına kaosa sürüklenmiş insanlık gibi harfleri heybesine doldurmaya çalışıyordu. Gönül bahçemde müthiş bir i...