Kayıtlar

Ocak, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bir öfkedir, sessizliğim

Resim
Ne yana gidersem gideyim, hep aynı yerdeyim.  Kime ne anlatsam, söze başladığım o ilk cümledeyim. Bir çıkar yol bulamıyorum.  Her yolu deniyorum ama bir türlü o yola ulaşamıyorum. Yardımcı ol hayat, yardımcı ol Rabbim. Yıkılmadım!  Zelzeleleri titrek bacaklarımla alt etmeye çalışıyorum.  Ben, güçsüz değilim.  Beni sakın bedbaht olarak tanımlamayın. Ayaklarım yere değiyor,  her ne kadar kana bulamış olsa da tabanlarım. Adresim yoktur. Bazen dizlerimi karnıma çekerek  izbe bir yerde  soğuğa direnirim  bazen de bir caminin avlusuna ruhsuz bedenimi sererim.  Tanrı nefesini iliklerimde hissederim. Cami avlusuna girdiğimde içimdeki çocuğun seslerini duyuyorum.  Ruhum, bedenimi yolcu etmekten de bir türlü vazgeçmiyor.  İçimin neşesine seslendiğim an yok oluyor.  Seyrettiğimde ise zaman  berraklaştırıyor! Nedir bu tam olmalar ? Sınırları tarumara uğramış bir kentin tarihi sayfalarıyım Akıp giden zamanı taşır,  sere serp...

Modelim, yaşadığım yer

Resim
Profilin alındığı fotoğraf Ben yaşadığım yerin modeliyimdir. Evin içinde edindiğim, gördüğüm ve tecrübe ettiğim davranış, görüş ve düşünce modelleridir sözünü ettiklerim. Sokakta gördüğüm ve uzun yıllardır tanık kaldığım ekran görselleri bir nebze de olsa içimde yer edinmiş olabilir fakat geniş bir alana dağılmasına izin vermedim, veremezdim. Bu büyük meseledir. Şayet sırtımı evin dışına çevirdiğimde gördüğüm, tanık olduğum ve edindiğim tüm kapalı kapılar ardındaki modeller bir bakıma değersizleşecek haliyle kendimi duygusuz bırakmama neden olacaktı! Histir insanı temellendiren. Özümsemediğimiz şeylerin yabancısı oluruz. Dönüp ardımızı bilmediğimiz o uzaklığa(toplum anlayışına) yöneldiğimizde kaybettiklerimizin telafisi bir daha olmaz. Tecrübe ettim. Bir insanın ahlakı,  anlayışı kapalı kapılar ardındakiyle sınırlıdır. Bunun dışına çıkmaya yeltenmek sarsıcı etkiler doğuracaktır. Dışarısı gerçeklik değildir. İnsan, kendi edindiği duygularla ve edinimlerle gerçekliğe ulaşır. Dışarısı...

Yola koyulun

Anlatmak istediklerimizin fazlalaştığının farkındayım. Herkes sessizliğe dönüp, kendilerine sesleniyor. Kimileri duyuyor, kimileri hala sağır. Kimileri de seslerinin yankılarına aldırış etmeden başkalarının seslerine aldanarak yollarını kaybediyorlar.  Güçlü görünmeye çalıştıkça zayıflıklar ortaya çıkarak danslar ediyor, mırıldanarak bir şeyler söylüyorlar. Duyuyoruz ama anlayamıyoruz. O şeylerin ne olduğunun önemi yok, sonuçta herkes birbirinin sağırı olmuş vaziyette. Büyük harflerimiz dağları kıskandıracak boyutlara ulaşmasına rağmen dilimizin ucuna gelmiyor. Kıyılarımızı, sınır uçlarımızı hezeyana uğruyor umutlarımız tarafından.  Koşarak yakalamak imkansız. Yanında durmak ezilmeye sebep. Sarılmak, kollarımıza işkence. Nedir bizle büyüyen bu sessizliğin dağları aşıp ilerlemesine sebep olanlar?  Kendimizi dinlemediğimiz için midir? Anlamadığımız ve görmek istemediğimiz için midir, bunca büyüklüğe sahip sessizliği izlememiz?  ne anlatmak istedi de bizler sağır kaldık...

İnsanlarımız, sıradanlaştılar

Ne yana bakarsak bakalım hep bir kırgınlık, huzursuzluk boy gösteriyor. Güzelliğin ve sevincin gösterisini sunanlar perdenin arkasında ağlıyorlar. Herkes bir bakıma '' güçlü '' görünmeye çalışıyor ama ardından bakıldığında sırtlarında yüzlerce hançerler görünüyor. Diğer tarafa bakıyorsun, başını yerlerden kaldırmayan bir yığın insanlar var. Hepsi kendi derinliklerinin aşmış, evrenin boşluğuna gözlerini dikmişler ve sonu gelmeyecek çukurun dibini aramaya çalışıyorlar. Herkes kaçıyor. Herkes birbirlerinden uzaklaşıyor. Kimse, özünü temsil eden '' insanlık '' gerçekliğine dönmüyor, sarılmıyor aksine sırt dönmüş ilerliyorlar. Hangi dönemin insanıyız artık kestiremiyorum. Hangi yana baksam huzursuzluk nam salıyor. Güzellikler, iyilikler, sevinçler ve buna benzer ruha iyi gelen hisler taş duvarlarından ardından seslerini duyurmaya çalışıyor. Duyuyoruz da yetişemiyor, önümüzdeki kalın duvarları aşamıyoruz. Gülmenin ve sarılmanın merhem sayıldığı, yaralara iyi g...

Zaman!

Resim
Hayat yoluna devam ederken, bizlerin maruz kaldığı olaylar için bekleme yapmayacağı gibi yetişmekten başka çaremiz kalmıyor. Bazen büyük parçalarımızı ardımızda bıraksak da geri dönüşü olmayacağından dolayı içimiz kan ağlıyor. Bu kabulleniş en büyük acılardandır. Zaman, inanılmaz şekilde hızlı ilerliyor. Bizler bunun pek farkına varmıyoruz. Günlük yaşamın sunduğu olağanlıklar, zaman kavramından kopmamıza ve akabinde zamanın nasıl geçtiği konusunda şaşkınlıklar içinde kalmamıza sebep oluyor. Geçmişe baktığımızda gençliklerinde müthiş donanıma sahip büyüklerimiz, o dönemde yaşadıkları ve tecrübe ettikleri eylemleri, olguları günümüze kadar taşıyıp bizlere sunmuşlardır. Bizler de sunulan bu fırsatları önce tükettik sonra da canı çıkmadan bizden sonrakilere sunmaya hazırlanıyoruz. Bize el bebek gül bebek verilen duyguları, düşünceleri bizler canı çıkmış vaziyette kollarımızda tutuyoruz.  Zaman kavramının nasıl işlediğini bilmediğimizden kaynaklıdır. Zamandır, alır başını gider dar anl...

Kötülüğün, iyilik karşısındaki üstünlüğü

Resim
İnsanlık olarak çok kirlenmiş vaziyetteyiz. Gün geçmiyor ki insanlık onuruna zede vurmayacak bir meseleyle güne uyanmayalım. Nereden başlayacağımı da bilmiyorum. Olaylara hangi pencereden bakarsak bakalım, bir tiksinti bir mide bulantısı hakim olmuş vaziyette. Güzel şeyler düşünmek ve gerçekleştirmek istedikçe sanki bu suçmuş gibi ve yaşananlara karşısında sessiz kalmışız da cezalandırmak için gözlerimizin önüne devamlı geliyor. Gamsız olup yaşananlara sırt çevirmek pekala herkesin isteyeceği bir şeydir ama gelin görün ki bazen bu durum bizleri '' insanlık '' mertebesinden aşağıya düşmemizi sağlıyor. Ne yana bakacağımızı şaşırdık. Baktığımız yerlerde '' daha kötüsü '' ne olabilir sorusunu sormamızla, daha beterleriyle karşılaştığımız bir oluyor. Akıl sağlığını yitirmesine ramak kalmış insanlarda tanık kaldıkları şeylerin üstesinden gelemediği için kötülüğe eğilim göstermeye başlıyor.  Her gün, hatta her saat, saniye, saliseler içerisinde '' vicda...

Bırakın kitap okuyalım

Resim
Birkaç gündür internet üzerinden kitap siparişi vermek için araştırmalar yapıyorum. Üzerinde durduğum '' felsefe ve psikoloji '' alanındaki kitapları daha ucuza nereden alırım diye günlerdir bir oraya bir buraya bakıyorum. Memleketin meselelerini göz önüne getirince kitapların ucuzlayacak hali olmadığını anlayabiliyorum ancak en azından bu kadar fahiş fiyatlarla raflarda olmaması gerektiğini savunuyorum. Kitap okunanın insanları bir nebze kendi iç dünyalarına döndürdüğü ve gelişimlerini daha sağlıklı bir düzeye çıkardığını biliyoruz. Devlet mecraları bu konuda bir adım atmalıdır. Aslında şöyle olaya biraz dışarıdan bakınca, '' okumanın ve sorgulamanın '' günümüzde kabul görülmediğini anlayabiliriz. Bir meselenin enine boyuna tartışılması en nihayetinde meseleyi aydınlığa çıkartmış olmamıza yarayacaktır ki bu da kabul edilen bir tutum değildir.  Dünyanın gidişatı insanları sofistike davranışlara sürüklediği gerçeğini görmezden gelemeyiz. İnsanlar yapmacık...