Yeter 19 yaşında Adana'nın bir semtinde yaşamaktadır. 10 yaşından evlenene kadar geçen sürede dağlarda taş kırarak ailesine yardımda bulunuyor, destek oluyor bazen de kuvvet gerektirecek yerlerde en önde yer alıyordu. Ön saflarda bulunmayı istediğinden değil de aile baskının neden olduğu yılgınlıktan dolayı önlerde yerini alıyordu. Yeter, her hadisede adını duymaktan bezmiş durumdaydı. Ruhsal olarak çökmüş görünse de dışarıya bu yılgınlığını, bitap halini göstermemek için direniyordu.
Bu ezilmişlikten kurtulmak için görmediği güzellikleri, neşeleri yaşayabilirim umuduyla evliliğin hayaline sıkıca sarılırdı.
Yangından mal kaçırır gibi ve de evliliğin sunduğu telaştan yoksun olarak kaşla göz arasında amcaoğluyla evlendirilir.
Zaman böylece geçip gider. Bir sene sonra bulunduğu semte yeni kızlar gelmeye başlar. Kâh küçükler, kâh büyükler. Yeter hasret kaldığı şeyleri yaşayacağını sanarak evlendiği günden, yeni arkadaşlarının geldiği güne kadar her şeyden mahrumdu. Aile evinde yaşamasa da görebiliyordu ancak evlendiği günden bu yana görmeyi geçin düşüncelerini hayal dahil edememekteydi. Devamlı baskıya, şiddete maruz kalıyordu.
Semte yeni gelen insanlarla geçireceği zamanları düşünerek her işe sıkıca sarılıyor, şiddetleri güzelce göğüslüyor, sitem etmeden baskıları kabul ediyor ve talanlara izin veriyordu.
Yeni gelinler göz önünde olmaya başlamışlardı. O günlerden birinde Yeter evinin önünden geçmekte olan iki kadına seslendi. Dönüp balkonun önünde durdular.
Yeter,
'' Hayırlı olsun, hoş geldiniz. ''
Gözleri doğuştan sürmeli kadın,
'' Hoş bulduk. Aşağı inmez misiniz? ''
'' Hayırlı olsun, hoş geldiniz. ''
Gözleri doğuştan sürmeli kadın,
'' Hoş bulduk. Aşağı inmez misiniz? ''
Gece amcaoğlunun hışmına uğradığını göz ardı etse de belinde ve kollarında ağrılar vardı. Kolunu oynattığında veya hızlı yürüdüğünde nefesi kesiliyordu. İki kadının yanında put gibi yürümek istemediği için geçiştirdi.
'' Şu an yorgunum. Buralardaysanız, elbet daha sonra görüşürüz. ''
'' Olur tabii. Bekliyoruz. Görüşürüz. ''
Gülümseyerek balkonun önünden yola çıkan iki kadın yollara adeta esamilerini bırakıyor, alımlı görüntülerini de gözlere sürüyorlardı.
Yeter iç çekti. '' Ne şanslılar. Yollara tabanları değiyor. ''
Yeter içeri girdi, temiz olan evi temizlemeye, düzenli kıyafetleri tekrar düzeltmeye başladı. Sonunda amca oğlunun gömleğini elleri arasında buruşturdu, yere attı. Kapının yanında bulunan iskemleye oturdu. Dudaklarını ısırarak ağlamaya direndi.
Maruz kaldığı davranışları ailesine anlattığında ailesinin, '' evlilikte olur öyle şeyler, zamanla unutursun '' dediğini gözlerinin önüne getirince içli ağlamaya başladı.
Kapı da beliren ayak sesleriyle gözlerini saran yaşları sildi. Avuç avuç sular gözlerinden dökülmüştü. Yeter, hemen lavaboya koştu, yüzüne bir su vurdu. Kapı çalmaya başlayınca, tüm ezici esareti bozguna uğratmış bir havayla çenesini hava kaldırdı, kapıyı açtı.
Amcaoğlu içeri girer girmez,
'' kapı da kaldım. ''
- Duyar duymaz geldim.
'' Yalan mı konuşuyorum. ''
- Ne diyim.
'' Açıktım, ne yaptın. ''
- Domatesli pilav, çorba ve salata ''
'' Eve aldığım eti bitirdin mi? ''
- İki gün önce yediğini unuttun mu? ''
Amcaoğlu koridorda gerçekleşen konuşmadan sonra üzerini değiştirmeye yatak odasına gitti. Yeter mutfağa girdi. Yemekleri hazırlamaya başladı.
Sofraya oturuldu.
Amcaoğlu,
'' yeni gelenleri dışarıda gördüm, bir şeyler konuşuyorlardı. ''
Yeter, yeni gelenleri görmemiş veya haberi yokmuş bir tavırla,
'' kimler, yeni gelenler mi? ''
'' kimler, yeni gelenler mi? ''
- Yahu evlenenler yok mu? Onlar işte. Sinema salonundan bahsediyorlardı. Sakın direteyim deme. Onlarla konuşmanı da istemiyorum. Tadımı, tuzumu kaçırma. ''
Yeter ağız dolusu isyanı kusmak istese de konuşmadı. Tüm ümitleri moloz yığınları gibi üzerine dökülüyordu.
Amcaoğlu,
'' Bu yemeğin tuzu çok, yenilmiyor. ''
'' Bu yemeğin tuzu çok, yenilmiyor. ''
Yeter üzerine dökülen molozların altında boğulmamak için ağır nefes alıyordu. Amcaoğlunun söylediklerini duymamıştı.
'' Başlarım böyle yemeğe. Ekmek ver. O yemeğinden güzeldir. ''
Yeter,
'' Boğazında kalsın! '' diyerek ayağa kalktı.
Amcaoğlu arkasından baka kaldı.
Yavan ekmeği kemirerek yedikten sonra sofradan kalktı. Divana kuruldu. Ağzına bir sigara attı, içmeye başladı.
Yeter dakikalar sonra salona girdi. Amcaoğlu, '' Beni ayağa kaldırma. Havan kime! '' dedi.
Yeter, şiddetin her türlüsüne maruz kalan bedeninin gün geçtikçe dirileştiğini hissediyordu. Şiddet uyguladıkça zayıfladığını düşünerek amcaoğluna döndü,
'' En fazla ne yapabilirsin ki! '' diye çıkıştı.
Amcaoğlu ayağa kalktı, sofrayı kaldıran Yeter'in eline vurdu. Tepsi ayağının dibine düştü. Yeter yere eğilip dökülenleri almak isterken amcaoğlu Yeter'i itekledi. Yeter yüz üstü yere kapaklandı.
'' ne yapıyorsun? '' diyecekken amcaoğlu Yeter'in başına geçirmiş olduğu tülbendi kavradı, başını kaldırdı.
'' Yüzünü dağıtırım. Hayvan olma! '' dedi. Ayaklandı. Divana kuruldu. Yeter'in ayağa kalkmasını bekledi.
'' Kalk lan ayağa! ''
Yeter ayaklandı, mutfağa gidip geldi. Yeter'in nefretini ve öfkesini taşıyan yüzünün alanına dünyanın en huzurlu insanı girse tüm huzuru yerle yeksan olurdu. Vicdan kanatan bir görüntüydü.
Yeter sabaha değin salonda oturdu Hüzünlendi, öfkelendi, bağırmak istedi ama ağlamadı. Ağlamamak için kendini zor tuttu!
Sabah amcaoğlu işe gitti. Öğle saatlerine doğru Yeter ayna karşısına geçti, yüzünü, gözünü sildi. Yeni kıyafetler giyerek iki kadının evlerinin önünden geçeceği vakti beklemeye başladı. Kadınlar göründü. Yeter, haberi yokmuş gibi balkonda bir şeyler yapmaya başladı. Yerinde olan şeyleri birkaç santim oynatarak yeni yerlerini belirliyordu.
Kadınlardan birisi,
'' Yeter, merhaba! ''
Yeter şaşkın bir ifadeyle döndü,
'' Merhaba, merhaba. ''
'' Sinemaya gideceğiz, gelmek ister misin? ''
Hiç düşünmeden kabul etti.
'' Hadi bekliyoruz '' dediler ve evin önüne doğru yürüdüler.
Yeter içeri girdi. Üzerine geçirdiği kıyafetleri çıkardı. Başka kıyafetler giydi. Aşağı inmeden kapının yanındaki tahtanın üzerinde amcaoğlunun bıraktığı parayı aldı. Sokağa çıktı. Yola koyuldular.
Yeter hangi filme gideceklerini bilmiyordu. Sürprizdi. Film dedikleri şey neydi ki? Yeter, film söylemini duymuş ama hiç izlememişti. Devamlı rol aldığı bir hayatın entrikası içerisindeydi. Yanındakilere de zamanında içinde bulunduğu durumdan söz etmek istemiyordu. Gerçi şimdi ki durumu da pek işler açıcı değildi.
Sinemanın önü hıncahınç doluydu. Biletler alındı, koltuklara geçildi.
Sinema filmi sahne almaya başladı.
Ali ile Veli filmi...
Yeter okuma yazma bilmiyordu. Filmin ismini okuyamazdı. Yanındaki sivri hatlara sahip kadın, '' İşte başlıyor Ali ile Veli filmi '' dedi.
Film izlendi. Dışarı çıktılar. Kahvedir, çaydır, sokak müzikleri derken ışık hızında ilerleyen zamandan habersiz Yeter, tanık olduklarının etkisi altındaydı büyüleyici bir anın içindeydi.
Amcaoğlu kapıyı çalmış, evde kimse olmadığını fark edince sokağı aşağı indirmişti.
Terk edildiğini düşünen amcaoğlu yakında bulunan kayınbabasına gidiyor. Olayı anlatıyor. Aileyi de telaşa veren amcaoğlu adeta büyük bir meziyetmiş gibi çelimsiz erkekliğini göğe yükselterek '' beni terk eden kızınız bu saatten sonra çocuğumu taşıyamaya layık değildir! '' diye bağırıyor. Oturduğu evin civarındaki insanları telaşlandıran adam, kayınbabasının bulunduğu yerdeki insanları da bir merak ve telaş içerisinde bırakmıştı.
Yeter bu esnada küçük çocukların neşeli sesleriyle yüreğindeki çocuğa eşlik ediyor, sarılıyor, gülüyordu. İnsanların mutlu görüntülerine hasret kalan gözlerini sıcaklıklarla doyurmaya tutuluyordu. Yanındakiler de bu olaylara daha önce çok kez şahit olduklarından etraflarını saran seslerden, neşelerden uzakta kendi aralarında konuşuyorlardı.
İki kadın iskeleye yakın yerdeki banka oturdular. Yeter'i bıraksalar mutluluktan melekler tarafından kanatlandırılacaktı.
Taş kırmak için elle gösterildiği, ezildiği, ötekileştirildiği ve erkek gibi göründüğü yerlerden buraya Tanrının mucizesiyle getirildiğine inanıyordu....
( Devam edecek )
4 Yorumlar
Akıcı ve etkileyici bir öykü. Pek çok kadın evliliğinde mutsuz maalesef. Şiddet zaten en kötüsü, ölmemek için öldürmek zorunda bile kalabiliyor kadın. Böyle acımasız kocaların derdi ne bir bilsem.
YanıtlaSilÖykünün devamında iyi şeyler olmayacak gibi, Yeter nereye kadar dayanabilecek bakalım. Kaleminize sağlık.
Yeter'i bu zulümden kurtarabilecek miyim, göreceğiz. Yorumunuz için teşekkür ederim.
Silyaaa küçük şehirlerde, doğuda filan böyle kadın çok herhalde, şiddet gören. bakalım nolcak? :) domatesli pilav mı miam miam :)
YanıtlaSilOkurken kendimi hikayenin içinde hissettim, Yeter'e çok üzüldüm:( Kadınların şiddet görmesine dayanamıyorum ve erkeklerin bunu gururla yapması ise ayrı bir cahillik. Çok merak ettim, hemen devamını okumaya gidiyorum:))) Kaleminize sağlık:)))
YanıtlaSil