İki kadın yol üzerinde Yeter'i takip etmeye devam ediyordu. Yeter'in salınarak yürümesi kadınlarda aklı dengesini kaybetmesine ramak bir görüntü sunuyordu. İyiye dair bir düşünceye yermeyen bu iki kadın Yeter'i haki görmekten pek hoşnutlardı. Yeter'in kendilerinde olmayan bazı meziyetlere sahip olduğunu anlamış olmalılar ki kıskançlık ve fesatlık peşinde ilerliyorlardı. Öyle olmasaydı Yeter'i durdurup yanında yürümek için diretebilir en olmadı, takip etmezlerdi. Takip etmeleri düşeceği zor durumdan nemalanmaktı. Laf ve hadise arayan bu iki kadın Yeter'in köyün civarında bulunan bir eve girdiğini gördüler.
Kadınlar meydanda bulunan insanların Yeter'e infial bakışlar attıklarını görünce, istedikleri şeye ulaştıklarına binaen kısa bir sevinç gösterisi sundular. Meydandaki insanların arasına katılmak isteseler de yapmadılar. Yeter'in az önce içeri girdiği evin arkasından geçerek kalabalığa yakın olmayacak yerde durdular.
Konuşulanları duymakla duymamak arasında bir yerde bulunan kadınlar, merakın ezici üstünlüğünü kabul ederek kalabalığa yanaştılar.
'' Yahu, insan kocasından habersiz nereye gider ki? ''
bir başka ses,
'' Olmaması gerekir ahali. ''
Yaşlıca bir kadın başındaki tülbendi düzeltirken,
'' Her şeyi geçtim, ağabeyi yarım insandır. Onu niye belaya götürüyor? ''
'' Yahu bu kızın ailesi olmasına rağmen sahipsiz bırakanlar Allah katında nasıl hesap verecek? ''
'' O da bir şey mi, o bağırış neydi öyle? Ne demişti, kızınız çocuğumu taşımaya layık değil. ''
İki kadının nutku tutuldu. Birbirlerine baktı. Konuşacak kelime bulamadılar. Gözleri her şeyi anlatıyordu. Korku, tedirginlik ve pişmanlık vardı. Belki de Yeter'i davet etmeselerdi böyle olmayacaktı. Kadınlar böyle bir olayın olacağını haklı olarak bilmiyorlardı. Ancak kadınlar suçluluk hissine kapıldıklarını kalabalıktan uzaklaşma adımlarıyla belli ediyorlardı.
'' Bu insanlar ne diyor, bela dedikleri ney?
- Çocuğumu taşımaya layık değil demek, nedir?
'' Zavallı kız! ''
Adımlarını hızlandırmayı sürdüren kadınlar mahalleye giriş yaptı. Burada da ahali evin önündeydi. Yeter'in muhtemelen kocası olduğuna inandığı kişi meydanda bir taşın üzerinde oturuyordu. Yanında da yaşlı bir adam vardı. Bu adam, telaş içindeki kişinin omuzuna elini koymuş sağa sola bakınıyordu. Kızılca kıyametin kopmasına tanık olacaklarına içerlenen kadınlar geriye dönüp, Yeter'in girdiği evin oraya yürüyüşe geçtiler.
Yol üzerinde engelli bir adamla yürüyen Yeter'i gören kadınlar, Yeter'in yanına yaklaştılar.
Yeter sorunlarını dile getirmemek için yanlarından uzaklaştığı insanlarla tam da meydan savaşına gireceği an karşılaşıyordu. Sakladığı, sakındığı tüm meseleleri yağmur gibi meydana düşecek ve kadınlar tanık olacaktı.
Kadınlar Yeter'in boştaki elini tuttular.
'' Yanındayız Yeter. ''
Yeter gülümsedi,
Ağabeyi de minnet sunma eylemi olarak tuhaf sesler çıkardı. Sevincinin dile getiriliş olabilirdi.
Kadınlar,
'' Hazır mısın? Evin önü çok kalabalık! ''
Yeter kadınlara bakmakla yetindi.
Yeter yürümeye başladı. Yanındaki kadınlar da asil bir görüntüye bürünerek göğüsleri önde, başları havada yola koyuldular. Yeter'in esaretine hayran olmamak elde değildi. Üç kadın ve bir erkek, erkek hegemonyasına üstünlük sağlamaya emin adımlarla ilerliyordu. Tüm engeller önlerinden çekiliyor, rüzgar sırtına destek mahiyetinde güçlü veriyordu.
Meydana vardıklarında iki kadın hafifçe köşeye çekildi. Yeter amcaoğlunun karşısında durdu.
Babası kızına baktı. Yeter babasını görmüyordu.
'' Ne oldu? ''
'' Ne mi oldu, seni merak ettik. Nerelerdeydin. ''
'' Evde şeytan, dışarıda melek olma. ''
'' Ne diyorsun Yeter. Babanla birlikte seni her yerde aradık. ''
'' Demek ki güvenmiyorsunuz. ''
Babası elinde tuttuğu kasketi başına geçirirken,
'' Öyle deme kızım, hepimiz korktuk sana bir şey oldu diye. ''
'' Olmadı. Bir şey olmadı. Buradayım. ''
Ağabeyi Yeter'e yaklaştı. Yanında durdu.
'' Sen, sen kötü insan. İstemedin gülsün. Hep durdun önünde. Bize geldi. Gidelim mi sinemaya dedi. Gittik. Sonra, sonra bunlarla karşılaştık. ''
İki kadın Yeter'in diğer boş yanında durdular.
'' Yakışıyor mu sizin gibi insanlara, şu etrafınıza baksanıza. ''
Diğer kadın, Yeter'in koluna dokundu.
Yeter kadına bakındı. Kadın, Yeter'in babasına yaklaştı.
'' İyi bir şey mi yaptığınız? Herkes dağıldığında dillerde olacaklar sizlersiniz. ''
Ağabeyi babasına yaklaştı.
'' Baba, baba seni, senin burada durman gerekirdi! '' dedi. Yeter'e döndü,
'' Gidelim, gidelim '' dedi.
Yeter ağlıyordu. Yanındaki arkadaşları da ağlamamak için direniyorlardı.
Ağabeyi son kez arkasını döndü ve amcaoğluna doğru yürümeye koyuldu. Bir ara sendeledi. Babası tutmak için elini uzattığında, kolunu havaya kaldırdı. Destek, güç istemediğini tavrıyla belli etti.
Babası başını önüne eğdi.
'' Sen, sen adam değilsin. Sen insan, insan da değilsin. Hiçsin. ''
Amcaoğlu, yanındaki adama döndü.
'' Bey baba haddini aşıyor! '' dedi. '' Saygımdan susuyorum. Benim de sabrım var. ''
Ağabeyi arkasını döndü, Yeter'in yanına vardı. Amcaoğlu ayağa kalkacak oldu. Yanındaki adam omuzuna elini bastırdı.
Üç kadın, bir erkek meydanda uzaklaştı.
Yeter ağabeyine döndü.
'' Niye yalan söyledin ağabey ''
'' Yalan değil. Yolda bana anlattın film. Ali ile Veli. Sonra arkadaşların geldi. ''
Kadınlar bir ağızdan,
'' Ağabeyin en güzelini yaptı. ''
Ağabeyin başını salladı, gülümsedi.
'' Babamla o adam doğru duymaya hak, hak etmez. ''
Sivri yüz hattına sahip kadın Yeter'e,
'' Gelecek her zaman bir yerin var, unutma '' dedi.
Diğer kadın,
'' Bizi kazandın. Çok güçlüsün. ''
'' Demeyin öyle. ''
Yeter sözünün sonunda derin bir nefes aldı.
'' Size de teşekkür ederim '' dedi.
'' Size fazla rahatsızlık vermeyelim. Ağabey, kardeş konuşacaklarınız vardır. Biz buralardayız. ''
Yeter hoş bir baş sallaması sundu. Yüreğinde acılar filizlenmeye başlıyordu. Hiçbir güç ovasında açan acıları dindiremiyordu. Her acı bıraktığı hezeyanla Yeter'i yıpratıyor ve kahrediyordu. Cenk içindeydi.
Ağabeyi de kadınlara döndü, gülümsedi. Engelli kolunu salladı. Kadınlar ağabeyinin engelli kolunu sıktıktan sonra yola koyuldular.
'' Ağabey, ben istiyordum ki biz olalım karşılarında. Şimdi bu insanlar da onun dalaletine maruz kalacaklar. Eşleri duyacak, hır çıkacak. Güvensizlik ne kötü. ''
'' Hayır değil, güvensizlik. İrade, irade. Yok onda. Kendini bilmiyor. Görmüyor. Kör. ''
Yeter ağabeyine hak vermekten başka çaresi yoktu. Ağabeyinin bu derin izlenimlerine her zaman hayranlık besleyen Yeter şimdi de ağabeyinin sadakati ve gücü karşısında mutluluktan kanatlanacak gibiydi.
Ağabeyi evlerinin arka yolunda bulunan dağın yamacında her zaman oturduğu, sessizliği dinlediği yere kardeşiyle yürüyüşe geçtiler.
( Devam edecek )
7 Yorumlar
Hikaye toplumun bir yansıması. Kaleminize sağlık… Sevgiler
YanıtlaSilTeşekkür ederim, sevgiler.
YanıtlaSilTanıdık birinin başına geleni dinler gibi okudum... o kadar bizden ki ve güzel de anlatmışsın. Kalemine sağlık
YanıtlaSilZiyaretiniz ve yorumunuz için teşekkür ederim
SilHaksızlık karşısında birlik olmak gerekiyor. Birlikte olunca daha kötü bir şey yaşanmasını engellemişler. Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilBirlik her şeyi çözümüzdür. Teşekkür ederim
SilHer bölüm diğerinden güzel, kaleminize sağlık:)))
YanıtlaSil