Ellerimle kendimi eksiltiyor, kendime sunmam gereken değerleri değersiz davranışlar, tutumlar ve sabırsızlığımla parçalara ayırıyormuşum. Haliyle küçük parçalar olunca canımın acımadığı gibi tükendiğimi de anlayamıyormuşum.
Resmin ortasında kendini yiyip bitiren bir fert olarak yaşamımı ne kadar da zora soktuğumu ruhen resmin dışına çıkınca fark ettim. İnsanın ruhsal ya da ussal rahatlığını bozan etmenler genelde dünyasının dışındakiler olurmuş. Bende bu durum tam tersi. Ben, beni uyutuyormuşum.
Ne acıdır kendimi kandırmalarım. Kendimi kandırıp mutlu olduğuma inandığım o günden sonra her şey rayından çıkmış olacak ki kat edilen mesafelerde hâlâ savruluyorum.
Bugünlerde insanın kendiyle geçirdiği zamanlar pek kıymetli ve değerliyken bu bende istenilen o değeri ve kıymeti daha çok yılgınlığa, yorgunluğa bırakmış durumda.
Günlük aktivitelerimi sürdürmekten epey uzak kalmış bulunuyorum mesela. Kitap okumaktan adeta kaçıyorum. On sayfa okuduktan sonra on iki ila yirmi gün kitabın yüzüne bakmıyorum. Nasıl yüzüne bakayım ki? Merakımı, isteğimi yorgun bırakmışım!
Bu bir nevi iç döküştür.
Bu bir nevi iç döküştür.
Çıkış yolları aramaya koyulmak için kolları sıvamaya başladım.
Mesela yeni bir iş imkanına erişmek istiyorum; bu belki de benim için iyi olacaktır. İç hırpalanmanın işle alakasını sorabilirsiniz? Sohbet edilecek insan yok. Oturup dakikalarca konuşabileceğim insan yok. Her biri çoluklu çocuklu olmalarına karşılık olabildiğine küfür ediyorlar. Bu küfürler kişisel olarak bölgesel noktalara değinecek kadar uzanıyor. Yaşlarını göstermedikleri gibi renkleri de her gün değişiyor. Sağlıksız insanlar!
Diğer tarafta aileye dönüyorum; burada da derin travmalar var ama çocukluktan kalma. Tabii bu da gün yüzüne çıkmayacağı anlamına gelmiyor. Farkında olmadan maruz kaldığım durumlarda bilinçaltımda bulunan o duyusal ya da duygusal canavarların kabuklarını yırtıp '' ben buradayım '' demelerine az tanık olmadım. Üzerine gitmem beni yıpratacağı için genelde kendimle baş başa kaldığımda ziyaretine uğruyorum. O travmalar iç dünyamda kalmalı. Gün yüzüne çıkarmam, bu yaşıma değin edindiğim, tanık olduğum, kabul ettiğim tüm davranışlarıma, eylemlerime, görüşlerime darbe niteliği taşıyacağını bilerek ziyaretime devam edeceğim. Zararını görmedim; faydasını da görmedim. Kanaması durmayan yara mı desem hayat veren güneş mi desem bilmiyorum.
Bilinmesi ve uygulanması gereken çok şeylerin olduğunu biliyorum. Sitem etmiyorum, haşa. Ziyaretine uğradığım çehremin bana gerçekliğini sunmasını bekliyorum. Yüzünde hep bir gülümseme, huzurla beni karşılıyor.
Bazen diyorum o gördüklerim (gülümseme, huzur) gerçek dünyadaki ben olabilir. Hani yalandan takındığım çehreler...
Bazen diyorum o gördüklerim (gülümseme, huzur) gerçek dünyadaki ben olabilir. Hani yalandan takındığım çehreler...
Bilmiyorum.
Bir dağın tepesine çıkıp ses tellerim patlayana kadar bağırırken ağlamayı istiyorum. İçimi saran tüm gafletten kurtularak saffete ulaşma umuduna sıkıca sarılmak istiyorum. Hep bir şeyleri istiyorum ama onun için adım atmıyorum. Bana zarar verecek, eksiltecek ne varsa koşarak yanına gidiyor, öz sağlığım olunca '' aman '' deyip yorgun argın hissediyorum.
Bir etkinliğe katılmanın iyi geleceğini biliyorum fakat bunun da bir kaçış olduğunu aklımdan çıkaramıyorum. Önce kendimle üstesinden gelmem gereken sorunu dışarıdaki yaşama davet edersem pek sağlıklı olacağımı düşünmüyorum. İç meselem olduğunda kaçmayacak mıyım?
Ziyaretimi sıklaştırmam mı yoksa bundan kaçmam daha doğrusu görmezden mi gelmem gerekiyor? Yorumlanacak birçok soru bırakmama rağmen öze ulaşmak için çetrefilli o yolları aşmaya hazır olduğumu da biliyorum. Bir adım sadece bir adım.
Olabildiğine iyi bir insan olarak bilinsem de bunu da kırmam gerektiğini düşünüyorum. Bir yerden sonra yaptıklarım normal karşılanıyor ve olması gereken davranışlar gibi hafızalara kazınıyor. Sürekli yaptıklarımı kestiğimde okların hedefi oluyorum. Yaparken iyi yapmayınca kötü olmak...
Evet, evet aslında biraz gaddar olmalıyım. Herkesi memnun edemeyeceğimi biliyorum. Değer verdiklerimi memnun etme girişiminde bulunmamda aslında boşuna. Görmediğim hiçbir davranışı, kimselere göstermememin faydalı olacağına inandım.
Konuyu nereye çeksem oraya gidiyor ve hemen şekil alıyor. Bu da demek ki her yere yetişmek için çabaladığımı gösteriyor. Bu çaba gösterisinden met edilmeyi beklemiyorum! Karşılık beklediğim söylenemez fakat şöyle bakınca ortalığı toza dumana bulayan kişinin ben olduğunu görebiliyorum. Herkes köşesine çekilmiş deminde yaşam sürüyor. Ben de toz banyosundayım.
Şimdi köşeye çekilmek için tozun dumanın dinmesini bekliyorum. Biliyorum ki yerime başkaları oturtulmuştur.
Kötü olmayacağım, iyi de olmayacağım. Kendi halinde bir rota üzerinde yaşamıma devam edeceğim; çevreme insan toplamaya girişiminde bulunmayacağım. Şunu net öğrendim ki çaba gösterilen şeylere emek katıldığında kişi(ler) değersizleşir. Çünkü tüm insani değerlerinizi çaba gösterdiklerinize sunduğunuzda saygı gösterecek bir yanını kalmayacaktır.
bu aralar; ah insanlar ah...
2 Yorumlar
Ne güzel yazmışsınız, bazı noktalarda kendimi görür gibi oldum.
YanıtlaSilİnsan içine karışmayı pek sevmem, aslında çoğu kişinin hal ve hareketleri, söyledikleri bana batıyor ve gergin hissediyorum. Kursa gittiğimde de bu durumu fark ettim, sessiz ama aynı zamanda agresif de biriyim. İnsanlara karşı hep nazik olmaya çalışan biriyim ama düşüncesiz davranan biri olursa karşımda ben de aniden sinirle tepki verebiliyorum. Sonra bana yakışmıyor diyorum ama çocukluktan beri hem inatçı hem gergin bir yapıdayım. Bu yüzden daha çok kendi içime dönük yaşamaya çalışıyorum. Bir şeyleri aşarız İnşallah.
Teşekkür ederim. Aslında bu kamburlar bizim için çok değerli şeylerdir, bunlarla hayata tutunuyoruz ve yol almaya çalışıyoruz. Bizim için sorun gibi görünse de için temelinde bizi güçlü gösteren kusurlardır. Bizimle yaşanan her şey güzeldir, değerlidir :) Gelişim gösterdiğimiz başka yönlerimiz, taraflarımız varken bu durumlarda yerimizde kalıyor olmamıza sitem edemeyiz. Güneş, bizim dünyamıza kırgın dokunuyor, ne yapalım :)
Sil