Mekân II
İki adam kapının yakınlarından saklanıyorlardı. Adamın mekândan uzaklaşmasını beklediler. Usulca takibe başladılar. İşlek caddelerden tenha sokaklara sonra tekrar işlek caddelere yöneliyordu. Başkaları tarafından takip edildiğini veya kendisine bakıldığını anlayan insanlardandı kahramanımız da. Bir banka oturdu. Az sonra iki adam karşısında belirdi.
Sahneye hayalini bırakan adam bankta oturan adama yaklaştı.
‘’ Merhaba bayım! ‘’ dedi.
Bir dakika sessizlik oldu. Hangisinin konuşmaya dahil
olacağına henüz karar verilmiş değildi. Kahramanımız yerinden kalktı, kendisine
seslenenin yanına yürüdü.
‘’ Buyurun, ne istiyorsunuz? ‘’
‘’ Bir şey istediğimiz yok, bir konuda fikrinize ihtiyaç duyduk ‘’ dedi.
‘’ Öncelikle tanışmıyoruz ve buna istinaden benim fikrime ihtiyaç duymanızı
gerektirecek hususta bulunmuyor ‘’ dedi ve devam etti. ‘’ Samimi gelmiyorsunuz.
‘’
Diğer adam atıldı,
‘’ Haklısınız, bizler ki samimiyetle yaklaşmayı bilmediğimiz için her
kime gidiyorsak samimiyeti yanımıza alamıyoruz ‘’ dedi.
Adam, son konuşanın çetin ceviz olduğuna kanaat getirdi. Yönünü son konuşana
çevirdi.
‘’ Öyleyse deyiverin, nedir bu merakında boğulduğunuz
şey? ‘’
Cevap vermeden önce sağ elinin içini yola doğru gösterdi.
‘’ Anlatacaklarımız uzun, yol arkadaşımız olmak istemez misiniz Cesim Bey? ‘’
dedi.
Cesim şaşkınlıktan nutku tutuldu. İliklerine değin bir titreme hissetti. Yüzlerini
ilk defa gördüğü bu insanlar ismini nereden biliyordu?
‘’ Bayım, bana bakar mısınız? Biliyoruz ve anlıyoruz.
Şimdi – bunlar adımı nereden biliyor – diyebilirsiniz. Biz biliriz. Biz birçok
şey biliriz, yeter ki öğrenmek isteyelim. ‘’
İki adam yürümeye koyuldu. Cesim, bu insanların niyetlerinin,
amaçlarının ne olduğunu kısa süreliğine anlamaya çalıştıysa da nafile. Cesim
hipnoz olmuşçasına adamlarla arasındaki mesafeyi kapatmaya koyuldu.
‘’ Bayım ‘’ diye ses duyan Cesim, hayalini sahnede
bırakanın kendisine döndüğünü gördü.
‘’ Bayım, bizler gördüğünüz gibi tekin insanlar değiliz. Tabii bu bizim kötü
olduğumuz anlamına gelmemeli değil mi, sonuç itibariyle kötü olsaydık
saklandığınızı bildiğimiz o mekânı yakıp yıkardık ancak biz ne yaptık,
ziyarette bulunduk. ‘’
Cesim, bu insanların kötülük yapmadığını biliyordu fakat an
itibariyle tekin bir yere götürüp öldürmeyeceğim ne malum – diye düşünürken diğer
adam atıldı.
‘’ Cesim Bey, aklınızdan geçenleri tahmin edebiliyorum.
Sizi ücra bir yere götürüp de ölümünüze sebebiyet verecek değiliz, biz sadece, sadece
‘’ dedi ve durakladı.
Diğer adam araya girdi.
‘’ Bayım, aceleye gerek yok değil mi? Zamanınız vardır. Sonuçta seslendirme
sanatçısı olduğunuz mekânda yakın dönemde bir vukuat boy gösterdiği haberini mekân
sahibenizden öğrenmiş olduk. ‘’
Cesim,
‘’ İyi de ihtiyaç duyduğunuz şey nedir, bana ondan söz edin. Yol boyunca
süslenmiş kelimeleriniz çekilecek gibi değil. Tekin olmadığınızdan söz ettikten
sonra pek ulvi kelimelere sığınarak konuşmalarınızdan içtenlik beklemeyin. ‘’
‘’ Cesim Bey agresif olmaya lüzum yok. ‘’
‘’ Bayım, bazen sessizlik güzeldir. ‘’
Cesim,
‘’ Tehdit mi ediliyorum? ‘’
‘’ Bayım kendinizi hafife aldırmayın. ‘’
‘’ Cesim Bey sizi imtiyazlı olmaya davet ediyorum. ‘’
Cesim korkusunu belli ettirmese de içten içe bir kopukluk bir tedirginlik sarmalına
dolanıyordu. Ağa takılan balık misali çırpınmaları boşunaydı. Telaffuz ettiği
her harf, aldığı her nefes, gözlerinin değdiği her cisim, nesne külfet olarak
omuzlarına dökülüyordu. Kamarasındaki çatlağın genişlemesiyle su alan geminin
batması gibi Cesim’de insan havuzunun olduğu dünyada boğuluyordu.
Bunların kim olduğundan ne yaptıklarına ve kendisinden ne istediklerine değin düşündükleri son kez film şeridi gibi gözlerinin önünden geçiyordu.
Devrim niteliği taşıyan düşünceleri, adımları, hal ve hareketleri artık teslimiyetçiliğe dönüşmüş vaziyetteydi.
‘’ Bayım, her şeyden önce yolumuz uzun bilmenizi isterim. Açlığa dayanıklı mısınız? ‘’
Cesim sanki kayıtsız kalmama adına, ‘’ Hayır ‘’ dedi. ‘’ Acım ve bir şeyler
yemeliyim ‘’ diye sürdürdü.
En yakın yerde yemek yedikten sonra tekrar yola
koyuldular. Yemek esnasından konuşma olmadı. Cesim rahat yemek yesin diye dükkânın
önünde duruyorlardı ve gözlerini Cesim’den ayıramıyordu. Cesim de yardım isteğinde
bulunmak yerine bunun çok anlamsız ve gereksiz bir davranış olacağı konusunda
kendisini kandırıyordu.
Yolun karşı tarafına geçtikleri sırada,
‘’ Cesim Bey, şunu çok iyi biliyoruz ki konuşmalarımız size güven vermiyordur.
Vermesi gerekir mi diye sormakta gerekir değil mi? Sizin dünyanızda nasıl bir konuma
geldiğimizi ancak siz bilebilirsiniz. Bizim tahminden öte bir düşünceye sahip
olmamız beklenmemelidir. Size itimat verme konusunda şimdilik geri durduğumuzu
bilmenizi isteriz. ‘’
Cesim bağırıp çağırmak ve sonrasında var gücüyle bu iki adama girişmek istiyordu.
Adımlarını, manevralarını, ataklarını olabildiğine kusursuz yapmalıydı ki en az
hasarla olay mahallinden uzaklaşmalıydı. Kendine güveni olmadığı gibi yorgunluğa
teslim olmuş bedenini bu maceraya sürüklediğinde bitap düşeceği netti.
Cesim havanın kararmaya başladığı yerden daha da karanlığa yolculuk içindeydi. Yanındakiler
iki yanına geçmişlerdi. Sessizlik had safhadaydı. Konuşulacak tüm konuları tüketmişlerdi.
‘’ Bayım biz sizi böyle tahmin etmemiştik. Hır çıkartırsınız sanıyorduk. Siz
her şeye razı gelmektesiniz. Bizim tekin insanlar olmadığımız konusunda size
en başında söylememize karşın bir tepki göstermediniz. Sizden beklentimiz insanların
arasında bağırıp çağırmanızdı ama yapmadınız. ‘’
Diğer kişide Cesim’in koluna dokundu,
‘’ Cesim Bey size açık konuşmamızı isterseniz ama durun az kaldı geldik
sayılır. Bakın şu rampayı aştık mı karşımıza sık bir ağaçlık yol çıkacak orayı
da geçtik mi terk edilmiş genişçe bir fabrika göreceğiz. Camları kırılmış,
duvarları yıkılmış, yolları aşınmış, çevresindeki ağaçlar evrene küsmüş bir halde
göreceğiz. Niyetimiz, aslında. Neyse geldik sayılır. ‘’
Cesim saatlerdir yanında bulunduğu bu insanların kendisini öldüreceğine kanaat
getirmişti ama niye? Niye öldüreceklerdi? Öldürülmesine mantıklı gerekçeler
aramaya koyulduysa da nafile. Zaman kısıtlıydı. Her adımda tarif edilen yere
yaklaşılıyordu. Bu adamlar yüzlerini gösterdiklerine göre Cesim'i öldürmeleri kesindi.
Öyle olmasaydı yüzlerini uzun süre tanık olmalarını sağlamazlardı. Hiddetle
yanına gelir, tehditkâr ses tonuyla Cesim’i köşeye sıkıştırır birkaç tane de
fiske atarlardı. Şimdi fiske atmayı bırakın kırıcı tek kelime etmiyorlardı. Cesim
ayak parmaklarını ayakkabısının tabanına geçiriyordu. Son bir hamle ile
üzerlerine atlamak istediği adamlar iki yana ayrılmışlardı. Saatlerdir bu
fırsatı sunmuş olmalarını fark etmeden itaatkâr bir şekilde yanlarında
ilerleyen Cesim şimdi deli gücüne erişerek haklarından gelmek için fırsat kolluyordu.
Etiketler: hikaye
2 Yorum:
peşindeki adamların maksadı ne tam çözemedim devam edecek sanırım
Evet hocam devam edecek
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa