Mutluluk, mutsuzluğun tutsağıdır
Etiketler: deneme
Etiketler: deneme
Etiketler: deneme
Etiketler: hikaye
I. Bölüm
Mersin’in ilk mahallelerinden biri olan Kiremithanenin
en uç sokağında bulunan tabiri caizse dokunsalar yıkılacak müstakil evden
yükselen dumanlar sokağı karanlığa buluyordu. Mahalle sakinlerinin yangını
söndürmeye gelmesine karşılık yangının büyümesi korkuları arşa çıkarıyordu. Yakında
bulunan evlere sıçraması an meselesi idi. Yangının olduğu, insanların panik
halde mücadeleye girdiği yerden üç yüz metre ötede odasında bilgisayar oyuna
dalmış olan Ekrem, yaşananlardan bir haberdi. Bilgisayar masasının üstüne
bıraktığı telefonu çalmaya başladı. Arayan Mert’ti.
‘’ Ne yapıyorsan olduğu gibi bırak mahalle gel ‘’
‘’ ne oldu, o bağırışlar ney öyle? ‘’
‘’ gel işte soru sorma‘’
Ekrem, korku ve
panikle telefonu kapattığı gibi ayağa kalktı, kapıya hızla yürüdü. Kötü bir
hadise olduğunu, bunun ne olabileceğini tasvip etmeye çalıştı. En uç tahminlerinin
de ötesinde bir hadise yaşanırken, adımlarını hızlandırarak mahalleye giriş yaptı.
‘’ Ekrem! ‘’
Ekrem ses duymadı,
kalabalıktan yükselen iniltiler çevreden saçılan diğer seslere baskın
geliyordu. Şahit olmak yerine kör olmayı içinden geçirdi Ekrem. Kalabalığı
yardı, ön saflarda kendine yer edindi. Gördüğü manzara yüreğini adeta eziyordu.
Yangının küle döndürdüğü tahtalardan yükselen çatırdama sesleri bir kemiğin
kırılmış hissini uyandırıyordu. Mert, Ekrem’in kalabalıkta bıraktığı boşluğu
takip ederek yanına geldiğinde Ekrem, Mert’i görür görmez, telaşlı tavrıyla kolundan
tuttu;
‘’ Nasıl oluyor ya‘’ Ekrem tedirgin ve korkmuş haliyle
cebinden telefonu çıkartıp Kerem’i aradı. Ulaşılmıyordu. Telefonu cebine
indirdi. Gözleri seğirdi. Ağlamaya başladı. İçeride Kerem’in babası vardı.
-
Kerem’in babası altı yıl önce kaza sonucunda
belden aşağısı tutmamaya başlamış, eşinden boşanma raddesine gelmiş, Kerem
araya girerek durumu düzeltmiş ancak annesi, babasına karşı soğuk davranmayı sürdürmüştü
ve kazadan sonraki davalardan gelen paraların çoğuna annesi el koymuştu. Annesi
güven verip, güvensizliği oynamıştı.
Kerem, Ekrem’e bir ara annesinin babası hakkında
‘’ ben hayatımı yaşamaya geldim, bu insanın sefil haline katlanamam ‘’ diye
söylediğini aklına getirdi. Boğazının düğümlendiğini hissetti.
Sinerlerini çalarak sokağın ucunda beliren itfaiye aracından atlayan çalışanlar
araçtan indiler, yolda park halinde duran araçları ve kalabalığı elleriyle
işaret ettiler. Yol olabildiğine dardı. Olay yaşanırken evi söndürmeye çalışan insanların
çabası görülmeye değerdi. Balkonlardan, pencerelerden hortum uzatarak yangını
söndürmeye çalışanların gözlerinden korku ve ısrarcılık beliriyordu. Sokağın
girişinde bulunan kalabalığın çoğunluğu kollarını göğüslerinin altında tutarak yangını
söndürmeye çalışan telaşlı insanları seyrediyorlardı. O sırada insanları yolu yavaştan
boşaltmaya, araç sahipleri arabalarını yoldan çıkarmaya başladı. Ateşin küçük tesirleri evin yanmayan kısımlarını da alevle buluşturuyordu. İçeride halen yangın irili ufaklı devam ediyordu. İtfaiye ekibi on dakika içinde yangını söndürdü.
İkindi vakti siyah dumanlar gökyüzüne yükselerek insanların çehrelerini kısa
süreliğine karartıyordu.
Çevredeki insanların simaları korkuyu yansıtıyordu. Ekrem kaldırıma oturmuş yere izlerken, dizleri arasına sıkıştırdığı başını kaldırdı. Ambulansın duvara yansıyan ışıklarını seyretti. Hemen yanında duran Mert ise dizleri üstüne koyduğu ellerinin hemen üstünde duran başını şöyle bir çevirdi sonrasında oralı olmadı, küle dönen evden yükselen dumanları seyretmeye kaldığı yerden devam etti. Mahalledeki kalabalığın meraklı gözleri yavaştan hüzne dönüyordu. Acil Tıp Teknisyenleri(ATT) hızla olay yerine geldiğinde bir polis ekibi de sokağın köşesinde yerini alıyordu. Ellerinde sedye ve büyükçe bir çantayla iki oda bir salonluk müstakil evin önünde bekleyen ATT görevlileri beş dakika boyunca içeriden çıkmasını beklediği itfaiye çalışanlarını beklediler. İnsanlar sabırsızlanıyordu. Küle dönmüş evden iki itfaiye çalışanı başlarındaki kastları çıkartarak yol kenarında bulunan kaldırıma yöneldi. Uzun boylu ve seyret saçlı adam kaldırıma otururken, arkasından gelen saçları beyazlamış ancak genç görünen adama dönerek, ‘’ bugün şans yok, üç ihbarın sonu can kayıplarıyla bitti. Çok üzücü. ‘’ Ekrem konuşmaları duyduğu gibi yıkıldı. ATT, görevlilerin kapının önüne getirdiği fermuarla kapatılmış bedeni sedyeye koydular. Kalabalığın arasından çat pat yürek yakan ağıtlar yükseliyordu. Bir canın hayata gözlerini kapatması normaldi fakat insanların ölüme şahit olmaları vicdanlarını kanatıyordu. Tahtalardan havaya yükselen kara dumanlar mahalledeki kalabalığı ağırdan ağıra çoğaltıyordu.
Etiketler: hikaye