14 Kasım 2024 Perşembe

göğün ve yerin arasına sıkışmış bir can II


                                                    Fotoğrafın alındığı profil


aralanan gözlerime süzülen o tat neydi

nereye gitsem,
nerede dursam,
ilerlediğim mesafeler tuzak,
ilerlemekten ürktüğüm dehlizler zindandır

dilim canına gönül bağladığında
ve adını bahşettiğim yerde,
yer yerinden oynamaya başladı

dağ yamaçlarından sarkan kayalar,
mevsimin terk ettiği kurumuş yaprak
misali göğün nefesinden yere süzülür

toprak bağrına dokunan terk edilmişe sarılmayı düşler
düş sahnesinden aleme yolculuğa çıkar
göğsünde ilahi gücün ikramlarını ve canlarını taşıyan toprak
analığını sahneler,
içinde besleyip büyüttüğü canları
İlahi gücün izniyle toprağa serer

bir karınca mineral eksikliğini gidermeye
yaprağın yanına ilerler,
ince adımlarıyla,
yaprağı henüz terk etmeyen yeşilliğe sarılır

tırtıl yaşamın renklerinden birisi olan seyrek yeşilliğe
iştah kabartır
az önce bir cana yaşam sunan yeşilliği
iştahla yemeye koyulur

toprak, bağrında beslediği evlatlarını
ana yüreğiyle sarıp sarmalarken,
bir yanını usulca eşeliyoruz

sonra derinlerine girmeye çalışıyoruz

bizim canımız için
canlara canan olan bir canı
ayaklarımızın altında bitiriyoruz

( devamı gelecek) 






Etiketler: , , ,

11 Kasım 2024 Pazartesi

göğün ve yerin arasına sıkışmış bir can

                                                               Fotoğrafın alındığı profil


Kırıldı göğün rengi,
parçalarıyla yere serildi
her can parçaları canına canan eyledi 
bir parça vardı ki
göğün temsilcisiydi

göğsüme batırdım,
kanlar yağmur tadında yağdı
damlalar değdiğinde canıma,
canım can oldu yaralarıma

serzenişle başımı göğe kaldırdım,
beyaz ışık huzmesi içime düştü
yara olan canımdan,
kurumuş yapraklar saçıldı

mevsimler isimlerini sessizliğe haykırıyordu
bir ses duydum ki
göğün adı,
göğsüme indi

İman!

güzeldi gözleri,
adına beslenen türkülerle birlikte
bir içimlik dua gibiydi
artık
kırıldığım,
koparıldığım,
örselendiğim yerlerimden çiçekler saçılıyordu


muhtacım 
bir serzenişle yükseklere sıçrayan harflerin ulaşmak istediği,
bir sessizlikle içime haykırdığım harflerin söz olmak istediği ve 
sarılmayı hayal ettiğim yere...

nereye gidiyor dediğim yola
dünyevi hazlarım, isteklerim devrildi
dönüp bakmak istediğimde
içimde ayaklanmalar başladı
bir yanıma ağır basarken
diğer yanıma ise tüy atfediliyordu
yönüme karar vermeliydim
ağır basan mı doğruydu,
hafif olan mı gerçekti? 

Devrilen yerlerimden parmaklarımın uçlarına basarak uzaklaştım,
ağaçların gövdelerine saklanmaya çalışan gölgeleri görürüm
ne ürkütücü ne de sevindirici; 
bir güç kalbimi sıkarken diğer güçte
kalbimi sevgiyle okşuyordu

aralanan gözlerime bir şeyler dokundu,
ruhum ayaklanırken
ağırlığım bedenimi yerine mıhladı

( devam edecek ) 




Etiketler: , ,

6 Kasım 2024 Çarşamba

Sevgi, duyguların toprağıdır


                                Fotoğrafın alındığı profil



Duygular insanların istekleri dışında gerçekleştiği vakit, vakitsiz bir tat damaklarına takılı kalır ve bunu devamlı isteme telaşına düşerler. Bu güzel kısmıdır; insan burada insan kalabilmeyi ayakta tutmuş demektir. 

Biraz daha açacak olursak,
duygular insanların yaşamına yön vermekten ziyade yön kazanmalarına sebebiyet verir. Bunu şöyle açıklamakta fayda vardır; insan sevgiye özlem duyduğunda buna ulaşmak için devamlı atılımlarda bulunur ve her defasında yakalamaya ramak kaldığı an kaybeder. Zamanla kişi bu duyguya düşman kesilmeye başlar. Halbuki yanı başındadır. Kendindedir, iç alemindedir. İnsan buraya yönelmez, toprağını kazıyarak derinlerine ulaşmak istemez. Bunu başkalarından bekler. İşlenmeyi bekleyen topraklar işlevsiz bir şekilde güneşin hazin sıcaklığı karşısında güçsüzleşmeye ve kuraklaşmaya başlar. Haliyle duygular şelale misali yüksek dağ yamaçlarından yere düşerken insanın gönlüne damla damla serpilir. Bu da meydanı dünyalara bedel olan iç alemdeki kuraklaşmayı dindirmeye yetmeyecektir. İnsan tüm yolların kendisine çıktığını unutarak, başkalarının seslerine kulak kabartarak meydanını terk etmek isteyecektir. Karşılarına engeller çıkmayacaktır. Hayat insanı güçsüz düştüğü ve yaşamdan vazgeçtiği durumlarda engelsiz yeni yollar önlerine serer. Kişi devamlı engellerle mücadele içinde sürdürdüğü yaşamına geri dönmeme adına engellerden yoksun bu yolu koşarak sürdürür.

Duygular geride kalmaya başlar. Kişi riyakarlığın sunduğu görsellere, güzelliklere hayran gönülle bakmayı sürdürür. Ayaklarının altındaki yol geriye dönüp bakmadığı sürece devam edecektir. Bir gün geriye dönüp baktığında geçmiş ayaklarının altından kayıp gidecektir. Önüne dönüp kaldığı yerden devam etmek istediğinde yol artık duvardır. İnanmak istemez ve yüzünü duvara çarpar. Geri geri gidip tüm gücüyle ileriye atılır ve sonra güm... Yere düşer, yüzünde ağrı, gözlerinde kahır, dilinde yalvarma, düşüncelerinde riyakar görüntülerin ve hislerin tutuklanma anlarına tanık olma, elinden tutmak istediği her görsel tuttuğu yerden koparak elinde kalması.

Kimse size bir duygu yansıtmaz. Sizde tezahür olan duygu(lar) yakıştırdığınız kişi ya da  kişilere sunduğunuzda önemli olur(lar). 

O vakit ne diyoruz; duygular bizimle büyür ve bizimle ölür. 

Siz özlem duyduğunuz duygu için atılım gösterip yollara koyulduğunuzda yukarıda da belirttiğim gibi engelsiz yollarda ilerlersiniz. Cengi olmayan, mücadelesiz kazanılan duygular ne tat verir ne de huzur verebilir ve yanınıza yakışabilir. 

Güzel bir sözün tesirine kapılmanız ise kendinizden uzak tuttuğunuz kelimelerin dile gelmesi olarak görebiliriz. Kalbin bir köşesinde uslanmaz bir çocuğun sevgi sözcüklerini sakladığı odaları vardır. Biz içimize akın eden sevgileri, güzellikleri, hüzünleri bastırmak için toprağa güç kullandığımızdan ötürü çocuksuz sözcükler kendilerine yer aramaya koyulurlar. Yine kalbin bilinmeyen, tozlanmış ve de terk edilmiş odalarına pusmuşlardır. Size hep seslenir de siz duymazsınız. Çünkü toprağınızı işlemiyor, hayat sunacağınız filizleri toprağınıza sunmuyorsunuz.

Ardı arkası kesilmeyen isteklerle duyguların peşinden koşuyorsunuz.. Tohum elinizde, toprak bünyenizde, yağmur suları yüz hatlarınızın kıvrımlı yollarındadır. Asırlar boyunca toprağınıza can vermeniz sevinç gözyaşı yeterlidir.

Arayışlar, aramaya girişmeler toprağınızı terk etmekdir. Terk edilmiş bir toprak işlevini hiçbir zaman unutmaz ancak dargın kaldığında hiçbir yağmur, hiçbir sevinç o toprağı beslemeyecektir. 

Hak vermelisiniz ki üzerinizde tepinip durduğunuz, yeni ve engelsiz yolların uçsuz bucaksız uzunluğu ayaklarınızın altındaki toprakla mümkündür... Devamlı yalana ve riyaya aldanarak ağırlık olduğunuz toprak bir gün size, sizin ona ettiğiniz ihaneti sunmaz ancak toprağındaki verimi sizden mahrum bırakır. Bu da yağmalanmanıza sebebiyettir.

Birileri size ziyarete geldiğinde işlevini yitirmiş toprağınızı gördüğünde, gönüllerinde hediye olarak getirdikleri çiçeği toprağınıza ekmeniz için verir mi? Hayır. Geri dönüp uzaklaşır.

Sizde duyguların özlemiyle ömrünüzü tüketirsiniz... 




Etiketler: , , ,

13 Kasım 2023 Pazartesi

Dışardan gelen söylemlerle beslenen insan(lar)

Allah'ın hepimize bir imkan sunduğu bu yaşamda herkes ideallerinin peşinden koşarak kendilerine değer verme aşamasındadır. Ancak bunun bir tık ilerisinde veya gerisinde bulunanlar yaşam döngüsüne zarar verenler olarak karşımıza çıkmaktadır. Öyle ki bu eylemde bulunanlar doğa dengenin onarılmasını zorlayacak bir durum içerisinde olurlar. Doğal dengeye örnek olarak şunu söyleyebiliriz. Kendilerinden çok başkalarının istekleri doğrultusunda yaşamak, bir konuma ve bir güce erişme girişimini daha çok yine başkalarının takdirlerine bırakmak... 

Genel itibariyle '' başkaları ''  için yaşam sürme güdüsüne sahip olanlar, insan doğasına büyük ihanet etmiş olurlar. Bunun giderilmesi mümkün olsa da gerçekleştirmenin zor bir imtihan olduğunu unutmamak gerekir. İnsan yaratılış gereğince hayatta kalma iç güdüsüne sahiptir ancak bu zamanla evirilerek basit bir döngüye girmiştir. Bu basit döngü insan doğasını hafife alanların sığındığı yegane alandır. 

İnsan temelini oluşturan '' algılar ve duygular '' yaşam boyunca varlığımızın iç hanesinde keşfedilmeyi beklemektedir. Keşfetmeyi başaranlar yeni yolların keşfine yönelir. Keşfedemeyenler yine başarısız insanların '' söylemlerine '' aldanarak o yolun yolcusu olurlar.

Hiçbir duygu yoktur ki anlamını, başkalarının isteklerine göre şekillendirsin. O vakit her duygu insanın iç hanesinde kalmalıdır. Duygular kişinin kendi keşfiyle alanlarını inşa etmelidir. Belki burada şu soru akla gelebilir? İnsanın iç hanesinde keşfedilmeyi bekleyen duygulara başkalarının etkisi nasıl olabilir? 

Seslenerek... İnsan övülmeyi, takdir edilmeyi, sevilmeyi her zaman zirve olarak görmüştür. Bu hislerin yaşattığı büyük ya da küçük ataklar kişilerin tüm kapılarının açılmasına vesile olur. Vicdanın kaybını yaşayanlar açık kapılara hücum ederek talan işlemlerine ağırdan başlarlar. Kişi yine başka insanların söylemlerinin sarhoşluğuyla alanının katı duvarlarını artık önüne indiremeyecektir. Hafifleyen zihin, genişleyen damarlar insanı müthiş bir rahatlık içerisine hapseder. Haliyle kişi kendi alanının istila edileceğinden habersizdir. 

İnsanların zaaflarıyla beslenen istilacılar yine insanların duygusuz yanlarına aldanarak kendilerini kaosa sürüklemişlerdir. 

Bunun başlıca sebebi, kişilerin önceliği olan ve keşfedilmeyi bekleyen duyguların tadına kendilerinin bakmamasıdır. İnsanın iç hanesindeki duygular dışarıya kanat çırpmak için gün sayarlar. Çünkü beslenmeyi ve ilgi görmeyi isteyen duygular bunu kişinin kendi dünyasında yaşamayınca yönünü dışarıya çevirmesi doğaldır.

Yıllardır süre gelen söylemler '' duygularını dile getiremiyor. ''
'' Duygularından habersiz '' ya da '' duygularını saklıyor. ''

Örnek verdiğimiz her bir cümle aslında kişinin kendi hazinesinin bilincinde olmayışından kaynaklanıyor. İçe dönmeyi, iç hanesinde zaman geçirmeyi ya da kendisiyle vakit geçirmekten kaçınmayı kurtuluş olarak görenler haliyle istila edildiklerinin farkında değillerdir. Onlar iç hanelerindeki duyguların keşfinde hissedilmesi gereken kıvançlardan, düşüncelerden habersiz kaldıklarından duygu açlığı çekmeleri normaldir. Dıştan gelecek söylemler de bu açlığı bir nebze olsun giderdiğini fark eden kişi, dıştan gelecek ilginin, sevginin ve söylemlerin bağımlılığını çekecektir. 

İnsan doğasındaki algılar ve duygular herkesin yaşam alanında bulunurken, bunun zorlayıcı olduğunu ve zaman kaybı olarak görenler temelinde '' insan doğasına aykırı '' davranışlara yönelmesi kaçınılmazdır.

Günümüz buna gerçek bir örnektir. Birçok insan kendine değer vermenin nasıl bir his olduğunu bilmiyor. Herkes '' kendi için yaşadığını '' söylemesine rağmen yine de insanların takdirlerine ihtiyaç duyuyorlar. Bu da kendilerini keşfetmenin zor yanlarından kaçmanın bir belirtisi olarak görülebilir.

Çocukluktan başlayan ve ileri safhalara kadar süren bu girişim insan için çok gereklidir. Unutulmamalıdır ki dünyadaki hiçbir şey insan temelini sağlamlaştırma adına üretilmemiştir. Üretilenlerin %90'ı zarar %5 şüpheli bilgi geri kalan %5 ise kişinin kendi algısında sakladığı gerçeklerdir yani kendi inancıdır.

Devam edecek... 


Etiketler: , , , ,

3 Şubat 2023 Cuma

Karanlıktan yükselen senfonim





Derinlerimde, ulaşılması zor yerlerde çığlıklar eşliğinde yükselen şarkıların mırıltılarını duyabiliyorum. Keşfine çıkmaktan korktuğum derinliğimden arşa yükselen bu sesleri daha iyi dinlemek için karanlığa giriyorum. Karamsarlığın timsali olan karanlıklardan söz etmiyorum. Piyano tuşlarından yükselen sesleri andıran çığlıkları en iyi resmedecek ve anlamamı sağlayacak yerdir, karanlıklar. 

Sabahın ilk ışığı sokağa dökülmeden ben çoktan ayaklanmış, ellerimi ceplerime yerleştirmiş, sırtıma vuran ayazın o iç ürperten soğuğundan kaçma adına başımı omuzlarımın arasına alarak, titreyen bacaklarıma aldırış etmeden yürüyüşe çıkmıştım. Yolun köşesine varmama az kalmıştı ki bir kedinin acı sesleriyle irkildim. Başka kedilerin akıbetinden kaçma adına devamlı sağa sola koşturuyordu. Diğer kediler yakaladığında sert pençelerine maruz kalarak yere bir avuç tüy bırakıp kaçmaya devam ediyordu. 

Bizlerde böyleyiz aslından. Bizi kedilerden veya diğer canlılardan ayıran tek özellik hiçbir özelliğimizin değerini bilmiyor olmamızdır. Bizlerin değerin özünü hissetmesi için önceliğinde ya da sonrasında acı bir tecrübeye sahip olmuş olmamız gerekiyor. Sıradan bir anda özelliklerimizin değerini bilmemizin olanağı yoktur ve diyelim öğrendik o zaman da tepkilerimiz, imalarımız iyiliğin rotasından çıkmaya başlar. - Bize ait, bizden başka kimsenin tatmayacağı, anlayamayacağı bir duygu durum içinde bıraktığına inanırız. - Haliyle kavgalarımız, hır çıkarmalarımız yerini almak için ellerini ovuşturarak meydana toplanmaya başlar. Bizler duygusal yönelimlerle meydana inerken, kedilerde yaşama adına meydana toplanır ve savaş başlar. 

Kedilerin savaşı kısa sürer. Seri ve hızlı yapıları gereği birçok darbeye maruz kalmalarına karşılık birçok darbeden de kurtulur. Biz insanlar seri ve hızlı olmadığımızdan ötürü her darbeye ağır ya da hafif bir şekilde maruz kalırız. Kediler gibi değiliz; dışarıda kalmayı bilmiyoruz. Bir kedinin, birçok kedi tarafından telef edilmesinin mümkünü yoktur; bunu insanlar için diyebilir miyiz? Hayır. 

İnsan derinliğinde kaybolmayı bilmediği için, en küçük ses karşısında dikeliyor ve sağa sola temkinli ve tedirgin halde bakıyor. Güçsüzlüğü bu yüzdendir ve yine bu yüzdendir kalabalıklar arasında kendini iyi hissetmesi. 

Dalından düşen bir yaprağın süzülüşündeki ahenge kim duygularını bindirip seyahat ettirmez ki? 

Süzülen yaprağın yere düşmesini fırsat bilerek ayakları altında kimler ezmez ki?



Güneş binlerce metre yüksekliğindeki dağların sivri uçlarından parlak ışıklarını yer yüzündeki varlıklara dokundurmasına nasıl da içleniyorum. Dokunduğumda sıcaklığını hissettiğim o ışık huzmeleri, derinliğimden yükselen mırıldanmalara adeta can veriyor ve yükselen tınılar daha sıcak, daha duygu yüklü geliyordu. Öncesinde acı serzenişleri andıran sesler artık ılımlı ve cana dokunuyor.

Aydınlığından uzaklaşmak istediğim dünyaya sırt dönerek senfoniyi dinlemeye, karanlığa yürüyorum.


Etiketler: ,