Donanımlı insan modeline ulaşmak için aşılması gereken o yolların hangisinde ayakta durabiliriz? Şöyle düşününce zorlayıcı yanı olmasına rağmen ileri dönemlerde insana müthiş haz ve güven aşılayan bir eylemin, insan ruhuna ve bedenine sunduğu o ihtişamdan mahrum kalmak... Devlet mekanizmasının insanlar üzerinde sergilediği '' ideoloji '' argümanı düşünmekten, algılamaktan ve de sorgulamaktan uzak tuttuğu kadar insanı kendisinden uzaklaşmasına vesile olmaktadır. Bunun farkında olanlar bataklıktan çıkmak için çırpınırken diğerler…
Fotoğrafın alındığı profil Hepimiz mutsuzluktan kaçıyoruz. Oysa, mutluluğun karşısındaki tek gerçek duygudur mutsuzluk . Kısa süreli hatta anlık gerçekleşen olayların (mutlulukların) '' bekleyeni '' olmak yaşamınıza an itibariyle saygısızlığı enjekte etmek değil midir? Ziyadesiyle mutsuzluk, bir bakıma mutluluğun gerçek yüzü değil midir? Mutluluk, bir anlamla bütünleştiğinde '' değerli '' olacaktır. Mutluluğun tek başına bir anlam ifade ettiğine tanık olunmamıştır ve mut…
Sınırını bilmeyen insanların çoğalmasına mı yoksa her konuya pata küte girerek patavatsızlık yapanlara mı meydan okumalıyız? Hangisini düzeltmeliyiz? Belki de en iyisi uzak durup, görmezden gelmektir. Fakat uzak durmak, sessiz kalmak herkesin yapabileceği bir şey değildir. Zira bu tipteki insanların hayatımızın bir bölümünde her daim karşımıza çıkacak olmaları ileride '' katlanma '' evresine girmemize neden olmayacak mıdır? Birilerinin '' davranışlarını '' kabullenmek kadar aciz bir durum olamaz diye düşünüyor…
- Sanıyorlar ki sessizliğimle mutluyum. Konuşmaya başladığımda bilmiyorlar ki altında kalacaklar. Öyle küçük harflerle konuşmayacağımı biliyorum. Alışkın olmadıkları için susuyorum. Sessizliğimle kalarak kendimi büyütüyorum. İnsanlara inancım kalmadı, güvenim ise hiç kalmadı. İsmi güven olan herkesi öldürmek istiyorum. Bir kelimenin insanda bıraktığı zayiatları görmemek zor olmasa gerek. İnsanların yüzleri... Herkes umutsuz, yarınsız, huzursuz... Herkesin dalı kırılmış, herkesin öfkesinin közü altında kalmış. Kimse ağzını açıp konuşmaya cesare…
I. Bölüm Mersin’in ilk mahallelerinden biri olan Kiremithanenin en uç sokağında bulunan tabiri caizse dokunsalar yıkılacak müstakil evden yükselen dumanlar sokağı karanlığa buluyordu. Mahalle sakinlerinin yangını söndürmeye gelmesine karşılık yangının büyümesi korkuları arşa çıkarıyordu. Yakında bulunan evlere sıçraması an meselesi idi. Yangının olduğu, insanların panik halde mücadeleye girdiği yerden üç yüz metre ötede odasında bilgisayar oyuna dal…
Kuşkusuz güzel bir etki bıraktığını söyleyebilirim. Aşağı kısımda yaşadığım ve de maruz kaldığım iyi kötü izlenimlerden söz edeceğim.
Adler, toplumcu bir anlayışın savunucudur. İnsanın yalnız başına pek bir başarıya ulaşamayacağını söyler. İnsanın güçlü ve kendine yeten birisi olmak için toplumla birlikle ilerleyip sosyalleşmesiyle mümkün olduğunu beyan eder. Toplum felsefesine erişen birinin kendisini yönlendirmesi, tanıması bütüncül bir anlayışla ortaya çıkacağını savunur. Savunduğu anlayış ise bireysel psikolojidir. Sosyolojik olarak toplumla ilerlenmediğinde ve ayrı bir yol izlenildiğinde pek saygınlığa erişilmeyeceğini de dile getirir.. İnsan, varlığı gereği yine insan…