Kayıtlar

Anılar baskınları sever;

Resim
  İş yerinde :)   Zaman vakum misali tüm anıları gezintiye çıkartan dilimdir  insanın ansızın geçmişe dönmek istemesi bu sebeptendir. Anılar tozun içinde aydınlık görüntüye kavuşmak adına birbirlerini geçmeye çalışırken, zaman " ben buradayım " der gibi en alakasız anıyı dipten zirveye taşır. Cana bir şey dokunur. Tüm nüansları geçmişe götürür. Burun sızlatan bir kokuyla kısa süreli sevinç yumağından geçeriz. Anılar biz istediğimiz ölçüde hatırlandıkça ruha dokunmaz. Dokunması için zorlarız.  Ansızın gelen bir anı ziyareti bizi heyecanlandırır ve ruhumuzun birçok noktasında dokunuşlar hissettirir.  Fakat bizim gittiğimiz anılar tüm güzelliklerini sunmaz. Penceren sadece siluetini gösterir. Bize gelen anılar tam manasıyla gelir. Anılara gitmek ya da uğramak gelmesini beklediğimiz anıların uzakta kalmasına neden olur. Düşmeyin!  Hiçbir anının peşine düşmeyin. Ziyaretine uğradığınız anılar hislerini sunmazlar. Bunu sizde fark edebilirsiniz.  Yüzeysel olar...

Erişim engeli;

Resim
Savaşlar, kıtlıklar, ölümler, yangınlar, devrimler, virüsler, hastalıklar meydana geldi. Yaşamın bu kötü ve iz bırakan yerleri biz insanlara büyük etkiler bırakmasına ve sonrasında daha iyi bir yaşam sunma iştahına sürükledi. Sonra bu iştahımız boğazıma durdu. Hiçbir şeyden zevk ve neşe almamaya başladık... Şimdi de gülmeyi unuttuk.  Bu aralar insanlara ulaşılmıyor. Kimilerinin derdi kimilerinin sorunları bazılarında paylaşmayı istediği sevinçleri var. İnsanlık pazarında duygu satışı tamamıyla raflardan kaldırılmış. Tezgahların arkasında insanlar asık suratlarıyla duruyorlar. Bir konuda yardım isteyenlerin yanlarına gelmesiyle terslemeleri bir oluyor. Bu da yetmezmiş gibi sırt dönüyorlar.  Farkına vardığımız bu durumlardan sıyrılmışız gibi kendimizi ödüllendirmemiz mi gereklidir yoksa bu durumun içerisine girerek pay sahibi mi olmalıyız? Muallak.. Adını sanını bilmediğim insanları dinlemek veya onlarla yazışmak istiyorum. Hepsinin biliyorum ki derinlerinde bir yerlerde söz edi...

Her telden # 1

Resim
Güldüğüme bakma, ağladığıma ise kanma. Bana inanma. Ben, kendinden bir haber, dünyaya sağır, insanlığa düşman, Tanrıya haykırı davranışlar sergileyen insanım. İnsanım. Evet, insanım. Kısa süreli yalnızlıkların benden doğurduğu sonuçlara değinmek istemiyorum. En son bir tanıdığıma anlattığımda kendisini şehrin en eski köpründen attığı haberiyle sarsıldım. Kısa süreli bir şaşkınlıktan sonra kendime gülümsedim.  Dışarıdan kolay ve zahmetsiz bir yaşam sürdüğüne kanaat getirdiğiniz kişilerin, henüz görmediğiniz, ulaşamadığınız yerlerde nelerle mücadele ettiğini ve nelere maruz kaldığını bilemeyiz. O kişi de benim yaşamımı alaya alıp, kendince bir kalıba oturtup ona göre yorumlamıştı. Kapalı kapılarımın ardından konuşuyordu. Oysa duyuyordu kapının ardında ki gürültüleri... Kendine inandırdığı gerçekliklere yüksek sesle konuşurken, gürültülerime sağır kalmıştım.  İnanın sadece kapıyı araladım. Yüzüne çarpan bir esintiyle yere düştü. Sersemledi. Yüzünü bir müddet göremedim. Toz bulutu...

Zihnimin sakinlerini dinliyorum

Resim
Bizim kaybettiklerimizin pek bir önemi olmadığı gibi kazandıklarımızın pekala önemi yoktur. Şöyle ki yaşama geldiğimiz dünyayı bizden öncekiler ilerlemesi için sistematik olarak bir düzene tabii tutmuşlardır. Haliyle her gelen nesil sisteme yeni dişliler monte ederek daha kapsamlı ve güçlü bir yapıya doğru ilerletme durumundadırlar. Güçlü bir yapı olması onun istenilen bir şey olduğu anlamını doğurmasın. Hiçbir sistem insanlar tarafından kabul edilmez fakat sistemler yine insanlar tarafından inşa edilir.   Aramızda insanlığı Tanrılaştırmaya sürükleyen bir kesim bulunmaktadır. Duygular öncekiler gibi gerçekçi değil. Yaklaşımlar keza öyle. Örnek verecek olursam, insanlar iradelerini çok yüceltirler ve bu da insanın duygularına yön verebilme kabiliyetine eriştiğini sanmasını sağlar ki bu da insanın kendinde Tanrılaştırma olgusuna girişmesini sağlar. İnsan öz sahibinin yaratan olduğunu aklından ve gönlünden çıkartırsa yönünde sapmalar olacaktır. Devamlı kendini yüceltme eğilimden yoks...

Hadi, güzellikleri bulmaya gidelim mi?

Resim
Kimselere haber vermeden hazırlanıp en yakın otogara yürüyerek gidip bir bilet alıp otobüsün gelmesiyle bu şehirden gitmek istiyorum. Meselem insanlar değil, sorunlarım hiç değil. İçimden geçenlere seyirci kalmaya tahammülüm kalmadı. Adını koymadığım bu yolculukların birinde de varlığımı içime atıp yollara koyulmak istiyorum. Kimselerin yüzüne bakasım gelmediği gibi aynada tanık olduğum yüzüme de sırt çevirdim. Bu benimle ya da insanlıkla olan bir kavgam değil. Bu kendimi bulma yolculuğudur.  Neresinden tutarsam tutayım elimde kaldığına şahit olduğum hayatın bana sunacağı şeyleri kısıtlıdır. Farkına vardım. Çünkü her sabah bir yanımın zerrelere ayrılışına tanık oluyorum. Burukluk mu desem, sancı mı desem tam bilmiyorum. Dediğim gibi adını koyamadığım bir hayatın sahte rollerini kendime ima etme derdinden kurtulmalıyım... Bu benim hayatım olmadığı gibi başkalarının isteği ve doğrultusunda yön verdiğim bir arzu benliğidir.  Ne zaman kendime baksam veya insanları seyretsem herkes...

Kendimle Söyleşi #2

Resim
insan anlamlı bir hayat için neler yapmalıdır?  Hayata anlam kazandırmaya çalışmak değerli bir atılım olarak görünse de aslında içten büyük zararlara gebe bırakacaktır. İnsan hayatı kendiliğinden anlamlı ve anlamsız bir yolculuğun içine girecektir. Her insanın hayatı bir bakıma anlam deryasında yüzmektedir. Buradan çıkartacağınız manalar neticesinde nerede ve hangi konumda olduğunuzu görebilirsiniz. Anlam kazandırmak için yapacağınız her şey hayatınıza anlam kazandırmaktan ziyade kendinizi geliştirmeye yarayacaktır. Gelişmiş bir kişilik, benlik hayata anlam sunmaz. Hayat, anlam yolunda hiçbir etkiye aldanmayarak ilerler. İnsan bu yolculukta etrafına gelişimlerini gösterebilir.  Anlamlı bir hayat kime ve neye göre diye de söylemeden edemeyeceğim. İnsanın anlamlı olmaya çalıştığı vakit belki de anlamsız bir görünüme veya fikre sahiptir. Bu bakımdan hayatı anlamlı gösterme çabasına girişmemekte fayda vardır.  Kuvvetli akıntıların arasında ilerleyen hayat, anlam deryasına gir...

Kendimle Söyleşi #1

Resim
Baktığımızda değerli bilinen şeylerin arkasında kalabalıklar olduğu görülüyor? Öyleyse değersiz olan bir şey de çoğunluk sayesinde değerli olmaz mı ? Değer yargılarının neyi ima ettiğiyle orantılıdır. Başkalarının değerli gördüğü şey başka kutuplar için değersiz olabilir. Bu bakımdan değerin önemi değer verenlerin nezdinde kıymetlidir. Döneminin en vahşi insanı olarak adlandırılan Hitler, Avrupa için korkulan ve değer gösterilmeyi hak etmeyen bir kişi olarak bilinirken, kendi halkının büyük çoğunluğu tarafından değer görüyordu. Toplum değer yargılarına başvurduğunda '' haklı '' yanlarıyla beslenmeye başladılar. Sonuç itibariyle ülkeler arası savaşın fitili atılmıştı. Kimsenin geri dönüşü yoktu. Burada milliyetçi duygular değerin ayyuka çıkmasını sağladı ve kenetlenerek savaşa atıldılar.  Yeryüzünde zıtlığın hüküm sürdüğünü unutmamalıyız. Tüm insanlık aynı anda bir konuya, bir şeye değer veremez. Böyle olması durumunda yaşamın dengesi bozulur. Fikirler, yaşam tarzları, ...