Kayıtlar

Çorak coğrafyanın çiçekleri

buradan bakınca yolun uzunluğu bir nebze içimizi sevince uğratsa da hayatın içine girdiğimizde zaman ışık hızı misalinde ilerliyor ve bizleri olabildiğince geride bırakıyor. Bir gün şöyle bir geçmiş dönemi hatırlatacak eşyayla, olayla veya düşünceyle karşılaştığımızda arkasından bıraktığı esintiyle zamana aramaya koyuluruz. Zamanın sırtına ne çok anılar bırakmışız. Gerçi anlamsız ve içi boş geçen günleri de yük sayarsak nasıl da kendimizi ihmal ettiğimizi anlamış olur muyuz? 365 günün 20-30 hadi olmadı 50 gününe anılar biriktiriyor geri kalan günleri hayatın sıradan ve olağan şeyleriyle meşgul oluyoruz. Bugün, diğer günden farksız geçiyor. Arada küçük değişiklikler olsa da kalıcı bir etki uyandırmadığından dolayı aklımızda fazla kalmamaktadır.  Küçük mutluluklar da tadılması gereken büyük mutluluklara nazaran daha hissiyatlı ve sıcaktır. Küçük mutluluk, büyük mutlulukların arasında bulunurlar ve fark edilmesi zordur. Çünkü rol model olmalarında üzerlerine yoktur. Küçükler, büyükler...

Heybemizdir bizi taşıyan

Resim
Düşünceler insanın temelini oluşturur. Hangi düşünce ne kadar zuhur ederse kişinin hayatında o kadar sağlamdır. Tabii bu düşünceler kötülüğü de temsil edebilir. Kötülükte haliyle bir mertebedir. Ancak insan doğrunun ve yanlışın karşısında bir seçim yapmak zorundadır. Denilebilir ki bu seçimde kim kötülüğü seçmek ister?  Seçimler çoğunluğun değil azınlığın tarafında daha güçlü bir duruş sergiler. Şöyle ki doğruyu seçenler, doğrunun etraflarında dolaştığını bilirler. Doğruluğun sebebiyet verdiği öz inanç veya sağlıklı düşünceler akıllarından ve ruhlarından çıkıp yanlarında bulunur. İnsan çocuklar gibi şen ve masumlardır. İnsan bu masumluktan ötürü gafil avlanır. Yanlışın seçeneğine yönelenler az olsa da netice itibariyle güçlü olmak zorunda olduklarını bilirler. Çünkü temeli pek güçlü değildir ve bunun içinde tüm güçlerini birleştirip istekli ve dirençli duracaklardır. Haliyle yanlışın tarafında olanlar, doğru karşısında zayıf düşeceklerini bildiklerinden ötürü; tüm yolların aşıldığı...

Sevginin dili mutluluktur

Resim
                                                                Fotoğrafın alındığı profil Parmaklarımın ucuna basarak ilerlediğim yolun bir nefeslik dinlenmeye yerine vardığımda, göğün semasında bulutlar güneşin huzmelerine sarılmış vaziyette dağın yamaçlarına seriliyordu. Günün gecesi veya gündüzü yoktu; evren aydınlığın görkemiyle birlikte gecenin ihtişamını aynı sahnede gösteriyordu. Yıldızların tozları yağmur misali okyanusların üzerine düşüyordu. Yıldız tozlarının yağmuruna yakalanan balıklar okyanusların üst ince tabakasını yırtarak sevinçlerini sunuyordu. Ayaklarımızın üzerinde durduğumuz sürece ödüller kazandığımız bu yaşam içerisinde ne hikmetse kötü bir düşüncenin esiri olduğumuz an, tüm işlerimizde sekmeler ve aksilikler meydana gelir. Sevgi, insanın erişebileceği en üstün mertebedir. Sevginin zerresi bile bir insanın...

Ruhunuzu köhneye teslim etmeyin

Resim
                                                                  Fotoğrafın alındığı profil      Hayat, her şeyin olacağına varması için zamanla yolculuk gerçekleştirir. Bizler zaman ve hayat arasına sıkıştırılmış canlılarız. Yolun doğruluğuna ulaşmak için türlü izlere tanık oluyoruz fakat ileri atacak adımın kuvvetini kendimizde bulamıyoruz.  Bizden önce o yolları arşınlayanların bıraktığı izlerin derinliği gözlerimize çarptığında yere mıhlanıyoruz. Bazı kimseler prangaları arkalarından sürükleyerek ileriye atılırlar. Belirli mesafeden sonra derin izlerin üzerine basarak kah bedenleri yarıya kadar batıyor kah bir karış kadar yerin içine giriyorlar.  Bu engebeli yolun girdabından kurtuldukları an patika yol açmaya başlarlar. Cesaret gösterenler ayaklarına bağlanmış prangaları engellerin arasında bır...

Sistem, kırılgan ve hassas bırakır

Hayatlarımız sisteme bağlı bırakılmış durumda ilerliyor. Bu da güzelliklerin ve iyiliklerin önünü kesmektedir. Bizler, '' ne yaşayacağımızı '' bilmeden bir yolculuğa çıkarıldık. Kimseler durmamızı istemedi. Bu yolda herkes yürüyor. Beraber yürüdüklerimizin yüzleri umutsuzluğu, kederi, hüznü yansıtıyor. Herkes mutlu olmayı istiyor ama kimse mutluluğu kendilerinde aramıyor. İnsan, kendisine sunması gerekenleri başkalarından bekleme umuduna giriyor. İçten gülmelere hasret kalınmasının tek sebebi beklenti içinde kalınmasıdır. İnsan neden bir beklenti içine hapsolmak ister? Çünkü, değerli olduklarını duymayı isterler.  Bağ, düğümlünü çözmeye başlar.  Kendinize zaman ayırdığınız anları düşününce bunun sadece sistemin içindekileriyle mümkün olduğunu göreceksiniz. Bağ, düğümlü kaldıkça dışarıya kapalıdır. Yer ve sınır bilir. Dışarıdan her duyduğunuza yer açmayın ki hududunuz kirlenmesin. Hayatınızda gereksiz bir yığın bilgi var. Bunların yerine insanınıza değer katan yollara gi...

yaşam, serüvendir.

Kimse zamanın ötesine ve üzerine binip yolculuk edemez. Zaman kendi başına bir eylemdir. Andır. Anda kalmak... Ne güzel değil mi, zamana yaslanmış bir hayatı yaşıyoruz; yaşamaya çalışıyoruz. Her şey anlık gerçekleşiyor. Zaman, her yaşama ikramlarda bulunuyor. Anlayabildik mi kendimizi, biz oluruz. Çoğalırız ve ikramlara sarılırız. Farkına varmadığınız her an, anınız bir ömür tadında ilerliyor. Anda tanık olduklarımız bir ömürdür. Gördüğümüz ve yaşadığımız her şey tekdir. Görürüz ve biter. İkramlardan ne alırsak onunla besleniyoruz ve gelişiyoruz.  Burası önemlidir. İnsan anlık bir değişime uğrayarak; yaşam karşısında gard almaya başlar. Yapılmayacak tek şeydir. Ana teslim olmalıyız. An ne sunarsa onunla besleniriz. Zamana etki edecek eylemler gidişatı sekteye uğratabilir.  Zaman, gündelik telaşların arasından geçip gidiyor. Yaşam bize anın kıymetini sunar. An da zamandır. İnsanlığa sunulan ulvi ikramdır. Hazineyi gönlünde taşıyabilenler, gülümsemeyi hayatlarından eksiltmezler...

Eksiliyoruz

Yurdun dört bir yanında düşmanlar Hepsi güler yüzlü şeytanlar İnançlarını yitirmişler, Yalanı ilke edinmişler, Doğruyu hasım bellemişler Ne yana baksak, hain yüzler Dillerinde kallavi küfürler Dinlemeyi bilmezler. Gerçeklik gözlerinin önünde olmasına rağmen, Beyinlerini zayıflatarak geliyorlar görmezden, Hafızalarında siyasilerin söylemleri Yollarında gürültülerle dolu sloganlar  Yanlarında zayıf ruha bürünmüş canlılar Aynı kelimelerle konuşsak da  bize sağırlar Algıları kopuk, Düşünceleri yitik, Eylemleri eksik Duyguları bitik, Oysa bizdik, beraberdik Kapılarımız açık Samimiyetiz sağlıklıydı. Ne oldu da böyle olduk? Kim suçlu, Biz mi, Siz mi?  Yoksa bizi birbirimize kırdıran siyaset mi? İdeoloji bağımlısı olundu, Kürsüye çıkanların ağızlarına bakıldı Çıkan kelimeleri hayatlarının merkezine dikildi. Gün geçtikçe hayatlarının her yanını söylemlerle çevirdiler Zehir saçtıklarından habersiz her şeye inanmaya sürdürdüler İnançları duygularından ayrıldı, Duygular gerçekliğe kö...