21 Aralık 2023 Perşembe

Toplum yapılandırılması





   Yaşamın çetrefilli olduğu konusunda ayrıma düşmeyeceğimiz kesindir. Konumuzun dışında kalan '' ağzında gümüş kaşıkla '' doğanlar kısmını dile getirmemeyi düşünüyorum.

   Bütün kalabilmenin zorlayıcı yanlarından birisi de '' öze '' iltica edilmesidir. Toplumun her bir ferdi yapısı gereği olayları '' hep '' aynı pencereden bakamayacağından dolayı , zorlayıcı tarafı hepimiz için farklı anlamlar içerir. Temel düzeyi sarsıcı olan '' bilinç '' sahibi kişilerin çoğunluğu toplum yapısında büyük değişimlerin olmasına nedendir. Bilincin ötesinde söylenenlere kadiri mutlak gerçeklik gibi kabul görülürse ve korunmaya çalışılırsa yıkıcı yanlarıyla karşılaşmamız olağandır.

   Önceliğimiz '' tek '' kişi olarak anlam kazanmaya çalışmak olmalıdır. Neticede anlamsız bir zihin(bilinç) yok edici sanrılara gebedir. Kişilerin önceliği kendilerinde kalabalık olabilmeyi hedef haline getirmeleridir. Geri kalındığında ve hedefe ulaşmanın zorlayıcı haline tanık kalındığında iç öfke '' huzur '' topraklarına saldırı gerçekleştirecektir. Burada hedonist anlayış bir fiil kabul görülmeye başlanacaktır. 

   Kişinin nihai hedeflerinin başında '' toplum nezdinde '' değerli bir konum yatmalıdır. Yalnızlık yaşam için gerekli ilaç olduğu kadar toplum içine karışmakta değerli bir alanda büyümeyi sağlar.

   Yapısında sarsıcı hadiseler olan bir toplum, aralarına yeni katılan bireylere '' bütünlüğü '' göstermekte zorlandığından, yeni kişiler '' toplum '' algısına küsmekle beraber anlamsız görmeye başlayacaklardır.

   Kötü bilincin yoluna yaren olan toplumlar çok geçmeden bulundukları alanları istila etmeye başlayacak, birbirlerini tanımakta zorlanacaklardır. Derinliğin insana kattığı '' düşünce '' algısını, toplumlar bütünsellik adı altında ezmeye sonra da yok etmeye başlarlar. 

   Yapılandırılmaya müsait olmayan toplumlar, iç karışıklığı '' olması '' gereken bir davranış modeli olarak kabul ederler. Toplum '' kötünün '' alanından çıkmadığı sürece '' iyi ''  bilinen ne varsa - zararlı - olarak kabul görecektir. 

   Toplumlar yapılarının anatomisine erişilmediği dönemlerde ruha huzursuzluk veren her anlayış biçimini ilke bilirler.

   Kişi önce kendi kalabalığını '' toplum '' yani '' bütüncül '' halde tutması gerekir. Erişebilenlerin oluşturduğu iç toplumlar, kendilerini iç huzura ve iç sevince uğratırlar. Bu da geneli yani gerçek topluluğu yıkılmaz bir güç haline getirecektir. 

   Alttan üste her neslin yaşamda belirli görevleri vardır. Bir başkasının müdahalesiyle üstesinden gelinen görevler, görev sahibi kişinin anatomisinde '' iyiye '' işaretler oluşturmaz. Kendi başlarına görevlerin üstesinden gelenlerin ardında kalırlar.

   O sebeple toplumların alacağı yollar kişilerin üstesinden geldikleri görevlerle mümkündür. Toplum yapılanmaları her bireyin kendi görev süreçlerinde bulundukları ölçüde gerçekleşir. Başkalarının yardımlarıyla aşılan, yapılan görevler toplum yapısında sahte bir yapı oluşumuna sebebiyet verecektir.


Etiketler:

18 Aralık 2023 Pazartesi

İnsanların toplumun anlayış ve benimseyişlerinden kopmak istemesi;

 


                                                                  Fotoğrafın alındığı profil




Kırıp dökmeler nedendir? Niyedir insanların hayatlarına girildiğinde bir enkaza dayalı eylemlere girişilir? Teması '' yaşam '' olan bu döngüyü niye tersine çevirmenin daha makul ve olması gereken bir tutum gibi sergileniyor? 


Bizler doğumdan sonra yaşamın o mucizevi çizgisinin üzerinde hayatta kalma yarışına katılmış birer yarışçılarız. Henüz emekleme dönemlerinde çizginin dışında hareket ediyor olmalarımız pekala hoş karşılanmıştır. Keza ayağa kalkıp yürümeye başladığımızda o gerisin geri emeklemelerden dolayı geride kalışlarımızı paytak ve aceleci adımlarla kapatmaya çalıştık; kah düştük kah ağladık... Sonuçta o yolun eksik yanlarını tamamladığımıza kanaat getirdiğimizde gördüklerimize hayret etmeye başladık.


Bunlardan biri '' büyüme '' olgusunun insan içinde müthiş bir etkileşimde kalmasıdır. İnsan büyüdüğünü, büyüdüğü vakitlerde değil daha çok yalnız kaldığı ve hüsrana uğradığı vakitlerde anlama başladı. İnsanı olgunluk penceresinin farkına varmasını sağladı. Haliyle döngü bir bakıma daha öteye evirildi. 


Tabiat, insanların görkemlerine alışkın değildir. Çünkü insanlar, toplu halde yaşam sürdükleri günden bu zamana denk tabiatın kolları arasında hükümlerini sürdürmüşlerdir. Yerleşik hayatın filizleri atılmaya başladığı andan itibaren '' ihanet '' kavramı insanların merkezlerini işgal etmeye sonrasında da ele geçirmeye başladı. Tabiat, döngünün dışına çıkan canlıları yani insanları yaşamın  çizgisinden sapmalarının tanığıdır. İnsanların   döngüye yeni bir evre katmaları tabii ki ilahi gücün katkılarıyla gerçekleşmiştir. Hiçbir insan evladı veya topluluk istediklerini elde etmek için topyekun bir fikri benimseyemezler. Haliyle benimsediklerini sanarak aslında yaşam denilen mucizevi gücün karşısında zayıflığa düşerler. Topluluğu bir yola sevk edenler azınlık yani bir avuç insan fikridir, anlayışıdır. 


Şimdiler de ise toplum topyekun, bir insanın yaşamına '' karışabilme, engelleyebilme, hak sahibi '' olabilme hakkını kendilerinde görüyorlar. Farkında olmadan bir avuç yani azınlık sayılacak insanların, toplumları doğru ve olması gereken o değerli yola götürmelerini engellemiş oluyorlar. Toplum bu durumun vahametinden habersiz kırıcılığı, gaddarlığı, hadsizliği ve memnuniyetsizliği bir '' inanç '' olarak gördüklerinden, başka insanların kendi fikirlerine sunacakları eleştirileri kılıç darbesiyle kesiyorlar. 

İçinde bulunduğumuz topluma baktığımızda '' herkes '' birilerinin '' yaşamına '' müdahale etmekte ve yine baktığımızda '' birilerinin '' yaşamı herkesin hedefi haline gelmektedir. Ekranları boyayan yüzlerden bahsetmediğimi bilmenizi isterim. O kişilerin bu denli göz önünde bulunmaları, toplumumuzun zihnen geri kalmışlığının göstergesidir. Bu ayrı. Bahsettiğim insanın kendi çevresi içerisinde mahrum bırakıldığı durumlardır...

Şimdi şu soruyu sorabiliriz; toplumların yansıttığı bu tutumlar ilahi gücün etkisiyle mi olmuştur? 

- Hayır. Bu tutumların yansıtıcı özelliği yoktur. Çünkü ilahi bir gücün etkisiyle olması için zihnen bir aydınlanma yaşanması gerekir... Bir avuç insanın toplumu doğru ve değerli yola sürüklemesi gerekir. Bunun olmadığı yerde ise toplumlar zihinlerini terk eden algıların yokluğunu aramak için sağa sola koşturmaya başlarlar; neticede ulaşamadıklarını anladıklarını da birbirlerine seslenirler... Bir, iki, üç derken sayıları hızla yükselerek önce azınlığa ardından kabalığa daha sonra topluluğa en sonunda da topluma evirilirler...


Yıkımları zordur ancak yıkıcı etkileri hafife alınmayacak güce sahiptir. İnsanların, toplumların anlayış veya benimseyişlerinden kopmak istemeleri ve hatta uzaklaşmak istemeleri bu sebeptendir. Gürültüleri anlamsızdır. Sağır edici değil de huzur bozucudur. 


Etiketler:

13 Aralık 2023 Çarşamba

Ben, bir adım ötedeki bana sesleniyorum.

Hep bir isyan etme durumu içerisinde olmamın bana kattığı zararları dile getirmek istediğimde nedense içimi bir ateş sarıyor. Boğazımda bir yanma, karın boşluğumda daha önce yaşamadığım tuhaf sancılar nüksediyor. Vücudum kendi alanına o kadar bağlı kalmış olmalı ki herhangi bir değişim düşüncesinde reaksiyonlar göstermeye başlıyor. Kendimi bu bakımdan çok ihmalkar ettiğim doğrudur. Bunu nasıl yaptığımı inanın bilmiyorum. Yüzeysel şeylerin akıbetine kapıldığımdan ötürü olduğu kanısındayım; yine söylemek isterim ki, bilmiyorum. Bilinçsiz bir davranış silsilesiyle meydana geldiği kanısındayım. İnsanı ayakta tutan şeylerin başında '' us '' gelmektedir. Sağlıklı bir aklın karşısında hiçbir düşünce kendine alan inşa edemez. Ancak us buna imkan verirse mümkündür. Şayet, sağlıklı bir usa sahip olduğum konusunda çekimserim. Sonuçta ölçüp biçemediğim, dengesini bulamadığım bu yapı beni, benden uzaklaştırma adına türlü yolları deniyor.

İnsan, kendisine ulaşmanın kolay yollarıyla hayatını sürdürmeye devam ettirdiği sürece güçlüklerle mücadeleden kaçınır. Bu da insanı '' isyana, siteme, asabi '' yapıya döndürür. 

Bu yapı ruhsal olarak bedenimi ele geçirmiş olmasa da zihnimde bazen beliriyor ve önüne geçmek istedikçe başka düşünceler zihnimi meşgul etmeye başlıyor. Farkında olmadan bilincimin bilinçsizliğe evirilmesine sebep olmuşum; insanın ruhuna müthiş bir zayiat verdiğini anlamamız epey zaman alacaktır. Sanmayın ki anladım; henüz hiçbir şey anlamadım. Yürünmeyi bekleyen on binlerce kilometre yol var. Ben de ilk adımımı yeni atmış sayılırım. 

Yorgunum. İnsanın kendisine döndüğünde tanık olduğu o benlik aslında tüm zehirli anıları, düşünceleri, anlamları bir bakıma kendisine hediye etmiş olur ki bu da insanın kendisinden kaçmasına sebebiyet doğurur. 

Doğruluğuna inandığım her şey bir tezahür oluyor. Ancak her doğru benim '' anlayış '' algımı değiştirmiyor aksine sağlam ve daha korunaklı alanlara ilerlememi sağlıyor. 

Varlığım, doğru bildiği şeylerin peşinden gitmeyi kendisine hedef olarak görmediğinden ötürü, olduğu yerde kalıp ömrünün belirli zamanlarında ortaya çıkan '' doğru '' bilinen eylemleri sadece izlemekle kalıyor. Baktığı ve sonrasında kaybolan o doğruları bir nebzede olsa içine sindirmek için gözlerini ayırmıyor. İnsanın bu haline tanık olması bir bakıma güzel ve değerli olduğu kadar yıpratıcı ve de sarsıcıdır.

İnsan, kendini zihnen konumlandırdığı ve inanmaktan başka çıkar bir yolun olmadığı o yerin daha aşağısında görünce ruhu gark olur. 

Bende kendimi bu alanda görünce ufkumun hiç aydınlanmadığına hatta daha da karanlığa sürüklendiğine inandım. Aslında bu inanç meselesi de içimizi zehirleyen bir tattır. Kurtuluşu olmasına rağmen tüm kurtuluş yollarını kapatan hatta önünü yığınlarla dolduran insan, korkuların ne denli güçlü bir yapıya sahip olduğunu gözler önüne serer. Kapının ardında duran inançlar, korkularını dizginlemek isteyen insanların sığındıkları sığ sulardır. Bilmezler içinde saklandıkları suların üzerinde durduklarını...

Evet, bende bu sığ suların içerisindeyim ve kendimi boğuluyormuş gibi hissediyorum. Belki de boğuluyorumdur. Kim bilir belki de kendime adadığım o inançlar aslında korkularımın yüzlerini örtmemden başka bir şey değildir...

Neticede her insan korkularıyla yüzleşmek ister ancak kimse karşısında duracak cesareti gösteremez. Gösterme cesaretine erişenler de görülmüştür ki korkular tamamıyla ruhlarını ve anlam kazanımlarını terk etmiştir... 

Sıra bende! 
Bakalım ruhuma ve anlam kazanımlarıma ne zaman döneceğim...


Etiketler: ,