5 Ağustos 2023 Cumartesi

İnsan piramidi











Toplum olarak tabakalara ayrılmış durumdayız. Tabanı maddi durumu kötü olup düşünceleri zengin olanlar oluşturuyor. Her konuda bilgileri olup yaşamlarında tek bir bilgelik olmayanlar... 

Bir üstünde sonradan görmeler var. Bunlar da alt tabakanın geri kalmışlığını fırsat bilenlerden oluşur. Yaptıkları davranışlara ve söylemlere sadece en alt tabakadakiler tepki gösterir. Tepkinin tek sebebi içlerinden çıkmış olmaları.

Onların da bir üzerinde baba parası yiyenler var. Bunlar tabakanın en kötü ve hastalıklı kesimidir. Şöyle ki bu kesimdekiler en alt tabakanın hayalidir. Bu kesime genelde hukukun ve adaletin uğramadığını söyleyebilirim. Haliyle en alt tabakanın dürüst bir kesim olmadığını ortaya çıkıyor. 

Aileden zengin olanların üzerinde insanlara korku saçarak ün yapmış tabaka vardır. Bunlar çürüktür. Yaşama ve bu yaşamı kendilerine bahşeden o ilahi güce sırt çevirmişlerdir.  Vermedikleri yaşamı alırlar, ucuz birkaç kelime ve bakış yüzünden.

Bunun hemen üzerinde de her şeyi taklit etme eğiliminde olan kesim vardır. Genelde zehir saçıcı olurlar. Altındaki tabalardan aldığı kötü her yaklaşımı ve ilkeyi üst katmana sıçratmaya çalışırlar. Bu kişileri genelde çoğunluğun yaptığı şeyleri yaparken görürüz. Fikirleri ve idealleri yoktur. Sırtlarında çevrilmeyi bekleyen bir kol var. Çevirin ve ilerlemesini izleyin. Göreceksiniz hiçbir tavrı kendilerine has değildir. 

Bir sonra ki hayran gönüllüler katmanı, her şeyi taklit etme eğilimindeki katmanla çok iyi ikili gibi görünürler. Birbirlerine verdikleri zarardan habersiz birbirlerini beslerler. Bunlar diğer katmanlarda bulunanların yüzlerini görmek istemedikleridir. Soyut duyguların bazen somut bir gerçeklik gibi yaşanmasına vesilen olan duyguların katilleridir. Samimiyeti bitirir, sıcaklığı tüketirler.

Bir üstünde ben merkezciler yer alıyor. Bunları her yerde görebiliriz özellikle gürültülerin olduğu yerlerde çok sık karşılaşırız. Birilerinin sırf söylediklerinin gerçekleşmesi için kötü ve yanlış şeylerle karşılaşmalarını isterler. Sadece '' ben demiştim '' diyebilme adına gaddarlık yaparlar. Her insanın yaşamı saygıyı hak eder. Düşünsenize, '' ben diyebilmek '' için insanların hatalarla boğuşmasını izlediğinizi...

Hemen üst katmanda bireyciliği savunanlar var. Bunu özgürlükçü yaşam diyenler olarak değiştirebiliriz. Nesi üzüntü verici biliyor musunuz? Yaşamınıza bir anlam kazandırmak için mücadele edip duruyorsunuz sonra bir yerden bir kelime çıkıyor ve yaşamınıza tek ve gerçek anlam olarak kazınmaya başlıyor. Yoğurup bir şekle getiremedikleri hayatlarını telaffuzlarla yaşarlar ve bunu da savunurlar. Gerçeğin olmadığı, doğruluğun büyümediği bir yerde kelimelerle yaşam sunmanın savunucusu olmak mı, Alimallah. 

Sözünü edeceğim bu katman ise tüm katmanlar tarafından saygıdan muaf tutulmuş kesimdir. Buradakiler insanları yüzüstü bırakırlar. En uzun yürüdükleri mesafeler yarı yol kadardır. Rotasız ve yönsüzlerdir. Yaygara çıkararak sesleri tüm katmanlara duyuran yegane kesimdir. Burada bulunanlar saydığım diğer katmandakileri de içinde barındırıyor. Zifiri karanlık çöktüğünde toplanırlar ve bağırıp çağırırlar... Haklılık payına zerre layık olmayan bu katman, haklı çıkmak için ses çıkartırlar.

Bir üst katmanda büyük yaraların taşıyıcısı olup her şeye gülenler kesim bulunuyor. Bu kesim duyguların en güzelini yaşarlar. Dışarıdan darbeli ve iz taşıyıcı oldukları anlaşılsa da özlerinde güçlüdürler. Yanlarına yaklaşmanın zorluğu yoktur fakat yaşamlarında göğüs gerdikleri olayların büyüklüğünün yarattığı fırtınalardan dolayı yanlarına yaklaşmak ağırlık ve güç ister. Ayakları yerden kesen bu fırtına, taşıyıcısı olduklarının saçlarını dahi oynatamaz. Gözleri güler, elleri güler, yüzleri güler bir de sırtlarını dönüp gittiklerinde tüm güller anında solar. Ön yüzleri güzelliği arka yüzleri de karanlık yaralarını yansıtır.

...


Bakmayın böyle katmanlara ayırdığıma inanın hepimiz olmasa da çoğunluk yazdığım tüm katmanlardan bir parçası vardır. Hepimiz kendi doğrultumuzdan kopuk bir yaşam içerisindeyiz. Olaylara, söylemlere kendi düşüncelerimizi yansıtamıyoruz. Önceden duyumsadığımız kelimeleri veya davranışları tekrar ederiz. Bir üst katmana ulaşmak için tüm entrikaların döndüğü bu hayat coğrafyasında, nelerin sağlıklı ve insana iyi geldiğini söyleyebilir? 

Samimiyetin yitirildiği, sıcaklığın tüketildiği bu katmanlar duvarında, gerçek yaşamı layığıyla yansıtan yok mudur? Olsa da bizlere ulaşmayacağı kesindir. Bahçesi olan birçok kuşun ve canlının yaşam sürdüğü, yeşillerin saçıldığı, güneşi en güzel manzarada izlendiği bu yerler, katmandan oluşan gökdelenlerin ardında kaldı.

Etiketler: ,

1 Ağustos 2022 Pazartesi

benim, kendime ulaşma imtihanım

İç kargaşadan muaf tutulan zihin, kendi çapında her düşünceyi, anlayışı üstünlük olarak algılamaya başlar. Netice itibari ile aldanmaya meyilli insan, kendi imtihanında da kolaylığa aldanır. Çabanın karşılığı yorgunlukta gizlidir. Başkalarının emeklerine(çabalarına) müdahale etmekle sınırlandırılan bir hayat imtiyazdan uzaktır.

Üç farklı konuya değinerek kendimize bir düşünce yolu açmış bulunuyoruz. Şimdi hepsini yorumlamaya başlayalım. Sizler de katkılarınızı sunabilirsiniz, sonuçta burası paylaşım yeridir.

İç kargaşa dediğimiz terim, anlam ya da olgu biz insanların bazı dönemler maruz kaldığı iç çatışmalardan meydana gelen gürültülerdir. Çatışmalar bir sınırdır, bu sınır aşıldığında yağmalanmalar başlar. Yağlanmanın da önü alınmazsa kargaşaya kadar süregelir. Bu da ayrı kutupların kavgasından çok aynı kutup düşüncelerin veya anlamların birbirine girmesine vesile olur. Bir nevi kan kaybıdır. Yaşam mücadeleden uzaklaştırılmaya çalıştırılır. 

Ne kötüdür kendi dünyasındaki duygular ile düşünceler tarafından tarumara uğraması. İşin asıl can alıcı kısmına henüz gelmedik. Sözünü ettiğim kişi(ler) iç kargaşaya maruz kalan ve bilincinde olan bir insanlardır. Bir de farkında olmayan(lar) vardır. Genelde bu yola giriş tecrübe kazanımına sahip insanların söylemlerinden edindikleri bilgi ve birikimleri kendilerince derleyip toparlayarak çevrelerine ‘’ yaşanmışlık ‘’ gibi kâh tavırlarıyla, kâh söylemleriyle yansıtırlar. Ne hüzünlüdür başkalarının söylemlerini ve deneyimlerini kendileri kazanmış gibi tavır yansıtanlar.

Evet, insanları kandırmak olabildiğine kolaydır. Hayır demeyi bilmeyen insanlara (biraz abartı olacak) dünya savaşı çıkarttırılabilir. Yeter ki dokunmayı bilin. Doğru yerlere temas eden her dokunuş (içsel) kilitli tüm kapıların açılmasını sağlar. Bu da istenilen yere ilerlenme kapılarını sunar. Kendi alanını sıkı sıkıya savunmayan her birey, bir bakıma iradesizliğin timsali olan topluluğa aittir. Hiçbir söylemi dikkate alınmaz, hiçbir başarısı göz önüne getirilmez. Başarıları basite indirgenir, söylemleri anlamsızlığa bulanır. Kendiyle bütünleşmeyi başaramayan kişi haliyle hedef olanlar taraflarından hedef gösterilir. Çevresindeki herkes bir başkası için hedeftir. Niye hedeftir, çünkü temelsizdir. Ulaşılması kolaydır. Aldanıyor olması, tüm dirençli yanlarını sertleştirmeden ya da büyümeden egale edilebiliyor ve haliyle dünyasına dilediğin zaman giriş yapılabiliyor. Başkaları güzel bulduğu yerleri yine sahibinin güçlendiremediği dirençleri ayaklandırarak kendisine kalkan yapabilir ve kendisine bir yaşam inşa edebilir. İnsanın meyilli olduğu her yerde başkalarının dirençli kapıları bulunur. Çünkü meyilli olmak, çocuklaşmaktır; inanmaktır.

Çaba, en sevdiğim kavgadır. Çaba sarf edilen yolun kudretini, güzelliğini ve ulviliğini bizlere hissettirir. Çabanın sonunda istediğimiz o olgu, eylem veya istek olmasa da olur. O kudret dolu yolda edinilen cenk istekleri doyuma ulaştırarak bizler daha ileriye götürür. İmtiyaza ulaşmak sanılanın aksine ne zordur ne de kolaydır. Yaşam havuzunun ortasında durur ve yanına gelenleri girdabında sürüklemeye başlar. Savurup fırlattığı yerlerden kalkıp tekrardan alanına girerek gücünüzü, isteğinizi göstermelisiniz ki o zaman imtiyaza ulaşmış olursunuz. Ulaşıldığı vakit girdabın temelinde sizde yer alırsınız ve imtiyaz bu kez yeni birinin gücüyle biraz daha kuvvetli döner. Gittikçe ulaşılması zorlaşacak bir güce tüm istek ve iradenizle ilerlediğinizde kabul edileceğiniz gerçeğini göz ardı edilmez.

Okuduğunuz için teşekkür ederim.

Sağlıcakla ve hoşça kalın.

 


Etiketler: , ,

30 Temmuz 2022 Cumartesi

Kişisel zenginlik

 Konuya değinmeden önce insanların içlerini ateşleyen o motivasyonları unutmanızı rica ediyorum. Size motivasyon değil, ayakta durmak için gerekli dirençleri sunmaya çalışacağım. Umarım etkili ve faydalı olabilirim.

İnsanın yaşam için anlam arayışına girmesi kişiye inanılmaz özgürlükler tanıyacaktır. Tersi durumda hareket edenler, olduğu gibi yaşayanlar hayatın sunacağı zorlayıcı sınavlardan geçemeyeceklerdir. Mücadeleye çekilmeyen bir hayat, saygınlığı hak etmeyecektir.

Saygınlık yere sağlam basmamızda, kendimizi beslememizde ve en önemlisi kendimizde kalmayı başarmamızda saklıdır. İnsan olmanın, mutlu olmanın, neşeli olmanın ve buna benzer bütün oluşlar kaçışlardan ortaya çıkar. Kalmak önemlidir. Kaldığınız yerde kendinizi bilmeli, tanımalı ve büyütmelidir.

Olmak istediğiniz her şey mücadelesiz bir arzudur. Mesela insan olmaktan bahsedebiliriz. Kişi kendinde kalmayı bilmezse yani kendini tanıyamazsa hududunu aşarak başkalarının alanlarına giriş yapar ve burada da hazin sonuçlar doğuran hadiselere tanık olarak hayatında kırılmalar meydana gelir. Bu kırılmalar, gelişim veya erdem olarak hayatında yer almaz, zira bilirsiniz ki artık kendinde değildir. Her yaşadığı, insanlığından kopan parçalara yama misali örtmektir. Sınırı bilenler, sınır tanımaz arzulara teslim olmaz. Kendi dışında kalan birey veya bireyler geriye dönmek istediklerinde o eski sınırları artık kalın duvarlarla çevrilidir. Artık oraya girmek imkansızdır. Öz benlik burada kaybolmaya başlar ve istekler, arzular peşi sıra eksiklikleri giderme adına bireyi ablukaya alır. Her gittiği sınır ya da kişiler onu yıpratacaktır. Çünkü dayanağı olan kendi varlığı yani alanı yoktur. Savunma yapacak konumda değildir bu da hazin yenilgiler almasına sebep olacaktır. Velhasıl kendinde kalamayan insan, başkalarında umut ettiği eksikliğini onlarla doldurmaya çalışır fakat burada eksilen kendisi olur. Yamalar, başkalarının izleridir. Özü ise kendinde değildir. Ruhsal olarak kendimizde kalmalı, beden olarak her yerde bulunmalıyız. Ruh sağ oldukça beden mutlu kalır.

Yaşam bizlere devamlı fırsatlar sunar ve sunmaya da devam edecektir. Bizler milyonlarca yılın yaşamında esintiye karışmış toz parçasının zerrelerinde bulunan atomlar olabiliriz. Bizler büyük veya devasa güçlere sahip atomlar değiliz. Bizler zamansal olgunun içinde görev niteliği taşıyan hayatlara sahibiz. Düşünce bakımından inanılmaz sisteme sahip beyinle dünyayı kötülüğe nasıl buluyoruz? Asıl sorun burada. Bizler düşündüğümüz için şah eser bir canlı değiliz. Bizler kayaya çarpan dalgalardan, sahildeki kumlardan, yeni doğan bir serçenin kanatsız derisinden farksızız. İnsanız diye doğanın hakimi değil, doğanın katilleriyiz.

Genlerimizde katilliğin kodları bulunuyor ve bundan kaçışın olmadığını da biliyoruz. Yapılması gereken iradesiz görünen bu kısmımızın üzerine incitmeden dokumalar yapmalıyız. Yama misali değil, öz misali, can misali, yara misali. Başkalarının minnet duygularına bulanmamış bir iz... Bunu yapabilirsek, özümüzü kurtarabilir ve zenginliğimiz doyasıya yaşarız. 

Ruhsal dinginlik, sağlıklı bir bedenin inşasıdır. Sağlıklı beden de külçe külçe arzular, gayeler ve hedefler sunar. 


Sağlıcakla kalın



Etiketler: , ,