Kalbin kırılması;
Kalbinizi avuntularla, umutlarla doldurursanız hassaslaşmasına vesile olursunuz. Suçluyu dışarıda aramaktan da kendinizi alıkoyamazsınız. Çünkü gönül teselli aramaya koyulur... Sebebi olan kırılmaların can izin verdiği müddetçe gerçekleştiğini bilir. Haliyle bunun gerçekliğini ortadan kaldırmak isteyecektir. Görünürde suçlu olarak ifşa edilecekler çoktur. Ancak bu hüzünlü bir aldatmacadır. Zira insan kendini tanıyamadığından ötürü gönlünü ümitlerle, avuntularla doldurur.
Hayatınıza her gelenin başkalarından aldıklarını size bırakacaklarını unutmamalısınız. Gelenlerin bekleyenlerden kaçmak için yola çıktığını aklımızın bir köşesinde tutmalıyız. Her gelen yük mü bırakır derseniz, evet... Bir gün bakarsınız gönlünüze misafir ettiğiniz ya da ettikleriniz size iyi gelmeye başlarlar. Birilerinin size iyi geldiğini düşündüğünüzde aslında eksikliğinizin tamamlandığını fark etmiş olmalısınız. Gönlünüzün kapılarını ve pencerelerini kimseler misafir ettiğinizi(ettiklerinizi) görmesinler diye kapatmaya koyulursunuz. Ancak bu tehlikelidir. İleri safhalarda alışılmış bir iyi gelme zamanla sizi yıpratacaktır. Sizi üzdüğünü, kırdığını, incittiğini düşünmeye başladığınızda gönlünüz size oyun oynamaya başlar. Size iyi geldiğini hatırlatmaya başlar. Gönlünüzün kapısını çalanın(çalanların) ilk hallerini silik görüntülerle sunar.
İşte orada kırılan gönlünüzün sesini ve sızısını duymazsınız. Gönül her şeyi sessizce gerçekleştirir. Bence gönül insanlara kapalı olmalıdır. Bunu insanlarla irtibat ya da diyalog kurmama olarak algılamamalıyız. En nihayetinde konuşarak anlaşan varlıklarız. Sadece gönlünüze davet ettikleriniz sınırlı olmalıdır. Fazlalaştığında özerklik ilan etmeye başlarlar. Size istediklerini söyleme haklarını kendilerinde bulurlar. Bilmelisiniz ki kendinizden verdiğiniz her parça karşınızdakilere birer delildir.
Delili biraz açmak isterim;
bir parçanızı verdiğinizde onu istedikleri şekle getirmelerinin önünü açmış olursunuz. Huzurunu bozmak istemediğiniz ya da canını sıkmak istemediğiniz her kim varsa bilin ki onlar günü geldiğinde huzurunuzu ve canınızı sıkacaklardır. Kaçınılmaz bir gerçekliktir. Nedeni ise şudur; sizden koparılan veya tatlı dille söyleyecek olursam alınan parçalar sizinleyken ses ve duygu taşırlarken, uzatılıp karşıya ikram edildiğinde sessizleşir ve duygularınızdan uzaklaşırlar. Haliyle sessiz ve hissiz olan parçayı kendilerinden eklemeye, katmaya başlayacaklar.
Bir gün parçanızı verdiğiniz o cana(canlara) baktığınızda anında tanıyacaksınızdır fakat o parçanız sizi bilmeyecektir. Bu da gönlünüzün eksikliği olan parçayı yani kırılmayı içinize düşürecektir...
Gönlünüze misafir ettiklerinizden memnun olsanız da bunu dile getirmeyin. Her gelenin ardında kalanlardan kaçmak için konaklayacağı bir yer aradığını unutmayalım yeter.
Gönül sizin caminizdir. Kendi camilerini yıkıp size sığınmaya gelenlere misafirlik gösterin fakat buyur ettiğiniz o kapıyı üzerlerine kapatmayın. Kapalı kapılar ve pencereler onlara '' burası sizin '' demektir. Açık bırakılan pencere ve kapılar ise, dışarısı neyse burası da odur demektir.
Yazdıklarınız hep üzerinde düşünmeye değer şeyler. Sanırım bu tür konuları sık düşünüyorsunuz. Emeğinize sağlık.
YanıtlaSilBen düşüncelerimin hizmetkârıyım, haliyle onunla yaşarım :) Teşekkür ederim, saygılar
Sil