Kayıtlar

Yalnız değilim # 1

Bir gece başımı yastığa koyduğumda belirgin yüz siluetini andıran çehre görmüş gibi oldum. Eve geç gelmiş ve işten dolayı yorgun kalmıştım. '' Yorgunluktan '' deyip geçiştirdim.  Sonra ki akşam da aynı yorgunluğa sahip olduğum vakit, tam da uyuyacağım sırada belirdi, bu kez gülümsüyordu. Ürperdim. Gözlerimi sıktım, '' ne oluyor! '' dedim. Halüsinasyon görüyorum diye geçiştirdim. Hep yorgunluktan dedim. Kendimi kandırmalıydım. Sabaha uyandığımda gece gördüğüm siluet bir türlü gözümün önünde gitmiyordu. İşte fazla düşünemedim hatta hiç düşünemedim. İş yoğundu, yoğun ay içindeydik. Başımızı kaşıyacak vaktimiz olmuyordu ve mühendislerin hiçbir şey bilmedikleri yetmezmiş gibi bir de işimizi bize öğretme girişimleri sinir kat sayılarımızı arttırıyordu. Kendimizi dinleme vaktimiz hiç olmuyordu.  Gece yatağa uzandım. Gözlerimi kapatmadım ve sağa sola bakınmaya başladım. Görünürde bir şey yoktu. Çeyrek saat kadar gözlerimi açık şekilde beklesem de nafile. Gözleri...

Bir nesil nasıl mı yıkılır?

Hasbelkader yaşadığımız coğrafyada kendimize vereceğimiz bir ödül ne diye sorup durduğumda, küçük mutlulukların dışında pek bir şey olmadığını görüyorum. Küçük mutlulukların, büyük mutluluklardan daha geniş yer kapladığını hepimiz biliyoruz ama bir de bunun avında olanlar var. Bize ait olduğunu, bizde yaşam süreceğine inandığımız soyut veya somut ne varsa bir şekilde diğer insanların radarına girerek tarumara maruz bırakılıyoruz. Nazar niyeti taşıyan gözleri de haset bakışlarla ortaya sunduğumuz ya da sunmaktan kaçındığımız o küçük değerleri bir şekilde yıpratmayı başarıyorlar. İnsanların her şeye hasret kaldığı şu dönemde birilerinin yansıttığı neşeye, mutluluğa bedava dağıtılan baklavaya arkalardan el uzatarak ve önündeki insanları çiğneyerek ulaşmaya çalışan insanların akını gibi gösterebiliriz. Bir parça almak için vahşileşmeleri...  Kendinize anlatacağınız bu utanç silsilesi bir yerden sonra diğer yaşanan rezilliklerin yanında doğru ve onurlu bir duruş gibi geldiğini gördüğünü...

benim, kendime ulaşma imtihanım

İç kargaşadan muaf tutulan zihin, kendi çapında her düşünceyi, anlayışı üstünlük olarak algılamaya başlar. Netice itibari ile aldanmaya meyilli insan, kendi imtihanında da kolaylığa aldanır. Çabanın karşılığı yorgunlukta gizlidir. Başkalarının emeklerine(çabalarına) müdahale etmekle sınırlandırılan bir hayat imtiyazdan uzaktır. Üç farklı konuya değinerek kendimize bir düşünce yolu açmış bulunuyoruz. Şimdi hepsini yorumlamaya başlayalım. Sizler de katkılarınızı sunabilirsiniz, sonuçta burası paylaşım yeridir. İç kargaşa dediğimiz terim, anlam ya da olgu biz insanların bazı dönemler maruz kaldığı iç çatışmalardan meydana gelen gürültülerdir. Çatışmalar bir sınırdır, bu sınır aşıldığında yağmalanmalar başlar. Yağlanmanın da önü alınmazsa kargaşaya kadar süregelir. Bu da ayrı kutupların kavgasından çok aynı kutup düşüncelerin veya anlamların birbirine girmesine vesile olur. Bir nevi kan kaybıdır . Yaşam mücadeleden uzaklaştırılmaya çalıştırılır .   Ne kötüdür kendi dünyasındaki duy...

Kişisel zenginlik

  Konuya değinmeden önce insanların içlerini ateşleyen o motivasyonları unutmanızı rica ediyorum. Size motivasyon değil, ayakta durmak için gerekli dirençleri sunmaya çalışacağım. Umarım etkili ve faydalı olabilirim. İnsanın yaşam için anlam arayışına girmesi kişiye inanılmaz özgürlükler tanıyacaktır. Tersi durumda hareket edenler, olduğu gibi yaşayanlar hayatın sunacağı zorlayıcı sınavlardan geçemeyeceklerdir. Mücadeleye çekilmeyen bir hayat, saygınlığı hak etmeyecektir. Saygınlık yere sağlam basmamızda, kendimizi beslememizde ve en önemlisi kendimizde kalmayı başarmamızda saklıdır. İnsan olmanın, mutlu olmanın, neşeli olmanın ve buna benzer bütün oluşlar kaçışlardan ortaya çıkar. Kalmak önemlidir. Kaldığınız yerde kendinizi bilmeli, tanımalı ve büyütmelidir. Olmak istediğiniz her şey mücadelesiz bir arzudur. Mesela insan olmaktan bahsedebiliriz. Kişi kendinde kalmayı bilmezse yani kendini tanıyamazsa hududunu aşarak başkalarının alanlarına giriş yapar ve burada da hazin son...

Gündüz güneş, gece yas oldu.

Resim
Ortaokul zamanlarında çakır gibi çocukluk geçiriyorduk. Horozlanmada üzerimize yoktu, tut deseler köpekten önce koşardık. Dünyamızda güzel ve etkili olan davranışlar, dışarıdan bakanlar için çılgınlık ve olabildiğine gereksiz görünebilirdi. Haklı olabilirlerdi. Fakat hayatı biz yaşıyorduk. Cuma günü sabahçıydık. Okuldan kaçmak için arkadaşlarla bir araya geldik ve 5 kişi kaçmaya karar verdik. Yola koyulduk. Şimdilerde düzinelerce saçma sapan binaların olduğu o yollar yeşilliklerden geçilmiyordu. Yılanlarla, sincaplarla ve tilkilerle karşılaştığımız olmuştu. Sırtımızdaki çantaları sık çalılıkların arasında sakladık. Güldük, eğlendik, hopladık. Çimlerde boğuştuk. Beyaz önlüklerle, gri pantolonlar yeşile bulandı. Yola devam ettik. Arkamızdan gelen arabalara el kaldırıyorduk. Hiçbir araba durmuyordu ki bir araç durdu. Camdan başını uzattı, ‘’ Gençler okulu mu astınız? ‘’ ‘’ evet ağabey ‘’ ‘’ nereye böyle ‘’ ‘’ yol nereye götürürse oraya gidiyoruz ağabey ‘’ ‘’ 2 kişi öne, 3 kiş...

AĞAÇ EV SOHBETLERİ # 149

Resim
Böyle bir etkinliğin bugüne gelmesinde katkıları olan   Deeptone   ve   KAPLAN DIARY  teşekkür ediyorum.  Ağaç Ev Sohbetlerinin daha önceki konu başlıklarına  buradan   ulaşabilirsiniz. Mutlu olmak  isteyen   insan ile  mutlu kalmak  isteyen   insan arasındaki  fark nedir?  Herkesin kendisini anlatmak için türlü yollara başvurma imkanı var. Bu başvurmalar gündelik hayatta ister bağırarak, ister susarak, isterse müzik dinleyerek ifade edebilir. Yansıtma durumunu epey fazladır. Davranışıyla ifade etmekte bunlardan birisidir. Uzak durmakta önerilebilir.  Toplum nezdinde birilerinin sizden uzakta durması '' delilik, çekimser veya içe dönük '' olarak tasvir edilebilir. Bu fikirler delilik haricinde doğru olabilir fakat '' uzak durma isteğinde olması da '' haklı bir tavır olduğunu da unutmamız gerekiyor.  İnsanların kaçırdı nokta burasıdır.  Kendini tanımayan, bilmeyen, anlamayan birey, sıradanlığa girmiş kim...

hissizliğimize isim bulamayız.

Resim
Kırıldım, Orta yerden. Bakma kanadığıma, andığım birçok hadise var gizlediğim, sahneye davet etmediğim. Şahsiyet meselesinden söz ettiğinde, Canlı yayınlarda son dakika olarak geçiyordu vahşetin! Bilemezdim bilinmeyeni olacağımı. Kırgın değilim, dargın hiç değilim. Gözünde hiçken önemi arz eder mi muradımın? Gözlerin arar mı artık beni? Sevgi şecaat ister demişti. Yanına yaklaşılması zor bir kelimeyle dile getirdiği sevginin tanımı, yüreksizliğiyle tanımsız kaldı. Bana bakmayın, Ben kanarım, arada anarım, bazen de solarım. Kaç fiyakalı sevgilere tanık olduk, Kaç imtiyaza şahit olduk! Sonra güm! Bir kaya parçası herkesten sakındığımız yurdumuzun üzerine düştü, ezildik. Sabaha yetişemedik. Güneşe gönlümüzü gösteremedik Halimize mutluluğu buyur edemedik ne ektiysek onunla zehirlendik iki kişilik coğrafyamızı besleyemedik. Kusurum, kusursuzluğuna aşıktı bilirsin. Bilinen olmaktan kaçtık, açtık oysa her şeye Bilmeliydi dağ, taş, insan, deniz, bulut, çiçek. bil...