Uzun yolculuklar
O kadar uzağız ki bu da kendimizi bilmememizin neticelerinden biridir. Aslında neticelerin en büyüğüdür. İnsan aynaya baktığında gördüğü sima karşısında içe bir yolculuk yapamadığında gönlü sıcak tutması mümkün müdür? Ellerimizi isteklerimiz ve arzularımız için önde tuttuğumuzdan ötürü hanemizdeki cevherden habersiziz. Bir dönebilsek, bir görebilsek ve yaklaşıp sıkıca sarılabilsek...
Uzun yolculuklarda başımızı pencereye yaslayıp nasıl da geçmiş ve gelecek yolculuğuna sürükleniyoruz. Bir zamanlar içimize dert olup sonra da unuttuğumuz o anılar damla damla gözlerimize dokunur. Bizi yaralayan, örseleyen ne varsa kan kayıplarına rağmen bir ah demediğimizi biliriz. Bu gibi canımızı yaralayan anılara göğü seyrettiririz. Çünkü biliriz ki şeritli yola baktığımızda gözlerimize batacak binlerce parçamızı görürüz.
Her mücadeleden de galip ayrılmasını biliriz de bazen canımızın acımasını isteriz. Acısın ki içimizde bir yerde söz almayı bekleyenler ortaya çıksın. İnsan ağlamadığında can yaralayan anıların seslerini duyamazlar. Bazen kendilerini hatırlatırlar; ansızın göz dolmalar. En ufak bir hüzün gösterisinde ağlama isteğine kapılmalar... Bunlar, dünyamızda seslerini duyurmaya çalışanlar anılardır. Bazen bir kelimelik destansı haykırışlar bazen de binlerce kelimelik sessizliktir.
Dünya aldatmacadır. Dünya bizi bizlerden uzaklaştırarak soyut şeylere merak ve değer vermemiz üzerine inşa edilmiştir.
Ucuz şeyler paha biçilmez görmeler
Değere yüz çevrilmeler
Umuda hasım kesilmeler
Sabra ihanet edilmeler
Sevgiye sırt dönmeler
Dilde hüzünden, kalpte sevgiden eksik olunca, her şeyin '' bir şeyi '' olma yoluna girilir. Kimse, '' ben '' diyemezken, herkes '' ben '' olduğuna inanmış vaziyette caka satmakta, üstten bakmakta ve de adımlarıyla yere basmamaktadırlar.
İnsan aynadaki yüzüne kendini övmenin dışında bir çift söz söylemedikten sonra insanların '' ilgili '' bakışları ve '' övgülü '' sözleri kinlerini besleyecektir...
'' Bugün, düne nazaran daha durgun olsam da kendimde beni gördüğüm için şükranlarımı sunuyorum. ''
Kişi kendinden uzaklaşmaya başladığında, davranışlar ve duygular ağırlığı hafifleyen toprağı parçalayıp yüze çıkarlar. Meydana çıkan bu tür hal ve hareketler kine ve aç gözlülüğe besleyici takviyeler sunarlar.
Kişi kendinden uzaklaşmaya başladığında, davranışlar ve duygular ağırlığı hafifleyen toprağı parçalayıp yüze çıkarlar. Meydana çıkan bu tür hal ve hareketler kine ve aç gözlülüğe besleyici takviyeler sunarlar.
Sistem güzel işliyor.
İnsanların bir şeylere ihtiyaç duymaları sağlanıyor, bu ihtiyaçlar belirli bir beklentiyle yani ( zamanla ) insanlardan alınıyor. Bunun fark edilmesinin artık pek bir önemi olduğunu sanmıyorum. En nihayetinde betonarmelerin arasında yaşam sürüyoruz. Doğadan uzaklaşınca, insani ihtiyaçlarımız olan '' huzur, sevgi, aşk, neşe, gülümseyiş, sıcaklık '' gibi ruh besleyicilerinize uzağız. Sorumluları bizleriz; bizler gerçeğin karşısında güçlü durmadığımız ve o yolu arşınlamadığımız için soyutluğa gönül bağlayıp diğer tüm duyguları sandukalara bıraktık.
Haliyle aç gözlülüğe gün doğması sağlanınca herkes '' sahtenin '' gerçek olmayan haleti ruhiyesine kanmaya başladı.
Yorumlar
Yorum Gönder