iki budala aşık
büyük harflerle sevdim Küçük harflerle kıydım. sevgi dediğimiz bir içimlik su, bir yudum okyanus, bir günlük asırdı. sonra, son verdik kemiklerimizden ayırdık derinliğimizi bir ürperti sardı dağ yamaçlarımızı yağmurlar taş yağdırıyordu, can kaçmaya yeltenemiyordu soğuk bir kıtanın ortasındaydık vardığımızda kıtanın ucuna döşümüzün zindanında olduğumuzu anladık! sarılmak ne hacet? biz, bir bir dökülmüştük. aşk sahnesinin figüranıydık ardımızda terk edilmiş anılar, önümüzde sevilmeye bekleyen tenler vardı sahnedekilerin izleyicisi bizdik, bizdik sahnede rol kesen çılgınlar gözlerin ateş saçarken, kıvılcıma tav olmuş gönlüm nasıl da ateşinin altında gezeliyordu sahneden indirilmemiz isteniyordu! biz, bize düşen görevi yerine getirerek parçalarımızı evrene dağıtmıştık kimse bize, biz diyemeyecek biz, güneşin doğuşunu resmeden gökyüzünün beyaz bulutlarının kırmızıya çalındığı vakitlere kör kaldık. biz, evrenin parlaklığını alemimize ulaştıran yıldızların kör alıcılarıydık biz, iç alemimizde...