Kayıtlar

2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

iki budala aşık

Resim
büyük harflerle sevdim Küçük harflerle kıydım. sevgi dediğimiz bir içimlik su, bir yudum okyanus, bir günlük asırdı. sonra, son verdik kemiklerimizden ayırdık derinliğimizi bir ürperti sardı dağ yamaçlarımızı yağmurlar taş yağdırıyordu, can kaçmaya yeltenemiyordu soğuk bir kıtanın ortasındaydık vardığımızda kıtanın ucuna döşümüzün zindanında olduğumuzu anladık! sarılmak ne hacet? biz, bir bir dökülmüştük. aşk sahnesinin figüranıydık ardımızda terk edilmiş anılar, önümüzde sevilmeye bekleyen tenler vardı sahnedekilerin izleyicisi bizdik, bizdik sahnede rol kesen çılgınlar gözlerin ateş saçarken, kıvılcıma tav olmuş gönlüm nasıl da ateşinin altında gezeliyordu sahneden indirilmemiz isteniyordu! biz, bize düşen görevi yerine getirerek parçalarımızı evrene dağıtmıştık kimse bize, biz diyemeyecek biz, güneşin doğuşunu resmeden gökyüzünün beyaz bulutlarının kırmızıya çalındığı vakitlere kör kaldık. biz, evrenin parlaklığını alemimize ulaştıran yıldızların kör alıcılarıydık biz, iç alemimizde...

İstila ediliyoruz

Resim

Sistem; aç gözlülük ve açlık

Resim
Ne kadar çok huzur ve sevinç isteklerini arşa yükseltirsek ki Rabbin samimi ve içten gelen duaları geri çevirmeyeceğini biliriz. Ancak genel bir düzlemde dünyanın işleyişine baktığımızda düzensizliklerin fazlalaştığını görebiliriz. Bu da insanların bedenen yönelimi düzenliğe doğru çevrilmesini sağlar. Göründüğü üzere bizler ben merkezli bir düzenin çarkını döndürenler olduğumuzdan ötürü, kendimizi istek ve arzuların dışına atamıyoruz. Kendimizi bu çarkın en önemli dişli olarak görüyoruz.  En nihayetinde dünyevi şeylere duyulan merak haliyle bizleri dipsizliğe yolculuk ettirmektedir. Şöyle düşünebiliriz; isteklerin ve arzuların çok olması bir yerde hüznün meydana gelmesine sebebiyet vermektedir. Dünyanın işleyen bu sisteminde bir taraf sevinirken diğer taraf acının içerisindedir. İşleyen bu sistem daha çok isteklerimizin çoğalmasıyla diğer kesimdekilerin hüzün içinde kalmasına neden olabilir mi?  Dualar başkalarına edildiğinde daha kıymetli olacağını her daim düşünmüşümdür. Ken...

Aynadaki saklı sır

Resim
  İnsan, insani oluşunu kendi gözüyle görmeyi başarmalıdır. Yaşam insan üzerine inşa edilmiş gibi görünmese de derinlerde insanla bütünleştiğini anlayabiliriz. İyiler, kötüler ve buna benzer eylemler hayatımıza davet ettiğimiz müddetçe bizlere sunumlar yapmaktadırlar.  Ayna karşısına geçip kendinizi uzun süreli ne zaman izlediniz? Yüzünüzün her hücresi size bir sesle bağırdıklarını ne zaman duydunuz? Gözlerinizin çevresini saran derin yarıkların ve yine alnınızı bir uçtan diğer uça ince çizgilerle işaretlediğine ne zaman dikkatli baktınız ve manalar yüklediniz?  Saçlara düşen beyazların telaşına kapılmak yerine insan bedenini değişime uğratan zamanın daha neleri kendisiyle birlikte ileriye götürdüğünü aklımıza getirdiğimizde, beyazlayan saçların insanın yaşlanmasına sebep olmadığını anlayabilir miyiz? Bizlerin yine bizlere pür dikkat bakması ve yüz hattımıza sıkıştırılmış resmin hafızamıza kazılmasını sağlamalıyız fakat başkalarının ekranlarına sunuyoruz. Bu da zamanla d...

MİM ETKİNLİĞİ

Resim
  Etkinlikte yer almama ve almamıza olanak sağladığınız için teşekkürler ediyorum hocam.  Bknz;  BLOG FORUM 2025 Yılından Beklentilerin Neler? Benim beklentim genel olacak. Enkaz altında kalan bir toplumun ferdi olarak tozun dumanın içerisinde kurtarılmayı bekleyen umutların ve hayallerin karanlığın sessizliğinde susuz bırakılmamasıdır. Nitekim her birimiz irili ufaklı yaralar taşıyoruz. Kimi yaralarını  saklıyor, kimileri alenen yaralarına pansuman yapıyor. Herkes bir köşede yaşamla boğuşurken arkalarda her şeyden habersiz oyun oynayan çocuklar  yakarışlarımızı ve öfkelerimizi duymasınlar diye içimize haykırıyoruz. Bir gün, aynı bizim tanık olduğumuz  gibi  toz bulutları  çocukların gözleri önünden kalkacak... Tanık olduklarıyla yüreklerinin acıdığını ilk o an hissedecekler fakat algılamayacaklar ta ki kendilerini anlayacakları zamana değin. Bu sebepten dolayıdır karanlık içerisindeyiz. Sessiziz ve susuzuz. Bir damla su ile ömür kirinin giderilec...

kimseler duymadı

Resim
bir sözdü duymayı dilediğim, sonra, son buldu duygularım izdihama maruz kalan, alanları tarumar edilen, düşleri düş sahnesinden indirilen, olduğu yerde üzerine tonlarca ağırlık bırakılan o yerde, yerin yüzüne çehremi yasladım gözüm, karanlığa batırıldı özüm sözsüz bırakıldı ben ve sen bizken, hiç olma yoluna atıldı yüreğin yaralarını kanayan ırmaklarını unutulmaya yüz tutmuş sözlerinle dindirdim gönlümüzün muhtesibi sevgi sevgisizliğimizi çarşı pazarda duyurdu fiyatı ucuz dillerin körelmiş vicdanlarına sunuldu meydanlarda duymazlıktan geldiğinde ömür tükeniyor, bağımız koparılıyordu bir avare sırtında külfetlerle tezgaha geldi parçalarımıza dokundu, alıcıydı anılarla dolu günleri, yılların göğsüne astığımız sevgimizi yorgunlukla değiştirmeyi teklif etti sır gibi sakladıklarımız dile geldi, haykırdı ve biz hariç duyan olmadı sevgimizin izleyicisi kalmadı aşkın inşasına uzanan eller koparıldı dizler düğümlendi ne büyük nimetleri içinde taşıyordu yerin yüzü biz fark edemedik, yüz bulduk s...

fail ön saftaydı

Resim
Sevdamı sordu, Sevdamın büyüklüğünü tarif etmemi istedi göğe ikram edilen yıldızlar söndü, arşa yükselmeyi bekleyen sözler süzüldü kalbe indirilen darbeler sokaklara saçıldı fail ön saftaydı çiçekleri köklerinden koparanlar, kalabalığa sözsüz harflerle daldı önüne geleni iteklediler sancıyla yere serilenlerin sevda arayışlarını ayaklarının altına aldılar az önce sokağı taşıranlar şimdi kaçmaya yelteniyordu ayağa kalkanlar, sırtlarından hançerlendi yerden kalkmaya cesaret edemeyenler de edebini ve hayasını, hayasızların dillerine ve ayaklarına  ikram ettiler bir yiğit çıkıp '' nedir bu hal '' diyemedi, demek istemedi, dili varmadı ya da sevdasına tanım arıyordu; bilinmez. ulaşmak istediğin duymayı beklediğin, olmasına gönül verdiğin neydi?  eksik yanlarına yama mı ararsın ne diyedir, sevdamı sorarsın çok sevsem,  azalacak mısın az sevsem çoğalacak mısın bize faydası olmayanın peşinde sürüklenmen, kalbinin hangi odasındaki zehrin sokağa dökülmesidir  Hali vakti yerinde...

göğün ve yerin arasına sıkışmış bir can II

Resim
                                              aralanan gözlerime süzülen o tat neydi nereye gitsem, nerede dursam, ilerlediğim mesafeler tuzak, ilerlemekten ürktüğüm dehlizler zindandır dilim canına gönül bağladığında ve adını bahşettiğim yerde, yer yerinden oynamaya başladı dağ yamaçlarından sarkan kayalar, mevsimin terk ettiği kurumuş yaprak misali göğün nefesinden yere süzülür toprak bağrına dokunan terk edilmişe sarılmayı düşler düş sahnesinden aleme yolculuğa çıkar göğsünde ilahi gücün ikramlarını ve canlarını taşıyan toprak analığını sahneler, içinde besleyip büyüttüğü canları İlahi gücün izniyle toprağa serer bir karınca mineral eksikliğini gidermeye yaprağın yanına ilerler, ince adımlarıyla, yaprağı henüz terk etmeyen yeşilliğe sarılır tırtıl yaşamın renklerinden birisi olan seyrek yeşilliğe iştah kabartır az önce bir cana yaşam sunan yeşilliği iştahla yemeye koyul...

göğün ve yerin arasına sıkışmış bir can

Resim
                                                              Kırıldı göğün rengi, parçalarıyla yere serildi her can parçaları canına canan eyledi  bir parça vardı ki göğün temsilcisiydi göğsüme batırdım, kanlar yağmur tadında yağdı damlalar değdiğinde canıma, canım can oldu yaralarıma serzenişle başımı göğe kaldırdım, beyaz ışık huzmesi içime düştü yara olan canımdan, kurumuş yapraklar saçıldı mevsimler isimlerini sessizliğe haykırıyordu bir ses duydum ki göğün adı, göğsüme indi İman! güzeldi gözleri, adına beslenen türkülerle birlikte bir içimlik dua gibiydi artık kırıldığım, koparıldığım, örselendiğim yerlerimden çiçekler saçılıyordu muhtacım  bir serzenişle yükseklere sıçrayan harflerin ulaşmak istediği, bir sessizlikle içime haykırdığım harflerin söz olmak istediği ve  sarılmayı hayal ettiğim yere... nereye gidiyor...

Sevgi, duyguların toprağıdır

Resim
                      Duygular insanların istekleri dışında gerçekleştiği vakit, vakitsiz bir tat damaklarına takılı kalır ve bunu devamlı isteme telaşına düşerler. Bu güzel kısmıdır; insan burada insan kalabilmeyi ayakta tutmuş demektir.  Biraz daha açacak olursak, duygular insanların yaşamına yön vermekten ziyade yön kazanmalarına sebebiyet verir. Bunu şöyle açıklamakta fayda vardır; insan sevgiye özlem duyduğunda buna ulaşmak için devamlı atılımlarda bulunur ve her defasında yakalamaya ramak kaldığı an kaybeder. Zamanla kişi bu duyguya düşman kesilmeye başlar. Halbuki yanı başındadır. Kendindedir, iç alemindedir. İnsan buraya yönelmez, toprağını kazıyarak derinlerine ulaşmak istemez. Bunu başkalarından bekler. İşlenmeyi bekleyen topraklar işlevsiz bir şekilde güneşin hazin sıcaklığı karşısında güçsüzleşmeye ve kuraklaşmaya başlar. Haliyle duygular şelale misali yüksek dağ yamaçlarından yere düşerken insanın gönlüne damla dam...

Yolcu

Resim
                                                                       Fotoğrafın alındığı profil                                                        Birisinin; '' Gökyüzünde beliren bulutların aldığı şekiller yeryüzünde bulunup sonrasında yok olanları gösteriyor'' dediğini hatırlıyorum. Ne güzel bir düşünceydi. Gördüğümüz, görmediğimiz her şeyin zamanla yok olduğu yerin sahnesinde büyük resimler halinde sunulmasından habersiziz. Başımıza ağır gelen dünyevi şeylerden ötürü göğe bakamıyoruz. Hayatı değerli ve önemli gösterecek görselleri  yakalayamıyoruz. Gece çökünce de ihtişamı daha bir alımlı olan gökyüzü bu sefer bizlere beyaz noktalardan oluşan rahatlatıcı ger...

ayaklarımdan tutup yere çarptılar

Resim
Ne anlamamız lazım, Ne yaşamamız lazım Ne görmemiz, Ne hissetmemiz gerekiyor? Kimdir, bize bunu yapanlar, Kimdir, bize bizi hasım edenler Kim, kimdedir söyleyecek var mı? Baktığımız yer gaflet, Yaklaştığımız yer tarumar, Sarıldığımız yer parçalanmış Oturduğumuz yer tuzak  Bir sabah uyandım ve günü selamladım Sonra uğultular yükseldi ve bir canın sesini duydum Dönüp bakamadım, Koşup yardıma gidemedim Bir ağırlık oturdu üzerime Yer yarıldı içine düştüm Gözlerime kızgın mil çekildi Söz edemedim, Kelimeler lal oldu Düşlerim siste kaldı Vicdanım, kötülüğün hışmına uğradı Benden gayri bir ben, Ben hariç herkes oldu Yağmur damladı şakağıma Umuda sarıldı, Kirlilikler temizlenecek diye Danslar ettim, Şarkılar söyledim, Sonra karanlık bir göğün altında Ürkütücü sesler yükselmeye başladı. İnce beyaz huzmeler göğe yükseldi, sonra bir sesleniş; anlamadık sonra bir kez daha, bir kez daha...  sokakları yağmur suları doldurdu, Umutlar, korkular, yarınlar görünmez bir ceset gibi suyun üzerleri...

insanın ürpermesi bu yüzdendir...

Resim
                                                   güne uyandım, güneş gökyüzünde, kahırlar gönüllerde, saatlik dilime sıkışmış haberler günümüzü mahvedecek şeylerden söz edecekler savaşlar, cinayetler intiharlar ölenler öldüğüyle kalacak, sağ kalanlar, ölüm yolları arayacaklar bir şükrün içinde saklıdır hayatın reçetesi bilsek de zor gelir yüreğimize merhem çalınması engeli olmayan yollar, hedeflerdir sığ düşünceye hapsolmuş hayaller uzun yollardan korkarlar bir köşeye sinmek gibidir, hayattan ürkmek.  beni benden başka kim anlayabilir, ne diyedir o vakit başkalarına hizmet etmeler gönül okşayan bir kelimenin müptelası olmak niyedir  insanlık onurunun ağırlığını hafifletmenin kazanımı nedir coğrafyalar talan edilir, gönüller tarumar edilir, yarınlar hayalsiz bırakılır, bugünler cehenneme komşu edilir dünler özlemden uzaklaştırılır kimdir, bizi bizd...

küçük bir damlanın hüznü hepimizi boğuyor...

Ana rahminden dünyaya düştüğünde önce bir ağladı sonra temizlendi, gözleri açıldı annesinin kokusuna alıştı anne gözünde sakınmaya baba canından öte görmeye başladı Minik hali sevdiklerinin yüreğine aşılandı damla damla büyüyen gülümsemesi bir okyanus oldu canına hüzün çöktüğünde, bir küçük canın, büyük okyanusuna daldılar hüzünleri, küçük narin dokunuşların arasında kayboldu ne zaman yanına varsalar bu küçük okyanusun arayışlara girmediler, büyük mutlulukların anlamları da büyüktür, nedir bu el kadar mutluluğu büyük gösterenler? kaşlarını çatsa, iç alemimizde tatlı ayaklanmalar olur ağlasa, yerli yersiz dünyaya meydan okuyasımız gelir gülümsese, bilinen mutlulukların tanımı, sadece o anda gizli  olduğunu anlarız sonra büyür ve saçılır toprağa ekilmiş tohum gün geçtikçe dalları açıldı ve filizlenmeye akabinde büyümeye başladı toprağa alanını belli etmek için kökler saldı kokular saçmaya başladı yeşil ve kahverenginin tanımı oldu sonra çürük bir dal, insanın eline geçti, büyüyen fil...