Kayıtlar

2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

muhtelif duygular;

Günümüz dünyası düşüncelerin öneminden kopartılmış vaziyettedir. Zihnin harmanladığı ve zamanın da süreç olarak yardımcı olduğu bu anlayış türünden hızla uzaklaştırılmış durumdadır. İleriye atılması istenilen adımların yere mıhlandığından habersiz olanlar mesafeleri kat ettiklerini sanırlar. Muhtelif duyguların hışmına uğradıklarından da bihaberdirler.  Muhtelif duyguların izdihamından nasıl habersiz kalabilirler?  Dış etkenlerin görkemine veya ihtişamına bağımlı kaldıklarından Kendilerini yeşertip büyütecek atılımların ( düşüncelerin ) uzağında, düşünceyi zahmet olarak gördüklerinden Çevrelerinde gerçekleşen hadiselere kulak tıkanmasından ve empati sezgilerinin duygudan yoksun kişilerde hissetmeye çalışmalarından Kendi olurlarının, kalitelerinin nasıl bir alanda boy gösterdiğini merak etmekten ziyade, başkalarının söylemlerine kanarak yeni imaj arayışına büründüklerinden Özü ve sadeliği temsil eden benliği, ben merkezli insanların yörüngelerine teslim ettiklerinden .... bu sı...

Kalbin söz hakkı;

   Birliktelikler kalp kazanımlarıyla gerçekleşen davranış biçimleri değildir. Birliktelik dediğimiz anlayış beklentilerden meydana gelir. Genel manada sevgisinin gücünü ve de büyüklüğünü öğrenme isteğine tutulanlar aldatmacalara meyillilerdir. Onların düşüncelerini manipüle etmenin kolaylığı bu gibi '' güç ve büyüklük '' beklentileriyle kendini ortaya çıkartır.    Bundan önceki yazımda beyan ettiğim gibi kalp (gönül ) insanlarla doldurulmamalıdır. Gidenlerin ve gelenlerin haddi hesabı olmayan bir kalabalığı görmüş gönüller '' güç ve büyüklük '' arayışına girmesine normaldir. Kalbin söz hakkını kendiyle bütünleştirenler birlikteliklerin eksikliğini yaşarlar. Çünkü kalbin dili artık lisanlarına bulaşmıştır. Oysa kalbin dilini dinlemekle ve ayak uydurmakla devam edilmesi gerekirken, kalplerinde kendi sesini duyanlar birlikteliklere tutsak kalırlar.      Dil, lisanla bütündür. Bu bütünlüğün bozulması insanların oburluğuyla gerçekleşir. Her türden oburlukt...

Kalbin kırılması;

   Kalbinizi avuntularla, umutlarla doldurursanız hassaslaşmasına vesile olursunuz. Suçluyu dışarıda aramaktan da kendinizi alıkoyamazsınız. Çünkü gönül teselli aramaya koyulur... Sebebi olan kırılmaların can izin verdiği müddetçe gerçekleştiğini bilir. Haliyle bunun gerçekliğini ortadan kaldırmak isteyecektir. Görünürde suçlu olarak ifşa edilecekler çoktur. Ancak bu hüzünlü bir aldatmacadır. Zira insan kendini tanıyamadığından ötürü gönlünü ümitlerle, avuntularla doldurur.    Hayatınıza her gelenin başkalarından aldıklarını size bırakacaklarını unutmamalısınız. Gelenlerin bekleyenlerden kaçmak için yola çıktığını aklımızın bir köşesinde tutmalıyız. Her gelen yük mü bırakır derseniz, evet... Bir gün bakarsınız gönlünüze misafir ettiğiniz ya da ettikleriniz size iyi gelmeye başlarlar. Birilerinin size iyi geldiğini düşündüğünüzde aslında eksikliğinizin tamamlandığını fark etmiş olmalısınız. Gönlünüzün kapılarını ve pencerelerini kimseler misafir ettiğinizi(ettiklerini...

Haddini bilememek;

   İnsan gamsız olduğu kadar merhamet sahibidir. Hiçbir insanın özüne tam anlamıyla ulaşamayız ve anlayamayız. Yaşamın sunduğu ağır ve acılı süreçler insanın deneyimler kazanmasına sebebiyet verir. Sınavın mücadelesini verenlerdenseniz insanları biraz da olsa anlayabilirsiniz. Fakat bu sürecin doğurduğu kasveti her beden kaldıramaz. Yol boyunca insanları kaldırımlara fırlatır, yerlerde sürükler. Merakına ve iradesine boyun eğenler sınavın sonunu getirmeye çalışırlar. Aslında hiçbir sınavın sonu yoktur; ölüm dışında. Yaşam içinde kalınan her an, anlık mücadelelerle doludur.     Nelerle karşılaşacağımızın muallak olduğu alemde sınırları ihlal etmek gamsızlığın bir örneğidir. Gamsız insanlar hayatın gerçekliğinden habersizlerdir. Aslında tek gerçekliğin öte alem olduğu konusunda hemfikirizdir. Ancak insanın bir sınava tabii tutulma alanı olduğu bu yer, sınırların korunduğu alemdir.     İnsanın gamsız olduğu kadar merhametli olması durumuna şöyle deği...

Alışma huyuna sahip;

Alışma huyuna sahip insanların kahredici bir huzursuzlukları vardır. Kendilerine sunulan veya yapılan şeylerin '' güzel ya da iyi '' geldiğini anladıklarında bunun mahcubiyetini taşımaktan mahrumdurlar. Çıkarcı insanın bir başka hali diyebilirim.  Genelde alışmaya meyilli olduklarından ötürü şayet hayatlarında birileri varsa onları bu düzlemde yıpratmakla kalmaz, kendilerinden tiksindirmekten geri kalmazlar. Merhamet ve vicdan sahibi insanlar bunları hayatlarında tuttukları müddetçe zehirlenmeye müsaitlerdir. Bu da bir alışma durumudur...  Yanlışı, hatası olanlara gösterilen toleranslar sınırlı olmalıdır. Karşıdaki insanın '' sizin '' davranışlarınız ve söylemlerinizle kendilerini ne konumda gördüklerini anlamaları sağlanmalıdır.  Şayet sağlanmazsa vahametlerini yıkmaya devam ederler. Çünkü o kişilerin karşılarındaki insanların '' kendilerine '' yaptıkları şeyin bir merhamet veya vicdan süzgecinden geçtiğini düşünmezler. Kendilerine yapıl...

Beklenmedik Bir Yolculuk

İnsan ne yöne gideceğini bilmediği beklenmedik yolculuğa girmiş olur ve bu yolculuk genelde ruhsal ve düşünsel olarak gelişimlerine büyük etki uyandırmaktadır. İnsan hayatı içinde gizemler ve vesileler barındırır. Her gizem bir vesileye ya da her vesile bir gizeme yolculuktur. Kararlı veya istikrarlı olmak bazen insanı tüketebilir. Olağan bir düzenin içerisinde beklenmedik güzelliklerle veya hüzünlerle birlikte yaşamaktayız. Ne zaman bunlara sırt dönüp kendimizi olağanın dışına atmak isteriz o zaman yolculuğa çıkan yığınla insanlar görürüz. Hiçbir yolculuk insanın kendisine yapacağı yolculuk kadar değerli değildir. Her başın ağrıdığında, her gönlün yandığında sokak sokak gezip çıkış yolları aramaya girişmek çıkmaz yollara atılmış adımlardır. Nereye gidersen git başa geri döneceksindir. Bunu sebebi ise içsel değil dışsal bir yolculuktur çıkılan. Metruk yerlerde kendine alan bulunduğunu sanmak sanılanın aksine bedene huzur verir. Ruhu ise zehirler. Çünkü ruhun yolculukları gerçek manadan...

Rafa kaldırdığım romandan bir kısım II

    Köyümüzde Namık adında yetmiş yaşlarında bir adam vardı. Bacaklarının diz altı harp meydanında saplanan şarapnellerden dolayı kopmuştu. Çevreden ve devletten gelen gurur okşayıcı sözler ve yardımlardan sonra her şeyin olağan döngüye gireceğini anlayan evlatları bir gece k ö y ü  terk ederek adamcağızı yalnız bırakmışlardı. İhtiyar da bu i ç  burkan durum karşısında uykusuz kalarak hastalandı ve cılız, kırışık bedeniyle çürümeye tutuldu. Adamcağız ömür adadığı evlatları tarafından sıradan birisi gibi görünmeye başladığı o dönemden ölüm anına kadar tükenmenin o müthiş sancısı içinde kaldı. Sinir harbine tutulduğunda dermansız düşen kollarıyla kendini taşımaya  ç alışır, kolları titremeye başladığında yere serilirdi. Bazı geceler karanlık evden sesler duyan köylüler, evde yaşayan birinin olduğunu bilmelerine rağmen korkuya kapılırlardı. En olmadık zamanlarda genelde gecenin en dip vaktinde sisli evin içinden sesler gelirdi, ‘’ ölmek istiyorum ‘’ diye.   ...

Gönül huzura susar

Böyle delicesine şeyler yazmak istiyorum sonra vazgeçiyorum. Ortasında yok her bir taraf ağır basıyor. Genelde ağır basan tarafın sessizlik olduğunu biliyorum. Bundan kurtulmak için nasıl yollar denemem gerektiğini düşünmüyor değilim. Sonra diyorum ki her şey olması gerektiği gibi ilerliyor. Ruhuma şükürler olsun birikimler geldiğinde bunu yalnız başıma ya da yazılara dökerek haykırmaktayım. Ancak istiyorum ki herkes bilsin sonra herkesin bilmesi gerektiği konusunda bir fikre sahip miyim? Hayır. Kalbime bu yönde atılımlar geliyor mu? Sanırım hayır. Kalbim genelde sıcaklığını sessizlikle gidermektedir. Belki de hazırlanıyorum ya da hazırlanıyoruzdur. Sonuçta bu yolun yolcusu sadece ben değilim. Binleri, milyonları bulabiliriz. Sadece yerimizde sağlam ve güçlü durmaya çalıştırılıyor olabiliriz.  Her şeye rağmen yaşamanın güzelliğini şöyle anlatabilirim... Kıtalar üzerinde gerçekleşen ve insanlık adına utanç verici tabloların gün yüzüne çıktığı düzlemde isyan etmek yerine minnettarlık...

Travmalar azamettir

Resim
Fotoğrafın alındığı profil Her şey olması gerektiği için yaşanmaktadır. Bunu aklımızdan çıkarmamız gerekir. Sonuçta yaşamın içerisinde sadece istekleri yerine getirilen, acı ve sorunlardan uzakta yaşanılan hayatın insanlara getiri nedir dediğimizde karşımızda '' bilinmezlik '' cevabı çıkmaktadır. Şunu söyleyebilirim ki sorunların ve acıların içerisinde boğuşuyorsanız kahırlanmamanız gerektiğini bilmelisiniz. Ruh güçlenmeye başladığında beşeri canı yolculuğa sürüklediğini unutmamalıyız. Bizler ruhsal vazifelerini yerine getirmek isteyen ruhların konakladığı canlarız.   Travmalar, acı kayıplar, hüzünler ve buna benzer içimizi yakan, bedenimizi sıkan şeyler aslında zayıf ruhun ayağa kalkıp yol almak istemesindendir.  Travmalarınız az ya da çok olmasının önemi yoktur. Her hadise siz güçlü olasınız diye gerçekleşmektedir. Çevrenizde yaşadıklarınızın zerresini yaşamayan insanlarla dolu olabilir ki sizlerde o kişilerin yaşadıklarını yaşamamışsınızdır. Her beden kendine atfedil...

Rafa kaldırdığım romandan bir kısım

    Annem kapıyı açınca babam gerisin geri merdivenden indi. Haydar ile açık kapının önüne geldiklerinde yüzü yere düşmüş bir adamın bedenini sürüklüyorlardı. Başı gövdesinden sarkıyor, ayak uçları da yerlerde sürükleniyordu. Adamın göğsünden saçılan kan damlacıkları etrafa sıçrıyordu. Yere bakan yüzü tanımak için başımı hafifçe yere eğip bakınca ürperdim. Erdem Bey’i sırt üstü yatırdılar. Annem kapıdan dışarıya başını uzatıp sağa sola baktı, kapıyı kapattığı gibi temiz su getirmeye gitti. Ben yerimden kımıldayamadım. Haydar'ın çehresinde tomurcuk olan terleri seyretmeye başladım. Taşıdığı acının ve kaygının i ç inde kendini kurtarmak yerine babasını hayata döndürmenin o müthiş iradesini yansıtıyordu. O an gözlerimin önünde hayatını kaybeden insanın can çekişine tanık olmaya cüret edemiyordum. Göğsündeki yarığı temiz bezle silmeleri işe yarar yöntem değildi. Kanlar içinde ölmemesi adına saygılı bir eylemdi.     Bu can pazarının yaşandığı yerde duygusal açlığımı ...

Gönlümün hizmetçisiyim...

Resim
Romanlar yazacağım, düşüncelerimi sizlere sunacağım, araştırmalar yaparak eksik bildiğim konuları rayına oturtmaya çalışacağım bir yolculuğa niyetlendim. Heybemi de yanıma alacağım ve yola koyulacağım. Gönlümün yareni olmaya gidiyorum...     Murat Karakılıç I Diğer ben

Dev ve Kaptan

Resim
Yolun karşısındaki adamın boyu ve görüntüsü diğer insanlara nazaran daha bir farklıydı. Adımları geniş, kolları kısaydı. Başı sahip ve ileriye bakıyordu. Yolunun üzerinde hadiseler gerçekleştiğinde dönüp bakmıyordu. Boyu uzun, omuzları abartıya varacak kadar genişti. Karşısında bir insanın duracağını düşünmüyorum. Yolun karşısından peşinde takıldığım bu adamın yanına gitmek için yola atıldım. Bir aracın yolda belirmesiyle karşı yola geçmek zorlaştı. Arabalar peşi sıra istikametlerinde ilerliyordu.  Adam sabitlediği bakışın karşı tarafa benim olduğum yöne çevirdi ardından ara sokağa sapınca gözden kayboldu. Peşinde gitmeliydim ama arabalardan geçmek zordu. Her şeyi göze alarak yola atıldım. Arabaların arasında adeta vals yaparcasına geçtim. Korkuyla giriştiğim mücadelenin sonunda dinlenmeden köşeyi döndüm. Adam adeta yüzlerce metre fark atmıştı. Bir insanın yürüyerek bu kadar sürede bu mesafeye ulaşacağını sanmıyorum. Adam farklıydı. Adımları ise genişti. Adamı yermemin ve onu bir k...

Kelime Oyunu 124

Resim
Blog Forum   sayfasının KELİME OYUNU   serisinin 124 bölümünde yer alan kelimelerden (   Ateş, Kas, Merdiven, Kuru, Derin ) bu hafta şiir olarak karşınıza geldim. Katılımlarınızı bekliyorum :) Deruni  Sanırım bahardı adına şiirler yazdığım mevsim Harfleri mısralara sıraladım Anlamları kalbine yolladım Kuru yapraklar seni mırıldadı Gönüllerine ateş düşmüş şairler gibiyim Dumanların sardığı şehirlerde boğulurum Ne yana gideceğimi bilmem Bir fısıltıyla yollara koyuldum Adressiz yolların müdavimi oldum Sonra kendimi adının sıcaklığına,  anılarımızın heyecanına sığınırken buldum Zirvelere düşen yağmurlar, Dağın eteklerine yolculuklara çıkarlar Damlalar göçebe kuşlar gibi havzada toplanırlar Kuru sevgiler, derin liğimize düşerler Gözlerini süsleyen kirpiklerin her açılıp kapandığında gönül mahzeninden hatırlar merdiven lere çıkartılır ve deruni hallerle çocukluğuna sarılırdı.    ---

Kırma zincirlerini

Ben buraya aitim. Buradan dışarı çıkmamalıyım. Düşüncelerimi, gözlerimdeki heyecanı, parıltıyı kimselere anlatmamalıyım. Bir şeylerin peşinden giderken temkinli adımlarla ilerlemeliyim. Pata küte, bodoslama gitmemeliyim. Bak gittiğinde nelerle karşılaştığını sadece sen biliyorsun. Gece başını yastığa koyduğunda zamanı geri almayı nasıl da istiyorsun, değil mi? Değer mi peki? Onca şeyin peşinde sevinç naralarıyla ilerlemek pekala güzel gelse de sonra? Söyler misin sonrasında ne oluyor? İçine kapanıp tenhalarına uğramıyor musun? Hani kimselerin haberi olmadığı, senin de tam manasıyla bilmediğin o izbe yerlere... Yapma, kırmaya çalışma zincirlerini. Ayaklarının bastığı yerler senin alanındır. Sınırların ötesindekilerin dünyalarına aldanma. Dünyalarına doğan güneşin güzelliği yada ihtişamı seni cezbetmesin.  Her yaşam kendi alanına bağlıdır. Bağı koparmaya çalışma! Sırt dönme bildiklerine, yaşadıklarına ve taşıdıklarına. Sevincin ya da acının sebep olduğu yaşlar, başkalarının dünyaları...

Acı, sevgi ve huzura komşudur

Resim
Dünya üzerinde yaşanan olayların bir sonucu olmalıdır. Bu sonuca ulaşmamız için insanlık olarak doğru durmalı, eğri konuşmamalı, yanlış tarafa dönmemeliyiz. Üstesinden gelmemiz gereken konuların başında bunlar geliyor diyebilirim. Yaşam bizim için uyanıp, telaşla koşturup sonra yorgun argın yatağa girmek değildir.  Hayat içerisinde ince ayrıntıları olan ve insana büyük deneyimler kazandıran bir gerçekliktir. Bizler bunlardan uzak kaldığımız ya da farkına varmadığımız müddetçe dünya üzerinde yaşananları anlamamız güçleşecektir. Yaşam sürdüğümüz coğrafyalar üzerinde  yıkımlar, yangınlar, savaşlar ve benzeri şeylerin her birisi toplumlara yani insanlığa büyük dersler sunmaktadır. Yakalayabilsek hani şu yaşananların '' nedenlerini '' işte o vakitten sonra dünyaya bakışımız değişecektir. Bir grup insan topluluğu, milyarları bulan insanları ne yöne dönmelerini sağlamakla kalmıyor, tercih ve yaşam standartlarını istedikleri gibi değiştirebiliyorlar.  Hangi insanın '' t...

Uzun yolculuklar

Resim
Hep olsun, çok olsun, benim olsun diye her şeyin açgözlülüğünü çeken bizlerin bitmek bilmez ihtiraslarımızla aslında bünyemizi hazin bir yenilgiye sürüklediğimizin farkına ne zaman varacağız?  O kadar uzağız ki bu da kendimizi bilmememizin neticelerinden biridir. Aslında neticelerin en büyüğüdür. İnsan aynaya baktığında gördüğü sima karşısında içe bir yolculuk yapamadığında gönlü sıcak tutması mümkün müdür? Ellerimizi isteklerimiz ve arzularımız için önde tuttuğumuzdan ötürü hanemizdeki cevherden habersiziz. Bir dönebilsek, bir görebilsek ve yaklaşıp sıkıca sarılabilsek... Uzun yolculuklarda başımızı pencereye yaslayıp nasıl da geçmiş ve gelecek yolculuğuna sürükleniyoruz. Bir zamanlar içimize dert olup sonra da unuttuğumuz o anılar damla damla gözlerimize dokunur. Bizi yaralayan, örseleyen ne varsa kan kayıplarına rağmen bir ah demediğimizi biliriz. Bu gibi canımızı yaralayan anılara göğü seyrettiririz. Çünkü biliriz ki şeritli yola baktığımızda gözlerimize batacak binlerce parçam...